EgeDünyanın gözünü yeniden Hasankeyf’e çeviren film

Dünyanın gözünü yeniden Hasankeyf’e çeviren film

29.12.2020 - 00:02 | Son Güncellenme:

Yönetmen Mehmet İsmail Çeçen’in Ilısu Barajı altında kalan tarihi Hasankeyf’ten mezarlıktaki ölüleri ile birlikte göç edenlerin hikayesini anlattığı “Şîn” (Yas) filmi, Avrupa Birliği 10. İnsan Hakları Kısa Film Yarışması’nda en iyi film ödülüne layık görüldü

Dünyanın gözünü yeniden Hasankeyf’e çeviren film

Medeniyetin beşiği Mezopotamya’nın tarihe tanıklık eden en önemli noktalarından biri, 12 bin yıldır onlarca uygarlığa ev sahipliği yapan Hasankeyf, 2006 yılında yapımı başlayan ve 2019’da su tutan Ilısu Barajı’na yenildi. Dünyanın en eski yerleşimlerinden olan bölge sular altında kaldı. Halk ise evlerini, hatta atalarının yattığı mezarlıkları boşaltıp yeni bir yerde kök salmak üzere Hasankeyf’ten ayrıldı. Baraj tartışmalarının gölgesinde kalan insanların dramını sekiz dakikalık kısa filmi (Yas) ile tüm dünyaya ulaştıran Mehmet İsmail Çeçen, Hasankeyf’in yaşadıklarının tanığı olarak kendisinde bıraktığı izleri ve filmin yapım sürecini anlattı.

Haberin Devamı

Şîn’den ve hikayesinden biraz bahseder misiniz?

Yapımcılığını TÜRSAB BTK Başkanı Mehmet Akyıl, Melih Nazlıcan, Cihat Bilen ve hukuk danışmanlığını Avukat Mustafa Sevik’in yaptığı Şîn, sekiz dakikalık bir kısa film. Genç bir adam ve 10 yaşındaki oğlunun, Hasankeyf’in bir kısmı su altındayken mezarlıktaki babasının kemiklerini nakletmesinin hikayesi anlatılıyor. Soğuk ve karlı bir havada boş bir tabutla mezarlığa tekneyle giden bu genç adam ve oğlu, babasının kemiklerini aldıktan sonra bir daha göremeyeceği, doğup büyüdüğü yerlere uzun uzun bakıyor.

Üç kuşağın öyküsü

Şîn, Batman’ın Ilısu Barajı ile sular altında kalan 199 köyün göçünü anlatıyor. Baraj sadece tarihi sular altında bırakmadı, aynı zamanda insanların ölülerini de sular altında bıraktı. Uzun yıllar önce doğup büyüdükleri yere baraj yapılacağını bilen yaşlılar, yakınlarına, ‘Ölürsek, bizim mezarımız sular altında kalmasın’ diye vasiyet ediyor. Bu hikaye de göç eden ailelerin bir kısmının yakınlarını mezardan çıkarıp taşımasının hikayesi var.

Haberin Devamı

Dünyanın gözünü yeniden Hasankeyf’e çeviren film

Şîn ile görüyoruz ki Hasankeyf’te sular altında kalan sadece tarihimiz olmamış. Peki siz bu hikayeye nasıl ulaştınız?

Fotoğrafçı bir arkadaşım Hasankeyf ile ilgili doküman topluyordu. Onunla konuştuğumda haber kupürlerinde olduğu gibi tarihi eserlerin ve mezarların taşındığını, köylerin boşaltıldığını söyledi. Bende bu haberden yola çıkarak Botan Çayı’na gittim. Oradaki köylülerle görüştüm. Üç kuşağı tek filme alıp, eski kuşağın yok oluşunu çocuğun masumiyetini anlatmaya çalıştım. Drama ile etkili bir hikaye çıkarmaya çalıştım.

Avrupa Birliği İnsan Hakları Film Yarışması’ndan “En İyi Film Ödülü” aldınız. Film ile amacınız sadece ödül kazanmak ve sesiniz duyurmak mıydı yoksa vermek istediğiniz başka bir mesaj var mıydı?

Avrupa Birliği, insan hakları konusunda oldukça duyarlı. Şîn’in “En İyi Film” seçilmesi tabi ki benim için büyük bir başarı. Ancak sadece ödül için film üretmek olası değil. Amacımız zaten Hasankeyf’in yok oluşunu bir kez daha dünya gündemine taşımaktı. Bu ödül, amacımıza ulaştığımızın bir göstergesidir.

Haberin Devamı

Yarışmadan ve ödül sonrası beklentilerinizden biraz bahseder misiniz?

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle düzenlenen bir kısa film yarışmasıydı. Filmde insan hikayesi ağır bastığı için ödül bekliyordum ama Avrupa Birliği gibi bir yerden birincilik almak bize sürpriz oldu. Filmin 50 ülkede festivallerde gösterime girmesini hedefliyoruz.

Jüri koltuğunda kimler oturuyordu?

Oyuncu Songül Öden, akademisyen Nezih Orhon, eleştirmen- oyuncu Emrah Kolukısa, yönetmen Semra Güzel Korver ve gazeteci Doğan Şentürk’ün jüri üyeliğini yaptığı yarışmada, 85 film yarıştı.