EgeÇocuk kitaplarıyla başlayan 60 yıllık başarı öyküsü…

Çocuk kitaplarıyla başlayan 60 yıllık başarı öyküsü…

21.01.2024 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yayıncılık serüveni boyunca başta çocuk kitaplarının basımı olmak üzere pek çok yeni Türk yazarın tanınmasına aracılık eden Özgür Eğitim Yayınevi’nin ikinci kuşak temsilcisi Özgür Kaplan, “Şimdi sırada Çocuklar İçin Nutuk var” diyor.

Çocuk kitaplarıyla başlayan 60 yıllık başarı öyküsü…

Aslı Can - 1964 yılında şair, yazar Mevlüt Kaplan tarafından kurulan Özgür Eğitim Yayınevi, başta çocuk kitapları olmak üzere zaman içinde öykü, masal, şiir, roman ve ders kitapları gibi pek çok kitabı okuyucularla buluşturdu. Alanında hatırı sayılır kurumlardan biri olan ve sektörde 60 yıllık deneyimi geride bırakan Özgür Eğitim Yayınevi’nin ikinci kuşak temsilcisi Özgür Kaplan devraldığı bayrağı başarıyla taşımaya devam ediyor. Pek çok gönüllü sivil toplum kuruluşunda birbirinden değerli çalışmalar da yürüten Kaplan’la yayıncılık sektörünü ve yeni projelerini konuştuk...

Haberin Devamı

Köy Enstitüsü mezunu öğretmen ve müfettiş bir baba ile öğretmen bir annenin oğlu, aynı zamanda bir eğitimci olarak sizi tanıyabilir miyiz, Özgür Kaplan kimdir? 

İzmir’de doğdum, İlkokul, ortaokul ve liseyi İzmir’de tamamladım. Üniversiteyi de yine bu kentte okudum Buca Eğitim Fakültesi’nden mezun oldum. Ardından yüksek lisans eğitimi için Almanya’ya gittim. Fakat çeşitli nedenlerden dolayı bu eğitimimi tamamlayamadan Türkiye’ye dönmeyi ve öğretmenlik yapmayı uygun buldum. Ancak bu hayalim çok da uzun sürmedi çünkü o zaman 12 Eylül dönemi yeni bitmiş, öğretmenler yurdun dört bir yanına dağıtılmış ve sürgün havası yaşanıyordu. Elbette böylesi bir ortamda öğretmenlik yapmak çok da keyifli bir iş değildi. Kısa süren tecrübemde güzel anılarım da oldu tabi… Anadolu’da o dönem öğretmenlik yaptığım yıllarda arkadaşlarımla Kızılırmak boyunda çokça sohbet ederdik. Neticede öğretmenlik bitti, döndük geriye, yani eve…

Haberin Devamı

Sonra ne yaptınız?  

Babamın kurmuş olduğu bir yayınevi vardı. Çok fazla kitabımız yoktu o zamanlar, belki 3-5 ders kitabı, 5-10 öykü kitabı… Ama bu işte bir potansiyel olduğunu hissetmiştim. Gerçekten o yıllarda çok fazla sayıda materyal yoktu. Hatta hiçbir şey yok çocukların ellerinde okuyabilecekleri… Sadece Dünya Klasikleri, Türkçe’ye çevrilmişti. Aslında Hasan Ali Yücel’in marifetiyle yapılan bir iş ve ilk kaynaklar da bunlardır. Bizim bahsettiğimiz yıllar 1980’ler... Türk yazarlara henüz kucak açılmadığı dönemler yani. Bazılarının kitapları dağıtılsa bile siyasi bulunmuş, toplatılmış. Biz bütün bunlara rağmen gerçekten nitelikli işler yapmaya karar verdik. Türkiye’de 8-10 kadar tanınmış çizer ile çalıştık o dönemde.

Çocuk kitaplarıyla başlayan 60 yıllık başarı öyküsü…

Edebiyat ödülü konuldu 

Peki, o dönem sektördeki eksikler nelerdi?  

Okul öncesi eğitimiyle ilgili boyama grupları, boyama setleri, alıştırma kitapları gibi bazı materyallerin eksikleri vardı. Onun dışında ilkokul öğrencilerinin birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar her yaş grubuna ayrı değişik kitaplar oluşturduk. Bunların da tabi satılması ve pazarlanması gerekliydi. Satma ve pazarlama kısmını ayrı, üretim kısmını ayrı olarak değerlendirdik. İşte hem üretip hem satış pazarlamasını yaparak bugüne kadar getirdik. Ancak işin içerisinde eğitim olduğu için eksik bitmiyor. Tabi ki üretiyorsunuz da… Yalnızca ürettiğimiz babamın kaleminden çıkan kitaplar oluyor. Buna bir çeşitlilik getirmek gerekliliğine inandık ve bundan 27 sene önce ilk adımını attık. “Mevlüt Kaplan Çocuk Öyküleri” adına bir edebiyat ödülü koyduk. Bunu her yıl bir yıl öykü, bir yıl şiir, bir yıl çocuk romanı gibi hepsi de çocuk olmak üzere şiir, masal, roman ve hikâyeleri dönüşümlü olarak bunları yapmaya karar verdik ve her yıl beş dosyayı kitap olarak bastık. İlk yıl 42 kitabı basmayı uygun gördük. Ödül kazanan 42 kitabı yayınladık ve bunların birer baskılarını yaptık. Birer baskılarını yaptıktan sonra sözleşmemiz gereği kitap yazarlarına eser sahiplerine kitaplarını iade ettik. Yani yayın haklarını kullanmadık bizde kalmadı o kitaplar ve kendileri farklı yayınevleri aracılığıyla basmaya devam ettiler ya da kendileri bastılar.

Haberin Devamı

Bu şekilde bizden toplam 124 dosya ödül aldı ve bunları da bir ödül referansıyla basamayacağımızı bildirdik. Ödül aldıkları için ve bu ödül Türkiye’de saygın bir yere ulaştığı için farklı yayınevleri tarafından bu kitaplar basıldı. Sonuçta amacımıza ulaşmış olduk. Zaten biz Türk çocuk kitaplarının basılmasıyla yeni yazarlar tanıdık. Bakın ilk ödül alan insanları hatırlıyorum, gerçekten böyle çiçeği burnunda ama istikbal vaat eden çok iyi insanlardı. Yazını, kalemi güçlü olan arkadaşlardı. Bunların arasında şu an Türk yazınında gerçekten şöhret sahibi olmuş çok fazla arkadaşımız var. Mehmet Atilla var ilk aklıma gelen.

Haberin Devamı

Miyase Sertbarut, Zeliha Akçagüner var. Hatta bir tanesi bizde ödül aldıktan sonra Cumhuriyet’in 75. yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi Çocuk Öyküleri Yarışması düzenledi. Orada kendisine, “Bu yarışmaya katılman gerekir” dedik. Babam da seçici kuruldaydı zaten. Ve büyük ödülün sahibi oldu.

Şimdi hem bu insanlar çocuk yazınını kazanmış oldular hem de çocuklara yazdıkları kitaplar ulaşmış oldu. Bu anlamda yaptığımız işin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Onun dışında bu süreç içerisinde seçici kurul içerisinde çok kıymetli üyelerimiz oldu. İlk seçici kurulda rahmetli Muzaffer İzgü vardı, babam Mevlüt Kaplan, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş bir de Kadri Sümer yer aldı. Daha sonra yine rahmetli Tarık Dursun girdi seçici kurula… Rahmetli Mehmet Başaran yine seçici kurul üyesi oldu.

Öner Yağcı, Talip Apaydın da seçici kurul üyeliği yaptı. Buna benzer yani Türk yazının 40-50 değerli ismi bu isimlerin, yeni isimlerin ortaya çıkarılmasında önemli bir pay sahibi oldular. Bunu gerçekten önemsiyorum.

Çocuklar için Nutuk 

Mevlüt Kaplan Çocuk Öyküleri ödülleri devam ediyor mu? 

Yaşanan pandemi dönemi dolayısıyla aslında biraz ara verdik ama onun sonrasında yeniden bu yıl ödül yönetmeliğini yayınladık ve yeni dosyaları bekliyoruz.

9 Eylül 2023’tü en son dosya gönderme tarihi ve her yıl zaten kitap fuarlarında ödül kazanan dosyalara hem para ödülü veriyoruz hem plaket takdim ediyoruz. Kitap fuarında bir tören düzenleyerek bunu yapıyoruz ki bu arkadaşlarımızın isimlerini Türkiye’nin en önemli organizasyonu olan kitap fuarlarında isimlerini daha iyi duyurma fırsatı bulsunlar. 

Biraz da yeni projeniz olan çocuklara yönelik hazırladığınız Nutuk kitabınızdan bahsedelim mi? Hangi yaş grubuna göre ve nasıl bir içerikle planlıyorsunuz? 

Nutuk biliyorsunuz Atatürk’ün Söylev’i henüz dil devrimi gerçekleşmeden önce yazıldığı için içerisinde Osmanlı Türkçesi barındırıyor. O yüzden bırakın çocukları bizlerin dahi okuması ve anlamlandırması zor ve çok meşakkatli bir iş. Biz çocuklara “Nutuk’u okuyun” diyoruz.

Aslında birtakım şeyler yapılmış ama günümüz Türkçesiyle, yine de kelime yanlışlıkları, küçücük bir kelimenin farklı telaffuzu gibi çocuk için ileride kapanması zor yaralara ve değişik anlamlara çekilmesine neden olabilir bu durum. O yüzden bu konuyu biraz ciddiye alıyorum.

Benim için uzun bir çalışma olacak ama özellikle Nutuk’un çocuklar için yapılması ve çocuğa uygun seviyede ilkokul seviyesinde ve özellikle çocuğun kendisinin eline alıp okuyabileceği, sıkılmadan hatta böyle bir iki günde bitirebileceği çok da kalın olmayan işin özünü anlatan Cumhuriyet’in tüm kuruluş öyküsünü ve amacını geçmişteki tarihin yaşadıklarını ve yaşanmaması gerekenleri anlatan Çocuklar için Nutuk kitabını kısa sürede hazırlayıp kazandırmayı düşünüyoruz. 

‘Çağdaş Eğitim Kooperatifi kurucusuydum’

Siz fiili olarak öğretmenlik yapmasanız bile hep bu alanda çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarının içerisinde oldunuz. Bize bu çalışmalarınızdan da bahseder misiniz biraz? 

Evet hep eğitim üzerine çalıştık. Mesela çok önem verdiğim Çağdaş Eğitim Kooperatifi var. Hatta İzmir’deki kurucuları arasındayım ve ilk yönetim kurulu üyelerinden birisiyim. Bursa’da kurulmuş olan bir kooperatif ve Bursa’da yaptıklarını ve üye sayısını gördükten sonra heyecanlanmamak elde değil… Binlerce eğitim gönüllüsü, iş insanı, emekli, memur her kesimden insan güçleri nispetinde el ele vermiş bir araya gelmiş. Parası olan para vermiş, fikri olan fikir söylemiş, kimi de “Bedenen çalışırım emeğimi veririm” demiş. Ve okul öncesi eğitim kurumundan tutun da; iki tane okul öncesi eğitim kurumları var bir tane ilköğretim okulları var, bir tane fen liseleri var, bir tane kolejleri var, iki tane biri kız biri erkek öğrenci yurtları var ve üniversite kurma hazırlığındalar.

Şimdi böyle bir modeli görmek ve etkilenmemek elde değil. Tabi ki bunlar Bursa’da Nilüfer Belediyesi’nin desteğini almışlar. O zamanki belediye başkanı şimdi ise Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey o zaman kendilerine her türlü desteği vermiş. Başta arsa vermiş, bu arsayla ilgili kullanım hakkı sözleşmesi yapmış ve insanlar da sorumluluğunu bilerek bu işlerin altından kalmasını bilmişler. Ben en son yönetimde bulunduğum günlerde önceki yaz büyükşehir belediyesi ile protokolünü kendim hazırladım. Bornova Kızılay Mahallesi’nde bulunan 4 bin metrekare civarında bir arsayı Büyükşehir Belediyesi’nin Hukuk İşleri Müdürlüğü ile birlikte yurt yapılmak üzere sözleşmesini imzaladık. Bu bahsettiğim Eğitim Kooperatifiydi.

Bunun dışında bir de Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği var. Adından da anlaşılacağı gibi Köy Enstitüleri’nin felsefesine, ruhuna sahip çıkmak, o çizgiyi yaşamak ve yaşatmak... Köy Enstitüleri’nin açtığı yolda ve gösterdiği çizgide eğitim hayatının devamıyla ilgili yapılabilecek etkinliklerle hem köy enstitülerinin ruhunu canlı tutarak, yeni kuşakta yeni gelen, arkadan gelenlere o dönemin ne olduğunu ve gerçekten bir devrim niteliğinde  şeyler yaşattığını anlatmak. Aslında sivil toplum kuruluşları gerçekten Türkiye’nin çok önemli bir yerinde. Biz sivil toplum kuruluşlarından daha fazla kendi aile ölçeğimizde bir şeyler yapmaya çalıştık. Tabi ki doğrusu örgütlü mücadeledir ama Türkiye’de maalesef sivil toplum kuruluşları bizim istediğimiz özlediğimiz geçmişi yansıtan birliktelikten çok uzak. Oysa unutulmamalıdır ki çok seslilik demokrasidir. 

Teknik Meslek Okulları açılmalı

Günümüz eğitim sistemiyle ilgili neler söylemek istersiniz? 

Bir kere eğitimde öncelikle fırsat eşitliği tanınması lazım. Yani parası olanın değil de okumak isteyen insanların gerçekten eğitime ulaşabilmeleri gerekir. Bu bir kere köylerde başladı. Köylerde tarımın özellikle de şu an geldiği noktada eğitimin çok büyük önemi var çünkü köyler boşaldı, okullar boşaldı taşımalı eğitim var. Taşımalı eğitim olduğu için bir köyden bir köye 4, 5 köy, 6 köy bir köyde toplanıyor ve orada eğitim görüyor çocuklar… Oysaki bir öğrencisi bile olsa bir köy okulunun açık kalması lazım, ulusal değerlerimiz bizim bağlayıcı değerlerimizdir. Gerçekten ben buna çok önem veriyorum. Bir kişi bile olsa orada İstiklal Marşı okunuyor mu en önemli şeydir bu… Şu anda köyler boşaldı, köylerde insanlar kalmadı. Eğitim bitti, bitince tarım bitti. Köyde kimse kalmayınca millet çocuğunun eğitimiyle uğraşmak için şehre yakın yaşamak istiyor. Bunlar gerçekten çok önemli. Herkes çocuğuna üniversite eğitimi aldırmak istiyor fakat üniversiteli işsizler ordusu dolu bir ülke oluyor böyle olunca. Organize sanayi bölgelerindeki sıkıntıyı biliyorum. Gerçekten çok fazla mühendis var bu ülkede ama aynı şekilde bir ara elemanımız yok. Yani biri eline boru anahtarı alıp da boruyu söküp takacak ya da bir elektrik tesisatını yapacak olan arkadan gelen insanlar yok.  Bu yüzden İzmir’de şu birkaç sene içinde bir tanesi Çiğli Sanayi Bölgesi’nde biri Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde devlet katkısı olmadan oradaki girişimcilerin desteğiyle okullar yapıldı. Aslında insanlar bunu yapmak istiyor. Fakat burada biraz yol gösterici olmak lazım.

Teknik Meslek Okullarının hızlı bir şekilde açılması lazım. Yeni yeni gelişen meslekler var ve bu konuda teknik alt yapı eksikliği var. Bunların hızla doldurulması lazım aksama olmaması için. Dolayısıyla bununla ilgili bir zamanlama yok ülkede örneğin. Mesela ben eğitim deyince yabancı dil eğitimine de çok önem veriyorum. Onun için halk eğitim merkezleri aracılığıyla yerel yönetimler aracılığıyla bu kapılar açılabilir. Yani eğitim seviyesinin yükselmesi toplumun refah seviyesini de artıran unsurları da beraberinde getirir. Özellikle temel eğitimin 10 yılın üzerine çıkması lazım. Şu anda İzmir’de ortalama eğitim seviyemiz lise 2 düzeyinde. Yani İzmir en eğitimli ve en yaşanılası illerin başında geliyor. Bizde durum böyleyse ben diğer yerleri düşünmek bile istemiyorum.