27.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:
Yüzlerce insan kuyrukta dışarı çıkmaya çalışıyorlar... Büyük bir kargaşa! El arabasını iterek yeşil banttan yürümek istedim...Bir gümrük memuru önümü keserek "Geçemezsiniz" dedi. Sebebini sordum. "Kuyruğa girin tüm valiz ve eşyalarınız X ray cihazından geçirilip kontrol edildikten sonra dışarı çıkacaksınız" dedi.23 uçak aynı anda indiği için en az 300400 kişi sırada, tek bir cihazdan tüm valizleri geçirip dışarı çıkmaya çalışıyorlar.İtiraz ettim, deklare edecek hiçbir eşyam olmadığını, dünyanın hiçbir yerinde insanlara böyle bir eziyet çektirilmediğini söyledim.Karşımdaki görevli adeta duvar..."Yasak hemşerim"mantığı, şimdi de çağdaşlığıyla övündüğümüz İzmir'de!Yaşlı ve hasta insanlar çevresindeki tanımadıkları insanlardan yardım istiyorlar...Taşımacıların içeriye girmesi yasak olduğundan, kalan son güçleri ile yakınlarına kavuşmayı uman bu yaşlı ve hastalara son darbeyi havaalanındaki gümrükçüler vuruyor. Yardımseverler olmasa halleri daha da perişan.Bu kadar kargaşaya rağmen görevli gümrükçünün kılı bile kıpırdamıyor.Bu konuyu perşembe gecesi televizyonda da işledim. Almanya dahil birçok ülkeden arayan izleyiciler aynı şikayette bulunup tek kelime ile olayı "rezalet" olarak nitelendirdiler.Şimdi havaalanından sorumlu Sn. Vali Yardımcısı'na soruyorum.. "Lütfen rahat ve konforlu odanızdan beş dakika dışarıya çıkın ve geliş katını, özellikle gümrük alanını bir dolaşın!"Türkiye'ye gelen yolcuların perişan haline bakarak uygulamadaki yanlışları düzeltin.Doğru yaptığınıza inanıyorsanız; 13 Şubat'ta İzmir'e gelecek tüm Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) delegelerini o kapıdan ve o kargaşa içinden geçirerek "Türkiye'ye Hoş Geldiniz" demeyi bir deneyin... Bakalım bu karşılamayla EXPO bizim mi, yoksa Milano'nun mu olacak! Gazeteci arkadaşlarla Milano'dan Adnan Menderes'e indik... Valizlerimizi aldık, çıkış kapısına doğru yöneldik, bir de ne görelim... Bir tane değil 10 tane RTÜK oluştursanız, bizim görsel medyaya çeki düzen veremez.Ne kadar müptezel program varsa, bizim ekranlarda...Kimin eli kimin cebinde belli değil...Bu programları seyreden bir yabancı, Türklerin ahlak anlayışını ister istemez sorgular!Sanırsınız ki "Pompei'nin son günleri"yaşanıyor....Sevgilisinin arkadaşı ile sevgilisini aldatan mankenler...Bir hafta önce nişanlandıklarını açıklayan çiftin bir hafta sonra ayrılmaları ve hemen birbirlerinin en yakın dostları ile yeni nişan yapmaları ve buna benzer akla hayale ve ahlaka sığmayacak yaşantılardan kareler...Bütün bunları yapanları sayısı sağdan soldan 50 kişi bile değil...Şimdi bu çarpık yayıncılığa başka türler de eklendi. Duygu sömürüsü...Bu konunun en başarılıları, FOX TV de program yapan Şebnem Kısaparmak ve eşi Fatih Kısaparmak.Ağlamak, geceyi mutsuz geçirmek istiyorsanız, gözyaşının sel olduğu Kısaparmak'ların programını izleyin. Okudukları şiirlerle ve şarkılarla insanları stüdyoda salya-sümük bırakan ikili tahmin ediyorum her program sonrası; "Bir öncekine göre daha fazla kişiyi ağlatmayı başardık, yine rekor kırdık" di-yerek kuliste "çak" yapıyorlardır.Ama geçen akşam yine Fox Tv'de seyrettim.Kadir Çelik'in programı adeta pes dedirtti. Hep çarşaflılarla laiklerin tartışmasına alışık olduğumuz objektif programında kendisini muhafazakar eşcinsel olarak adlandıran modacı ile kara çarşaflı bir yazarın homoseksüellik üzerine tartışması vardı ki tam evlere şenlik!İnsana, "Allah'ım bu insanlara akıl ihsan eyle" dedirten cinsindendi.Daha neler göreceğiz bakalım? Başımıza taş yağacak günlere az kaldı! İşte görsel medyanın hali! Karamanlis 49 yıl aradan sonra Türkiye'yi ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı olarak Türkiye'ye gelince, fanatik Yunanlılar, "Anıtkabir'e gitme!" diyerek Karamanlis'e baskı yaptılar. Çünkü bu fanatik Yunanlıların siyasette uzun soluklu olabilmeleri ancak Türkiye ve Atatürk düşmanlığı yapmalarına bağlı.Atatürk'ün huzur içinde yattığı Anıtkabir bile bu fanatikleri rahatsız ediyor. (Ne yazık ki, yılar içinde bunların sayısı bizde de çoğaldı.)Yaşamı kurallar üzerine kurulu olan eşsiz insan, savaş meydanlarını dar ettiği Yunanlı'ya savaş sonrası öyle bir davranış sergilemiştir ki...Atatürk'ün bu davranışı karşısında ona hayran olmamak mümkün değil...Şimdi 'kabrini bile ziyaret etme' diyen Yunanlı'ya, Ruşen Eşref Ünaydın'ın anılarından cevap vermek istiyorum."Tarih 10 Eylül 1922...Türk ordusu, büyük zaferin ardından 9 Eylül'de İzmir'e girmiştir. Büyük kurtarıcı da 10 Eylül'de İzmir'e girer, doğru Konak Meydanı'na gelir ve hükümet konağından kendisini bağırlarına basan ve büyük sevinç gösterilerinde bulunan İzmirliler'i selamlar ve kısa bir konuşma yapar.Daha sonra Büyük Kurtarıcı, otomobiline biner ve kalacağı eve, Karşıyaka'ya doğru yola çıkar.Karşıyaka'da kalacağı eve geldiğinde evin mermer taraçasına çıktıktan sonra bakar ki; kapının önüne, yere, ipek bir Yunan Bayrağı serilmiş... Üzerine basılacak bir yol halısı gibi yayılmış...Kadın-erkek, orada bulunan İzmirliler:'Buyurunuz geçiniz.... Bizim öcümüzü yerine getiriniz. Yunan Kralı bu evden içeri, bi-zim bayrağımıza basarak girmişti. Siz lutfedin, bu karşılıkla o lekeyi silin! Burası sizin şehrinizdir. Bu ev sizin evinizdir. Bu hak sizindir' diye yalvarıyorlardı.Mustafa Kemal yerde serili bayrağın önünde durur, ağlayarak yalvaran kadın ve erkeklere, tatlılıkla bakarak; "O, geçmişte kötü etmiş. Bir milletin istiklalini temsil eden bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem" der. Bayrağı kaldırtır ve bembeyaz mermerlere basarak içeri girer."İşte ey fanatikler anıt mezarından bile korktuğunuz insan, bu kadar yüce duygulara sahipti... ege@milliyet.com.tr Yunan Bayrağı ve Atatürk