“Forma giydiğim dönemde 100 metreyi 11 saniyenin altında koşarak hızımla nam saldım. Kırmızı lacivert, yaşamımın her alanında var oldu ve hizmet ettim”
”Başkan Seyit Mehmet Özkan, adeta tüm ülkeye, ‘Futbolda gelecek nasıl inşa edilir?’ sorusunun yanıtını veriyor. Bu kulüp dünyanın örnek aldığı müthiş bir kulüp”
Koronavirüs salgını sebebiyle liglere verilen arada Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmaya devam ediyor. 12 sene aralıksız Altınordu forması için mücadele eden, dönemin en hızlı ve atik futbolcularından olan Raci Şengün, spor yaşamını, genç nesile tavsiyelerini, günümüz futboluna bakışını ve sporculuk hayatında unutamadığı çok özel anılarını sizlere sunuyor. Keyifli okumalar...
Sevgili Raci Şengün, bize kendinizden bahseder misiniz?2 Şubat 1958 yılında Bornova’da doğdum. Küçük yaşlarda mahallede oynadığım futbolla spora olan sevgim arttı. 14 yaşıma geldiğim zaman Altınordu seçmelerinde başarılı bir performans sergileyerek altyapıyı kazandım. Bu zamanlardaki hocam Hulusi Erdal’ın bendeki yeri ayrıdır. Bana çok şey kattı. 17 yaşıma girdiğimde Altınordu’da profesyonel hayatıma başladım. İlk maçımı Rize’ye karşı oynamış, kazandığımız maçta ben de gol atmıştım. Böylelikle profesyonel futbol kariyerime güzel bir giriş yapmış oldum. 12 yıl aralıksız olarak Altınordu’ya hizmet ettim. Bu yüzden çok onurlu ve gururluyum. Altınordu sayesinde bugün buradayım. Bu güzide kulübü tüm içten dileklerimle çok seviyorum. Benim oynadığım dönemde Türkiye’de oynayan en hızlı isimlerin başında ben geliyordum. Bir dönem beni Fenerbahçe istemişti. Ancak bonservis bedelim çok fazla olduğu için bu transfer gerçekleşmedi. Daha sonra Petrol Ofisi, Aydınspor ve Turgutluspor formalarını giyerek futbolculuk hayatımı sonlandırdım. Şu an UEFA A Belgesi’ne sahip bir kişiyim. Amatör kulüplerde 10 yıl antrenörlük görevini üstlendim. Altınordu’da da yardımcı antrenör oldum. Futbolculuk dönemimden sonra maddi zorluklar yaşadım. Zor günlerimde bana Başkan Seyit Mehmet Özkan çok yardımcı oldu. Onun sayesinde Altınordu Futbol Okulu’nda işe başladım.
Unutamadığınız anılarınızı bizimle paylaşır mısınız?Hiç unutamadığım iki tane anım var. Bunlardan ilki, oynadığım dönemde bir büyük kulüple maçımız vardı. Maçtan önce bana bir milyon lira şike teklifi gelmişti. Tabi ben bu teklifi hiç düşünmeden geri çevirdim. O hafta oynadığımız maçı 1-0 kazanmıştık. O golü de ben atmıştım. Orada kendimle bir kez daha gurur duydum. Diğer anımı da Galatasaray’la oynadığımız bir maçta yaşamıştım. Benim için çok üzücüydü. İstanbul’da oynuyorduk. Rakip kaleci kafama tekmeyle girince beyin sarsıntısı geçirdim. Yere düşer düşmez bayılmıştım. Çarpışmadan sonrasını hatırlamıyorum. Rahmetli Ümit Kayıhan, beni sırtında taşıyarak ambulansa yetiştirmiş. Tabi ben baygın olduğum için bunların hiçbirini hatırlamıyorum. Bu anılarımı hiçbir zaman unutmuyorum.
Yeni nesile önerileriniz var mı?Öncelikle yeni nesilde sabır yok ne yazık ki. Her şeyden önce çalışarak sabretmeliler. Sahadaki ahlaklarını ve disiplinlerini kaybetmemeliler. Asla önce parayı düşünmemeliler. Altyapıya erken yaşlarda başlayarak antrenmanlarını bol bol tekrar etmeliler. Altyapı hayatlarına ne kadar erken başlarlarsa kendiler için o kadar iyi olacaktır. Şansları da artacaktır.
Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?Ne yazık ki iç açıcı bir durumun olduğunu söylemek oldukça güç. Kesinlikle altyapıya önem yok. Milli Takımımız’a baktığımız zaman da hep Avrupa kökenli futbolcuları görüyoruz. Çünkü yetiştirici bir ülke değiliz. Bu konuda Altınordu tüm
Dünya’ya örnek bir kulüp. TFF, Seyit Mehmet Özkan’a sahip çıkarak bu tarz başkanların artması için uğraşmalı. Öte yandan yöneticilerimiz, kulüp harcamalarından sorumlu tutulmalı. Borcu yapan kulüpten kaçıyor. Bir de bana göre önemli başka bir nokta var. MEB’e bağlı antrenörler, puanlama ile iyi yerlere geliyor. Örneğin Şenol Güneş, Fatih Terim gelse bile BESYO mezunları onların önüne geçiyor. Bu uygulamayı hatalı buluyorum. Daha kaliteli antrenörlerimiz, bu tarz yerlerde daha fazla imkana sahip olmalı. Okullarda yetenekli olan öğrencileri yetiştirerek ülke sporuna kazandırmak için bunu yapmalıyız.