26.12.2022 - 06:28 | Son Güncellenme:
Rusya’nın Sibirya bölgesindeki Novosibirsk kentine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta bulunan Devlet Viroloji ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezi (Vektör), tesiste yürütülen tıbbi çalışmalarla zaman zaman gündeme gelmeye devam ediyor. Sovyetler Birliği döneminde biyolojik silah geliştirme tesisi olarak kullanıldığı iddia edilen yerleşke, günümüzde aşı çalışmaları ve tarih öncesi virüslerin incelenmesi amacıyla kullanılıyor. Zaman zaman tesisin Rusya tarafından biyolojik silah geliştirme amaçlı kullanıldığı iddia edilse bile henüz bu iddiayı doğrulayacak bir kanıt bulunmuyor. Ancak yine de uzmanlar laboratuvarda yaşanabilecek olası bir kazanın ciddi sonuçlar doğurabileceği noktasında uyarılarda bulunuyor.
ÇİÇEK VİRÜSÜNÜN SAKLANDIĞI İKİ MERKEZDEN BİRİ
Son dönemde Kovid-19 salgınına yönelik yürütülen çalışmalarla gündeme gelen Vektör, başta EpiVacCorona aşısı olmak üzere karantina sürecinde virüsle mücadelede Rusya için önemli bir rol oynadı. Dünyada çiçek virüsünün canlı olarak saklandığı ve kontrol altında tutulduğu iki merkezden biri olan Vektör'de aynı zamanda küresel ısınma sebebiyle çözülen Sibirya toprağındaki tarih öncesi virüslerin incelenmesi ve anlaşılması için çalışmalar da yürütülüyor.
Tüm bu önemli gelişmelere rağmen birçok uzmanın laboratuvara dair ciddi soru işaretleri de mevcut. Bazı uzmanlar Rusya’nın gözlerden uzak ve yüksek korumaya sahip bu tesisinde, eski virüslerin incelenmesine ve canlandırılmasına yönelik yürütülen çalışmaların dünya çapında Kovid-19 benzeri bir salgın dalgasına sebep olma ihtimaline dikkat çekerek bugüne kadar araştırma merkezine yönelik endişelerini sıklıkla basın mensuplarıyla paylaştı.
Vektör, binlerce yıl önce yaşamış canlıların bulunan kalıntıları üzerinde araştırmalar yapıyor ve yaklaşık yarım milyon yıldır uykuda olan tarih öncesi virüsleri tespit edip uyandırmaya çalışıyor. Araştırmalarda bulunan canlıların ölümüne neden olan enfeksiyonların tespit edilmesi ve incelenmesi hedefleniyor.
'DAHA ÖNCE BU TARZ VİRÜSLERLE KARŞILAŞMADIK'
Bazı uzmanlar, mamutları ve diğer tarih öncesi canlıları öldüren virüslerin insanlara bulaşma riski olduğunu iddia ederek yürütülen çalışmaların 'çok riskli' olduğunu söylemeye devam ediyor. Aix-Marsilya Üniversitesi Bilimsel Araştırma Merkezi’nde görevli olan Profesör Jean-Michel Claverie, Vektör’de yürütülen araştırmaların oldukça tehlikeli sonuçlara sebep olabileceğini savundu. Rusya Devlet Viroloji ve Biyoteknoloji Araştırma Merkezinde incelenen bazı virüslerin oldukça eski olduğuna dikkat çeken Claverie, "Bağışıklık sistemimiz daha önce bu tarz virüslerle karşılaşmadı. Nelere sebep olabileceklerini bilmiyoruz. Bazıları 200 ila 400 bin yıllık olabilir" diye konuştu.
2019'DA TESİSTE PATLAMA OLDU
Tesisteki güvenlik önlemlerine ve tesisin güncelliğine şüpheyle yaklaşan Claverie, 2019 yılında hıyarcıklı veba, şarbon ve ebola gibi son derece tehlikeli hastalıkların depolandığı tesiste patlama gerçekleştiğini hatırlattı. 2004 yılında laboratuvarda yaşanan başka bir olayda ise ebola virüsünü 'kazayla' kendine enjekte eden bir çalışanın hayatını kaybettiği iddia edilmişti.
'ÇOK GÜVENLİ TESİSLERDE BİLE KAZA YAŞANABİLİYOR'
Birleşik Krallık'a bağlı İngiltere'nin başkentindeki King's College London'da bir biyogüvenlik uzmanı olan Filippa Lentzos, en güvenli laboratuvarlarda dahi zaman zaman güvenlik ihlali yaşanabileceğini ifade etti. Lentzos, “Yürütülen çalışmaları biz de merakla takip ediyoruz. Bu araştırmalar gelecekte fayda sağlayacak şekilde sonuçlanabilir ama şu an yarattığı risklerin buna değip değmeyeceği konusunda ikna olmuş değiliz. Bazen en güvenli olduğu düşünülen araştırma merkezlerinde dahi kazalar yaşanabiliyor” dedi.
Vektör olarak bilinen araştırma tesisinde incelenen hayvanların neredeyse tamamı sıcaklığın zaman zaman eksi 55 dereceye kadar düştüğü Rusya’nın Yakutistan bölgesinde keşfedildi. Daha önce de aynı bölgede Fransız bilim insanlarının tarih öncesi hayvanlara ilişkin kalıntılar bulduğu biliniyor. Donmuş topraklar sayesinde binlerce yıl korunarak günümüze kadar gelen hayvan kalıntılarında bulunan virüslere 'pandoravirus yedoma' adı veriliyor.
8 YIL ÖNCE 30 BİN YILLIK BİR VİRÜSLE KARŞILAŞTILAR
2014 yılında araştırmacılar donmuş toprakta hapsolmuş 30 bin yıllık bir virüs buldular ve bunca zamandan sonra virüsün hâlâ organizmaları enfekte edebildiğini tespit ettiler. Bilim insanları, bu tarz virüslerin halk sağlığı üzerindeki olası etkilerini tespit edebilmek için virüsleri uyandırarak sonuca ulaşmaya çalışıyor. Araştırmalar sırasında üst düzey güvenlik önlemleri alınıyor. Fakat buna rağmen olumsuz bir durum hakkında endişe edenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazla.
'NORMALDE BU ŞEKİLDE TUTULMAMASI LAZIM'
'Vektör' adlı merkezde çiçek virüsü dışında şarbon başta olmak üzere çeşitli virüslerinde tutulduğuna dikkat çeken İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Viroloji-Temel İmmünoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ağaçfidan, "Normalde böyle virüslerin bu şekilde tesislerde tutulmaması gerekiyor ancak büyük devletler bu şekilde davrandığında buna karşı duracak kimse bulunmuyor. Bu tarz virüslerin tutulduğu tesislerin dünya genelinde birden fazla ülkede bulunuyor olması da oldukça muhtemel" diye konuştu ve bu durumun bir risk oluşturduğunun altını çizdi.
'BİR İNSANI KOLAYLIKLA ENFEKTE EDEBİLİR'
Tarih öncesi döneme ait olan virüsler üzerinde yürütülen çalışmaların çeşitli riskler barındırdığını söyleyen Prof. Dr. Ali Ağaçfidan, "O dönemlerde yaşamış hayvanları öldüren virüsler eksi 55 derecelik hava şartlarında tüm özelliklerini korur. Yani olası bir laboratuvar kazası sonucunda bu virüsler bir insanı kolaylıkla enfekte edebilir. Bu virüsün diğer insanlara kolaylıkla bulaşmasını sağlayabilir" dedi. İnsanlığın genetik yapısının o dönemden günümüze geçen sürede değişim geçirdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ali Ağaçfidan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bizim üzerimizde tarih öncesi canlıları öldüren virüsün tutunabileceği reseptörlerin olup olmadığı da önemli bir nokta çünkü virüs reseptöre tutunur. Örnek vermek gerekirse mesela Afrika’da bazı insanlarda HIV'in bulaşmasına sebep olacak reseptörler yok. Dolayısıyla o kişiler HIV hastalığına yakalanmıyorlar. Reseptörler bu sebeple bir virüsün yayılabilmesi için çok önemli."
'KAZA YAŞANMAYACAK KUSURSUZ BİR LABORATUVAR YOK'
Kaza yaşanmayacak kusursuz bir laboratuvarın olmadığını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ali Ağaçfidan, "Laboratuvar kazaları her yerde olabilir. Bir kazanın yaşanmayacağı kusursuz bir laboratuvar yok. Bu virüsler olası bir kaza sonucunda yayılırsa ve yayıldığı ortamda virüse karşı duyarlı reseptörleri olan bir insan veya bir hayvan bulunuyorsa virüsler yayılabilir ve ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir" diye konuştu.