11.10.2023 - 06:58 | Son Güncellenme:
Hande Atılgan - İsrail-Filistin savaş hattında, sivillere yönelik eylemler acil bir ateşkesin önemini gözler önüne seriyor. Yolu bölgeden geçmiş eski diplomatlar da, sıcak çatışmanın bitmesi için bölge aktörlerinin girişiminin önemli olduğunu vurguluyor.
Emekli Büyükelçi Dr. Oğuz Çelikkol, Filistin içerisindeki El Fetih-Hamas çekişmesi ve İsrail’de Netanyahu’ya karşı rehine kriziyle büyümesi mümkün olan muhalefetin, süreçte belirleyici olabileceğini belirtirken, bölge aktörlerinin harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Çelikkol, “Bölge aktörlerinin tavrı önemli. Bölgede daha önce 2000’lerin ortalarında Hizbullah’a verdiği destekle İsrail’e büyük zararlar veren İran var. İsrail ile sıcak çatışmada karşı karşıya gelmesi zaten bir felaket senaryosu. İran, uluslararası arenadaki dışlanmışlığı sebebiyle İsrail karşıtı hareketleri beslemeye devam edecektir. Başka bir pozisyon alması mümkün gözükmüyor” dedi.
‘SALDIRILAR SÜRECEK’
Bölgeye (İsrail tarafından bombalandığı da iddia edilen) Refah Sınır Kapısı ile doğrudan bağlantısı olan Mısır’ın elinin daha güçlü olduğunu hatırlatan Oğuz Çelikkol, “Bu sebeple Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile yaptığı (9 Ekim’de gerçekleşen) görüşmeyi önemsedim. İsrail’in gözünde bu bir savaş olduğu için ağır saldırılar devam edecektir... Sivil halka verilen ziyanlara rağmen, daha fazla toprağın alınması için saldırılar kara harekatı boyutuna geçerse, uluslararası toplumun tepkisi daha gün yüzüne çıkar” ifadelerini kullandı.
Çelikkol, sıcak çatışmanın durmasının ardından, kalıcı çözümün tartışılması gerektiğini belirtirken, “İsrail-Filistin arasındaki iki devletli yaklaşıma ilişkin görüşmelerde, İsrail’in iknası zor. Görüşmeler ilerlerken, Doğu Kudüs’ün statüsündeki anlaşmazlıklar sebebiyle 2000’li yıllarda tıkandı. 10-15 yıldır diyalog yolu yok, önce bu görüşmelerin harekete geçmesi gerekiyor” dedi.
‘MISIR’A GÖÇ OLABİLİR’
Emekli Büyükelçi Şafak Göktürk de, Gazze’ye uygulanan abluka nedeniyle Mısır’a doğru 2008’deki gibi yeni bir göç hareketi olabileceğine dikkat çekti. “İsrail’e karşı yapılan saldırı nedeniyle çatışmanın yakın zamanda durması çok iyimser tahmin olur. Haftalara yayılacak bir süreç var. (İsrail’in olası kara harekatı) İki taraf için de çok kanlı ve uzun bir süreci başlatır” diyen Göktürk, bölge aktörlerinin ilk etapta göç hareketi ve insani yardım ihtiyacı konusunda çaba harcayacağına işaret etti.
Göktürk, Türkiye’nin sürece katkısına yönelikse “Rehine krizi ve arabuluculuk çalışmalarında Türkiye hem İsrail hem de Arap dünyası tarafından mesafeyle yaklaşılan bir oyuncu. İlişkiler son iki yılda normalleşmeye başladı” dedi. Çatışmanın siyasi kaynağı için Körfez bölgesine işaret eden Göktürk, kendini çatışmaların bir tarafı ilan etmese de siyaseten destekleyen İran’ın bu bölgede dengeleri değiştirmeyi hedeflediğini kaydetti. Göktürk, 7 Ekim’de başlayan çatışmanın, bölgesel bir hareketlenmenin ilk adımı niteliğinde olduğunu da sözlerine ekledi.
TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK VARLIĞI
Türkiye, bölgede hem Tel Aviv Büyükelçiliği hem de Kudüs Başkonsolosluğu ile varlık gösteriyor. Tel Aviv Büyükelçiliği, İsrail hükümetiyle normal bir diplomatik temsilcilik gibi iş ve ilişkilerini yürütürken, Kudüs Başkonsolosluğu doğrudan Ankara’dan emir ve talimat alabilen özel bir nokta. Ankara’nın Tel Aviv’deki bir numaralı ismi olan ve 2022’de atanmasıyla 2018 krizi sonrasında ülkeye gönderilen ilk kişi olan Şakir Özkan Torunlar, 2010-2014 yılları arasında Kudüs Başkonsolosluğu yapmıştı. Ankara’nın Kudüs Başkonsolosu da 29 Kasım 2012 tarihinde Filistin’in Birleşmiş Milletler’de “Üye Olmayan Gözlemci Devlet” statüsünü elde etmesine öncülük eden isimlerden olan Ahmet Rıza Demirer.