14.03.2022 - 09:54 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr Deutsche Welle Türkçe
Almanya, Rusya lideri Vladimir Putin'in Ukrayna sınırına 150 bin kadar askerle devasa bir ordu yığdığı günlerde Ukrayna'ya yalnızca miğfer yardımı gönderdi.
Berlin yönetimi, yükselen eleştirilere Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda oynadığı korkunç rol nedeniyle silah yardımı yapılmayacağını söyleyerek yanıt verdi.
Ancak Putin'in 24 Şubat tarihinde ordusuna Ukrayna'yı işgal emri vermesiyle Almanya'da yeni bir dönem başladı. Ukrayna'ya silah göndereceğini resmen duyuran Berlin yönetimi, 2022 yılı içerisinde ordunun modernleştirilmesi için 100 milyar euroluk bir bütçe ayırdı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, "Her yıl gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 2'sinden fazlası ile savunmamız için yatırım yapacağız" dedi.
Yeni nesil savaş uçakları ve tankları Avrupalı müttefikleri özellikle de Fransa ile birlikte üretmeninin önemli olduğunu belirten Scholz, "Bu projeler bizim için öncelikli" diye konuştu.
İşgalin on dokuzuncu gününe gelindiğinde ise, Almanya NATO'daki müttefiki ABD'den F-35 savaş uçakları almaya karar verdi. Haber hem Alman medyası hem de uluslararası haber ajansları tarafından 'acil' koduyla dünyaya duyuruldu. ABD'nin Almanya'ya temin edeceği F-35 jetlerinin sayısı da 35.
Berlin yönetimi, Amerikan Lockheed Martin firması tarafından üretilen jetleri halihazırda kullanılan Tornado uçaklarının yerine koyacak. Bir çatışma çıkması durumunda Tornado, ABD'nin nükleer bombalarını taşıyabilecek tek Alman jeti ancak hava kuvvetleri 80'lerden beri bu jeti uçurmuyor. Berlin kademeli olarak bu jetleri 2025 ila 2030 yıllarında kullanımdan kaldırmayı planlıyor.
Resmi olarak hiçbir zaman doğrulanmasa da Almanya'nın Büchel kentinde ABD'ye ait 20 adet B61 tipi nükleer bomba bulunduğu tahmin ediliyor. Bu silahların şimdiye kadar Alman Tornado savaş uçaklarınca taşınması mümkündü. Tornadoların yerini alacak uçakların da aynı kapasitede olması isteniyordu.
Üç yıl önce Alman ordusunun hava kuvvetlerinin modernizasyonu için Boeing üretimi F-18'ler ve Avrupa yapımı Eurofighterlarda karar kıldığı ve F-35 seçeneğini tamamen devre dışı bıraktığı kamuoyuna yansımıştı.
Alman hükümetinin şimdi hava kuvvetlerinin modernizasyonunda şimdi F-35'lerde karar kılması, Almanya ve Fransa'nın İspanya'nın üzerinde çalıştığı Geleceğin Hava Muharebe Sistemi (FCAS) çerçevesinde yeni bir savaş uçağı projesinin akıbeti konusunda soru işaretleri yaratıyor. dpa'nın haberine göre Federal Hükümet ise Avrupalı başka NATO müttefiklerinin de F-35 kullandığı ve bu bakımdan bir "sinerji efekti" yaratmanın mümkün olduğu fikrini taşıyor.
Ukrayna'nın işgaliyle birlikte Almanya'da zorunlu askerliğin geri getirilmesi de tartışılmaya başlandı. Alman ordusunun mevcut tabloda 'gerek yok' diyerek karşı çıktığı zorunlu askerlik, 2011 senesinde 55 yılın ardından dönemin Hristiyan Birlik/Hür Demokrat Parti koalisyonu tarafından kaldırılmıştı.
Deutsche Welle, 'Ukrayna savaşı Almanya'yı nasıl değiştiriyor?' başlığıyla Mart ayı başında bir haber yayımladı.
"İkinci Dünya Savaşı sonrasında pasifist politikalar izleyen Almanya'da savaş ve ordu stratejileri yeniden siyasetin gündeminde. Almanya'da silahlanma kelimesi on yıllardır negatif bir anlam taşımış, silahlanmak savaş çığırtkanlığıyla eş anlamlı görülmüştü.
Alman ordusunun donanım ve teçhizat ihtiyacıyla ilgili yaptığı uyarılar, uçamayan helikopterler, yürüyemeyen tanklar, yüzemeyen gemilerle ilgili yaptığı şikayetler barış döneminde yeterince dikkate alınmamıştı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Alfons Mais'in Rusya'nın Ukrayna'ya girmesinin ardından yaptığı açıklama önemli mesajlar içeriyor, savunma alanındaki ihmalleri ve politikaları tüm açıklığıyla eleştiren Komutan Mais, "Az ya da çok çıplak vaziyetteyiz. Siyasete İttifak'ı desteklemek üzere sunabileceğimiz imkanlar son derece sınırlı" demişti.
Başbakan Scholz, 2022 bütçesinden orduya yatırım için bir kerelik 100 milyar euroluk kaynak tahsis edileceğini açıkladı. Ancak orduya yatırım 100 milyar euroyla sınırlı kalmayacak.
Hükümet aynı zamanda savunma harcamalarını da uzun vadeli olarak artırmayı planlıyor. NATO üyelerinin 2014 yılındaki zirvede kararlaştırdığı, savunma harcamalarının GSYİH'nın en az yüzde 2'sini bulmasını öngören karar, yıllardır Almanya ile ABD arasında soğuk rüzgarlar esmesine neden olmuştu. Özellikle Donald Trump yönetimi bu konuda özellikle Almanya'yı hedef almış, "ABD'nin artık müttefiklerin savunmasını kendi cebinden sağlamayacağı, müttefiklerin de artık ellerini ceplerine atmaları gerektiği" mesajını vermişti.
Almanya'nın savunma harcamaları, son yıllarda hedefi tutturmak için gösterilen çabalara rağmen hala GSYİH'nın yüzde 1,5'i civarında. Özellikle Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Sol Parti yüzde 2 sınırını hep reddetmişti. Şu an SPD, Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti'nin (FDP) koalisyon anlaşmasında da bu konuda herhangi bir ifade yer almıyor. Başbakan Scholz'un savunma harcamalarını artırmaya hemen başlayarak yıllar içinde bu hedefin de üstüne çıkmayı hedeflediklerini söylemesi dikkat çekti.
Afganistan savaşı 20 yıl önce başladığında dönemin Savunma Bakanı Peter Struck'un "Almanya'nın güvenliği Hindikuş'ta da savunulur" sözü büyük tartışmalara neden olmuştu. Aradan geçen zamanda Alman ordusu dünyanın çeşitli bölgelerinde konuşlandı. Afganistan misyonu sona erdi, Mali misyonunda da sona yaklaşılıyor. Yeni gelişmeler, savaş tehlikesinin Almanya sınırına artık o kadar da uzak olmadığını gösterdi. Şimdiki Savunma Bakanı Christine Lambrecht'in "NATO ittifak bölgesi tehdit altında. Putin'in saldırganlığının sınırlarını kestirebilmek güç" sözleri bu endişeyi ifade ediyor.
Alman silahlarının çatışma bölgelerine gönderilmesi de on yıllardır tabu konular arasında yer alıyordu. Özellikle de Yeşiller partisi için. Köklerini 80'li yılların barış hareketinden alan Yeşiller her ne kadar Alman ordusunun barış misyonlarında yer almasına artık karşı çıkmasa da silah ihracat politikalarında son derece kısıtlayıcı politikalar izlenmesini savunageldi. Şu anki hükümette Ekonomi Bakanı olan Yeşiller partili politikacı Robert Habeck'in geçen yıl Ukrayna ziyareti sonrasında ülkeye savunma silahları gönderilmesini istemesi yoğun tartışmaları beraberinde getirmişti.
Ukrayna hükümetinin ısrarlı çağrılarına rağmen Almanya'nın Şubat ayı başında ülkeye 5 bin çelik kask gönderileceğini açıklaması da Almanya'da tartışmalara, Ukrayna'da sert eleştirilere yol açmıştı. Şimdi ise Alman hükümeti, Ukrayna'ya silah sevkiyatına yeşil ışık yaktı. İlk etapta 1000 tanksavar füzesi ve 500 uçaksavar füzesi gönderileceği açıklandı.
Başbakan Scholz, kararı açıkladığı Federal Meclis oturumunda "Putin'in saldırganlığına karşı başka verecek bir yanıt yok" dedi. Yeşiller partili Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, 'silah ihracat politikasında gerekli olan tüm çekimserliğe rağmen, Ukrayna'nın ülkeye ölüm ve yıkım getiren bir saldırgana karşı savunmasız bırakılamayacağını' söyledi.
Berlin'deki en önemli gündemlerden biri de, enerjide Rusya'ya bağımlılığın azaltılması. Enerji, son yıllarda Washington ile Berlin arasında öne çıkan tartışma konuları arasındaydı. Özellikle Donald Trump yönetimi, Rus doğal gazını Baltık Denizi üzerinden doğrudan Almanya'ya taşıması planlanan Kuzey Akım 2 projesine şiddetle karşı çıkmış, Angela Merkel hükümetini 'Rusya'nın esiri' olmakla suçlamıştı.
Rusya'ya uygulanan yaptırımlara ciddi şekilde katılan Almanya, ilk iş olarak kendisine pahalıya mal olacak bir adım attı ve Kuzey Akım 2'yi askıya aldı.
Berlin yönetimi, doğal gaz ithalatının yüzde 55'ini, petrol ithalatının yüzde 40'tan fazlasını Rusya'dan gerçekleştiriyor. Her iki kalemde de ciddi düşüşler planlansa da bunun zamana yayılması gerekiyor. Bir yandan fosil yakıtlar ve nükleer enerjiden çıkış stratejisi izleyen Almanya, diğer yandan yenilenebilir enerjiye yatırımları giderek artırıyor.
Ancak yenilenebilir enerjilerin de riskleri var. Rüzgar esmediğinde ya da güneş olmadığında enerji açığını gaz santrallerinin doldurması öngörülüyor. Rusya'ya doğal gaz bağımlılığının artmaması için başta ABD olmak üzere dışarıdan sıvı gaz ithalatı için gemi terminallerinin inşa edilmesi planlanıyor.
Halen kullanımdaki nükleer enerji santrallerinin kullanım sürelerinin uzatılması da gündemde. Bu özellikle de nükleer enerji karşıtlığının sembolü konumundaki Yeşiller partisi için oldukça sancılı bir konu. Ancak partiden bu konuda da esneklik mesajları geliyor. Yeşiller partili Ekonomi Bakanı Robert Habeck, "Düşüncelere tabular getirilemeyeceğini" söyledi.
Ordu ve savunmaya yapılan harcamalar ve enerji politikalarındaki yeniden yapılanma Almanya'nın önüne devasa bir fatura getirecek. Bütçe sınırlarını aşan bu harcamalar için Almanya'nın borçlanması gerekecek."