28.03.2022 - 06:45 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Bir Kansas akşamında Julia Hestler, Bender ailesini ziyaret ettikten sonra büyük bir pişmanlık yaşadı. Kendisini getiren at arabası hızla uzaklaşıyor, onu kırlarda ıssız, köhne bir kulübenin önünde tek başına bırakıyordu. 'Ruhçu' olduğunu ilan eden Kate Bender, Julia'yı planlanan seansları için içeri davet etti. Kate'in karşısına oturdu ve el ele tutuştu. Gözleri kapalı olan Julia bir tuhaflık hissetti. Bender ailesinden üç kişinin aniden Kate'in arkasında sessizce durduğunu gördü. Pa Bender mum ışığında parlayan ağır bir alet tutuyordu. Dehşete kapılan Julia ayağa fırladı ve kaçtı. Canını kurtarmak için dakikalarca koştu. Julia hayatta kaldığı için şanslıydı, peki herkes Julia kadar şanslı mıydı?
Yaşadıklarını komşularına anlattı ve komşuları bunu dehşet verici buldular. Ertesi bahar, Benderların elma ağaçlarının altına gömülü 8 ceset bulununca bu korkuları doğrulandı. Benderlar, Amerikan tarihine en rezil seri katil ailesi olarak geçecekti ama nasıl? 1800'li yılların ortalarında Kansas, kölelik yanlısı ile karşıtı gruplar arasındaki ürkütücü savaşlar nedeniyle kanunsuz ancak ikinci şanslar için de güzel bir yerdi.1862 Çiftlik Evi Yasası, Doğu Kıyısı şehirlerinden veya Avrupa'dan gelen birçok mültecinin sınırda yeni hayatlar inşa etmesine, küçük bir ücret ödeyen herhangi bir erkeğe 160 dönümlük arazi sağlanmasına imkan veriyordu. Buna, 1870'de Kansas'ın güneydoğusundaki Benderlar da dahildi. Onlar, Cherryvale'in yakınlarına yerleşmişlerdi.
ÖLÜLERLE KONUŞABİLİYORDU
Ailenin geçmişi hakkında hiçbir şey bilinmiyordu. Ma ve Pa Bender orta yaşlılardı ve kalın, Alman aksanıyla bozuk İngilizce konuşuyorlardı. Genç Benderlar ise iki Amerikalı gibi görünen 20'li yaşlardaki Kate ve John'du. Kasabadaki dedikodular, genç çiftin ya evli ya da ensest kardeşler olduğunu söylüyordu. Aile, bir 'bakkal' tabelası asarak, kulübelerini ara istasyon ve hana dönüştürdü. Spiritüel olaylar o zamanlar popülerdi ve Kate ölülerle konuşabileceğini iddia ediyordu. Tabii ki bunun bir bedeli vardı.
Kısa bir süre sonra Osage Mission Trail'de yalnız seyahat eden üç adam ölü bulundu. Atları, arabaları ve erzakları çalındı. Erkeklerin kafatasları ezildi, boğazları kesildi. Kasaba halkı, cinayetleri başıboş bir at hırsızı çetesine bağladı. Ne de olsa Batı'daki yolculuklar tehlikeliydi. Ancak 1873 baharında, civarın popüler doktoru Dr. William York da dahil olmak üzere ölü sayısı 10'a ulaştığında endişeler arttı. Dr. William York kaybolduğunda, kardeşi Alexander bunu araştırmak için 75 kadar adamı işe aldı. John ve Kate tarafından karşılanan Alexander, onları potansiyel suçlular ve 'akılsız taşralılar' olarak gördü.
8 CESET BULUNDU
Bir süre sonra Benderların komşusu Billy Tole, Benderların aç hayvanlarını fark etti. Bu zamana kadar yoklukları bir ay boyunca keşfedilmedi. Billy Tole terk edilmiş evlerini ararken mide bulandırıcı bir koku alacaktı. Bu koku ölümün kokusuydu. Kulübenin odun sobasının arkasına gizlenmiş ev yapımı bir tokmak ve çekiç bulduğunda, cinayet silahlarını bulduğunu düşündü. Kasabanın erkekleri ceset aramak için Benderların mülkünü didik didik etti. Mahzen kanla kaplanmıştı ama insan kalıntısı yoktu.
Ancak Benderların elma bahçesinin altında, toprağa gömülü 8 ceset bulundu. Sırada Benjamin Brown, William McGrotty, James Feerick ve bir de John vardı. Sonra George Longcor ve 1 yaşındaki kızı Mary Ann'in küçük bedeni mezarda bulundu. Küçük çocuk babasının bacağının altında yatıyordu. Olay yerindeki doktor onun canlı canlı gömüldüğünü düşündü. Bölgede öldürülen 3 adamın daha Bender kurbanları olduğuna inanılıyordu ancak bu kanıtlanamadı.
Cinayetlerle ilgili bir teori vardı! Diğer Bender, kurbanları çekiçle sersemletene kadar Kate ziyaretçileri eğlendirdi. Boğazları kesildikten sonra, cesetler mahzene atıldı. Korkunç cinayetlerin nedeni ise herkesin tahmin edebileceği gibi paraydı. O günlerde yolcular genellikle tüm paralarını yanlarında taşırlardı ve kırlarda atlardan erzaklara kadar her şey para kazanmak için satılabilirdi. Bu durum Kansas'ta yaygındı ve Amerikan halkı Benderların kellelerini bekliyordu.
AĞIR SİLAHLI KAÇAKLAR
Olayı takip eden on yıllar boyunca, Benders'lar Teksas, Oklahoma, New Mexico ve Colorado'da görüldü. Demiryollarının gittiğinden daha batıda, kabile topraklarında, kanun kaçağı kamplarında ve sadece umutsuzların adım atmaya cesaret edebildiği çorak kanyonlarda ve ara yollarda yaşıyorlardı. Her zaman ağır silahlıydılar, her Bender'ın bir bufaloyu alt edebilecek güçte tüfek taşıdığı biliniyordu. Oklahoma'da bir dedektif, kaçakları yakında gözaltına alacağını söyledi ve onları Wichita Dağları'na kadar takip etti. Ancak ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
Sonunda Teksas'ta bir ödül avcısı kaybolmadan önce aileyi Red River İstasyonu'na kadar takip etti ancak o da dedektifle aynı kaderi yaşadı. Hikayenin sonunda adalet asla sağlanmadı ve cani ailenin nihai kaderi asla bilinemedi. Bugün ise sadece onların hikâyesi yaşıyor.
YENİ ÇIKAN KİTAP HİKAYEYE IŞIK TUTUYOR
Bütün bu yaşananlar Susan Jonusas tarafından bu ay yayınlanan, 'Hell's Half-Acre: The Untold Story of the Benders, a Serial Killer Family on the American Frontier' kitabında anlatıldı. Bender ailesi tarafından katledilen sekiz kurbanın nasıl öldürüldüğünü ve elma bahçesine nasıl gömüldüklerini kitap detaylı bir şekilde konu ediniyor. Wall Street Journal'ın ifadelerine göre tarihsel açıdan zengin ve romansı dokunuşlarla bezenmiş bu kitap, okuyucuya başından sonuna kadar heyecan dolu bir tempo vaat ediyor.