Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Geçtiğimiz hafta sonu, Kuzey yarımkürede bulunan birçok ülkede eşine az rastlanır bir doğa olayı yaşandı. Normal koşullarda sadece kutuplara yakın ülkelerden izlenebilen ve bir görsel şölen haline gelen kuzey ışıkları, bu defa ABD, Kanada, İngiltere, Macaristan, Ukrayna gibi çok sayıda ülkede izlenebildi. Gökyüzünün kızıla boyanması, yaklaşık 2 yıldır savaşta olan Ukrayna’da dahi gündemin ana maddelerinden birisi olurken, bu anlara şahit olan birçok kişi çektiği fotoğraflarla şahit olduğu anı ölümsüzleştirdi. Peki normal koşullarda kutuplarda görmeye alışık olduğumuz kuzey ışıklarının bu defa geniş bir coğrafyadan izlenmesinin arkasında yatan sebep ne? Bu durum gündelik hayatta herhangi bir probleme sebep olabilir mi? Daha önce bu tarz bir olaya ilişkin tarihi bir kayıt bulunuyor mu? Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi, Astrofizikçi Doç. Dr. Selçuk Topal Milliyet.com.tr'ye konuştu, dikkat çeken bilgiler paylaştı.
KUZEY IŞIKLARINI NASIL OLDU DA TÜRKİYE'DEN DE İZLEDİK?
Kuzey ışıklarının çoğu zaman yüksek enlemlerde görüldüğünü ifade eden Astrofizikçi Doç. Dr. Selçuk Topal, “Kuzey veya güney ışıklarını yani bir diğer adıyla Aurora yapılarını kutup dairesi dediğimiz bölgede yani yaklaşık 65 derece kuzey ve güney enlemlerinden daha yüksek enlemlerde görmeyi umuyoruz. Çünkü Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların atmosferimize girdiği yerler kutup bölgelerine yakın yerler oluyor. Ancak eğer Güneş etkinliği fazla ise Aurora yapıları daha düşük enlemlerde gözlenebilir. Geçtiğimiz gün gerçekleşen Aurora’nın Türkiye’den de gözlemlenebilmesinin arkasındaki sebep bu şekilde açıklanabilir” dedi ve geçtiğimiz hafta sonu yaşanan doğa olayının geniş bir coğrafyadan takip edilebilmesinin arkasındaki nedenini Güneş etkinliğinin fazla olmasıyla ilişkili olduğunu söyledi.
Aurora olarak adlandırılan doğa olayının atmosferde etkileşime girdiği gazlara göre farklı renklerde gözlemlenebileceğini ifade eden Doç. Dr. Topal, sözlerine şöyle devam etti:
“Güneş'ten gelen yüklü parçacıklar atmosferimizde en bol bulunan gazlar olan azot ve oksijenle etkileşime girince onları ısıtıyor ve farklı renklerde parlamalarına neden oluyor. Örneğin azot ile etkileşime giren yüklü bir parçacık mor, mavi ve pembe renkler ortaya çıkarırken, oksijen ile etkileşime girdiğinde yeşil bir renk oluşturuyor. Ancak atmosferin daha üst katmanlarındaki oksijen ile olan etkileşim sonucu parlak kırmızı renkte bir Aurora yapısı oluşabiliyor. Ülkemizin birçok şehrinden görüldüğü iddia edilen görüntülerde olduğu gibi."
'ÖNÜMÜZDEKİ 1 YIL ARTARAK DEVAM EDECEK'
“Eğer Güneş'te umulmadık derece şiddetli bir patlama gerçekleşirse ve beraberinde şiddetli bir jeomanyetik fırtınaya neden olursa öncelikle Dünya etrafında dolanan her çeşit uydu sonra ise yeryüzünde bulunan enerji ve elektrik hatları bu durumdan çok kötü etkilenir” şeklinde konuşan Doç. Dr. Selçuk Topal, geçmişte güneş patlamalarının bazı olumsuz durumlara sebep olduğunu ifade ederek şunları de ekledi:
“Bu dururumun bir benzeri 1989 yılında Kanada'da gerçekleşti ve jeomanyetik fırtına nedeniyle Kanada’nın Hydro-Quebec elektrik şebekesinin çökmesi sonucunda milyonlarca insan 9 saat boyunca elektriksiz kaldı. Bunun ekonominin kalbi bir şehirde yaşandığını düşünelim. Uzun bir süre elektriğinin olmaması milyarlarca dolar ekonomik zarar anlamına gelir. Sonuç olarak enerjisini elektrikten alan her şey bu durumdan kötü etkilenecektir."
Önümüzdeki 1 yıl içerisinde Güneş etkinliğinin artarak devam edeceği yönünde tahminler olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Selçuk Topal, “Böylece 11 yıllık leke çevriminin maksimum seviyesine ulaşmış olacak. Takip eden ortalama 6 yıl içinde Güneş'in giderek sakinleşmesini bekliyoruz. 2035 yılında tekrar maksimuma ulaşabilir” şeklinde konuştu.
Slovakya'da ortaya çıkan kuzey ışıkları
'BENZERİ 1859'DA DA YAŞANDI'
Dünya genelinde daha önce çok şiddetli jeomanyetik fırtına yaşandığına dair kayıtlar olduğunu belirten Doç. Dr. Selçuk Topal, “Bu duruma 1859 yılında yaşanan ve Carrington Olayı’ndan olarak bilinen gelişmelere sebep olan güneş fırtınaları örnek gösterilebilir. İddiaya göre Carrington Olayı'na sebep olan jeomanyetik fırtına o kadar güçlüydü ki telgraf operatörlerini elektrik çarptı. Kuzey sınırları yaklaşık 41 derece enlemlerinde olan ülkemizde bildiğimiz kadarıyla böyle bir olay gözlenmedi. Ancak 1859 Carrington olayı esnasında 20 derece kuzey enlemlerinde bile Aurora gözlendiği iddia edildiği için o dönem ülkemizde de ilginç bir gökyüzüne şahit olmuş olmalılar” dedi ve daha önce benzer olayların yaşandığına ilişkin tarihi kayıtlar olduğunu söyledi.