30.09.2022 - 14:16 | Son Güncellenme:
BURSA (İHA)
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Uluslararası İlişkiler alanında 'Fahri Doktora' payesini almak üzere Bursa Uludağ Üniversitesi'ndeki törene katıldı. Bursa Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz, akademisyen ve öğrencilerin de katıldığı törende konuşan Tatar, doğdu günden bugüne kadar hep Türklük için çalıştığını ifade etti.
Fahri doktora töreninin ardından Ersin Tatar, katılımcılara KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki önemi konulu konferans verdi. Konferansın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, "Kıbrıs Türk halkı, büyük Türk milletinin kopmaz bir parçasıdır.
Artık Kıbrıs’ta federal bir anlaşmanın zamanı geride kalmıştır. Orada yapılan mücadelelerde, Kıbrıs Türk tarafı ile Türkiye her zaman iyi niyetini ortaya koymuştur. Ancak Rum tarafından iyi niyetin karşılığı görülmeyince yeni siyasetin dönemi başlamıştır. Şuanda yürütmekte olduğumuz siyaset, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından oda 20 Eylül 2022’de yaptığı tarihi konuşmasında ‘Artık Kıbrıs’taki Türklere ambargo, izalasyon ve bir takım kısıtlamalarla zulmü sona erdiriniz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini resmi tanıyınız’ çağrısında bulunması bizleri onurlandırmıştır.
Kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Bizim yolumuz, elbette Doğu Akdeniz’deki Türk devletinin güçlendirilmesiyle, hem kendi milli varlığımızı sürdürebilmek, hem de Türkiye’nin garantörlüğünde bir takım tehlikeleri de göz önünde bulundurarak Türk askerinin caydırıcı güç olarak Kıbrıs’ta kalması bizler için çok önemlidir. Bunu bütün uluslararası toplumla paylaşıyoruz. Kıbrıs’da 60 yıldır var olan iki ayrı devlet, olarak yaşaması bütün Türklük dünyası için de çok önemlidir. Türk Devletler Teşkilatında yerimizi almamız ve Doğu Akdeniz’deki en uç noktada bir Türk devleti temsilcisi olmak biz için en büyük temennimizdir. Bu yönden de olumlu adımlar atılacağına inanıyorum" dedi.
Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na yapmış olduğu açıklamalardan dolayı teşekkür eden Tatar, “Kıbrıs’ta yıllardan beridir bir ateşkes vardır. 1974’ten sonraki süreçte, bu ateşkes başarı ile sürdürülmüştür. Şunu da belirtmek istiyorum. O zamanın başbakanı merhum Bülent Ecevit, Kıbrıs barış harekatını gerçekleştirirken, bütün dünyaya verdiği mesaj, ‘barış için Kıbrıs’a gidiyoruz’ oldu. Hep 1974’ten öncesi hep çatışmalar olmuştur. Bu çatışmalarda büyük olaylar yaşandı. Çok acılar çekildi.
Gerçekten hem Türk halkı hem de Rum halkı, bir takım çatışmalara girmek zorunda kaldı. 1974 barış harekatından sonra 48 yıldır Kıbrıs’ta kimsenin burnu bile kanamamıştır. Dolayısıyla Kıbrıs’ta başka bir oyuna geliyorlarsa, başka bir oyunlar oynanıyorsa, bu onların bileceği iştir. Ama Türkiye’ye Kıbrıs adasının garantörü olarak, bizim anavatanımız olarak her zaman Kıbrıs Türk halkının yanında olduklarının yanında olduklarını söylemektedirler. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon arayışları, gerekse haklarımızı ve hukuklarımızı korunmasında, gerek mavi vatandaki pozisyonumuzun korunmasında, her türlü önemli olan konuları sonuna kadar savunmaktadır. Aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının kendi can güvenliğinin korunmasında kararlı olduğunu Çavuşoğlu bir kez daha duyurmuştur. Çavuşoğlu, misli bir şey olursa, bizde kendi alacağımız tedbirlerle cevap vereceğiz diyerek denge kuracağız diyor. Kimse çatışma istemez. Burada herkesin çok kaybı olur. Ancak onların attığı adımlara karşılık, mutlaka bir adımın atılmasının mesajının bile verilmesi karşı tarafın değerlendireceğini umuyorum" diye konuştu.
Törende konuşan rektör Ahmet Saim Kılavuz ise, "Mayıs 2002 tarihinde KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş’a da bu üniversite bir fahri onur doktorası unvanı vermişti. Biz ikinci olarak zatıâlinizle bunu gerçekleştirmiş olduk. Bizim daha geniş salonlarımız var. Oralarda da yapabilirdik. Ancak böyle sembolik bir anlamı olması hasebiyle, bir tarihi anlamı olması anlamında bu mütevazı salonda yapmayı tercih ettik. Kıbrıs, 1571’den itibaren bize ait olan bir vatan parçası. Tarihi süreçte bir takım sıkıntılar yaşandı. Şimdi artık bu noktaya geldikten sonra, dünya genelinde de bazı şeyler tecrübe edildikten sonra; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kabul edilmesi dünyanın gündemine girmelidir. Malumunuz; uluslararası ilişkiler ve dünya siyaseti adalet ve etik ilkeler doğrultusunda yürümüyor. Hâlbuki insan-insan ilişkileri, insan-toplum ilişkileri ve insan-devlet ilişkileri ve hatta devlet-devlet ilişkilerinin adalet ve etik ilkeler ekseninde gerçekleşmesi bekleniyor. Fakat maalesef devletlerin belki ulusal çıkarları, belki menfaatleri, belki beklentileri hangi saiklerle olursa olsun başta BM ve Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm örgütler tüm paktlar maalesef dünyada ilişkileri adalet ve etik ilkeler doğrultusunda yürütmüyor. Bunun en acı örneğini KKTC ve oradaki halkımız yıllardır yaşıyor” diye konuştu.