09.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
FATMA GÜLÇİN KABASAKALLI - İngiltere’de hırslı siyasetçi Liz Truss’ın Muhafazakar Parti liderliği ve Başbakanlık görevine gelmesinin ardından da eşi Hugh O’Leary gündeme geldi. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in eşi, neredeyse hiç konuşmayan-hiç görülmeyen bir bilim adamı profili sergilerken, İngiltere’nin Demir Lady’si Margaret Thatcher’ın eşi ise, Thatcher’ın “en büyük destekçisi” olduğu kadar, “tüm zamanların en gölge eşi” olarak nitelendiriliyordu. Genç nesil siyasetçilerden Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’in eğlence görüntülerinin ardından, eşi Markus Raikknen “yakışıklı eş” kontenjanında yer aldı, ancak “zavallı adam eşi eğlenirken yanında değil” yorumları da eksik olmadı.
Siyasete girmeye çabaladı
Kadın liderlerin eşlerinin, ilişkide ve statüde “ikinci” olma halini nasıl karşıladıkları, bundan çıkar sağlamaya mı çalışacakları yoksa “Beta erkek” veya “yancı” bir profil mi sergileyecekleri önemli bir merak konusu. Liz Truss’ın, matematik mezunu bir muhasebeci olan eşi Hugh O’Leary’nin ise, şu ana kadar çok fazla manşetlerde yer almasa da siyasetteki ısrarı dikkat çekici. Truss gibi Muhafazakar partili O’Leary, üç kez Güney Londra’daki Greenwich’te meclis üyeliği seçimlerine girse de sonucu hüsran oldu. Oysa son denemesini yaptığı 2006 yılında, eşi Liz, Londra’da Güney Eltham ilçesinin Meclis üyeliği için yarışı kazanmıştı. Ancak aynı yıl, 6 yıllık evlilikleri Truss’ın bir milletvekiliyle ilişkisi nedeniyle önemli bir testten geçti. Her türlü eleştiriye rağmen, Truss hem görevde hem de eşiyle kalmayı başardı. O’Leary’nin ise özel hayatının kapalı kapılar ardında kalmasına önem gösterdiği İngiliz “Daily Mail” gazetesinin aldatma olayını sorduğunda “Bu konuda konuşmak istemiyorum” yanıtını net bir şekilde vermiş olmasından anlaşılıyor. Nitekim Truss’ın, 2000’li yıllardan beri yerelden ulusala yükselen siyasi hayatı boyunca, eşi O’Leary’e dair pek bir bilginin bulunmaması, haber sayfalarında yer edinmemesi, bundan sonra da spotların altına girmek istemeyeceğinin işareti niteliğinde yorumlanıyor.
Eşine sessiz destek sunuyor
Öte yandan, 1997 yılında Muhafazakar Parti’nin bir konferansında tanıştığı “Liz Truss’ın eşi” olarak anılacak olan O’Leary’nin özellikle yerel siyasette aktif olmaya devam ettiği ve eşine bu konuda sessiz bir destek sunduğu da belirtiliyor. O’Leary’nin Truss’ın ışığını çalmayacak bir “First Gentleman” olacağı yorumları ağır basıyor. Truss’ın siyasi kariyeri ve özellikle parti liderliği ve başbakanlık seçimleri boyunca arka planda kalmaya özen göstermesi dikkat çekerken, bundan sonra da “gölgelerde kaldığı kadar, içinde kalan siyaset isteğini eşine destek vererek giderebileceği olası görünüyor. Nitekim Liz Truss’ın bir röportajında şakayla karışık, “Ne zaman arz tarafındaki reform ya da ekonometri hakkında gece geç saatlerde konuşmak istesem, her zaman hazır birisi var” diyerek, eşinin görüşlerinden faydalandığının da sinyalini vermişti.
2.planda kalabilecek mi?
O’Leary’nin İngiltere’nin “First Gentleman’ı olarak, şu ana kadar ticari veya kişisel çıkar motivasyonunu ön planda tutması beklenmiyor. Nitekim, bugüne kadar erkek liderlerin eşleri ya merak uyandırmaz ya da genellikle “iş birlikçi, sosyal fayda meselelerine gönül vermiş” gibi profillerle tarif edilmeye çalışılırken, kadın liderlerin eşleri hakkında sorulan ilk soru “acaba pozisyonunu kişisel çıkarları için kullanacak mı” oluyor. Yahut erkek liderlerin eşleri için, “başarılı kararlarını eşine borçlu” tanımı pek yapılmazken, kadın liderlerinin eşleri için “deneyiminden faydalanmak, sessiz güç” gibi yakıştırmalar çok alışılageldik. Aslında kadın liderlerin eşlerine dair bu kadar kafa yorulmasının arkasında yatan soru, aynı zamanda erkek egemen siyasetin en büyük merakı: “Acaba bir erkek olarak ikinci planda kalabilecek mi?”
Kraliçe 2. Elizabeth’in eşi Philip’in ne kadar profesyonel bir şekilde ikinci planda kalabildiği yıllarca şaşkınlıkla alkışlanmıştı. Kadınlar siyasette daha fazla yer aldıkça, bu algının da yavaşça değişeceği beklenebilir.