11.09.2021 - 12:22 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - Milliyet.com.tr New York 11 Eylül 2001 Salı sabahı güne her zamanki gibi başladı. Dünyanın en önemli finans merkezi olan New York'un gücünü yansıtan gökdelenler, binlerce insanın mesailerine ev sahipliği yapıyordu. Ancak saat dokuz sıralarında Boston'dan Los Angeles'a gitmek üzere havalanmış olan ancak kısa bir süre sonra da kaçırıldığı açıklanan uçağın İkiz Kuleler'den kuzeydekine çarpması, sadece New York ya da ABD'de değil, tüm dünyada şok etkisi yarattı ve adeta kaderi değiştirdi.
GÖRÜLMEMİŞ KAOS
Başlarda olaya New York sokaklarında tanıklık eden insanlar bunun bir kaza olduğu fikrine kapılmışken çok geçmeden yine aynı rota üzerinde yolculuğa çıkmış olan bir başka yolcu uçağının da kaçırıldıktan sonra güney kulesine çarpmasıyla korku ve panik hali katlanarak arttı.
Bir süre sonra da bir uçağın Pentagon'a çarptığı haberinin duyulmasıyla birlikte, sadece ABD'de değil tüm dünyada uçuş trafiğinde aksamalar, iptaller ve hava sahalarının kapatıldığına dair kararlar gelmeye başladı.
EN BÜYÜK TERÖR SALDIRISI
New York'taki İkiz Kuleler'e çarpan uçaklar seferlerine yeni çıktıklarından dolayı depoları yakıt doluydu. 415 ve 417 metre yüksekliğindeki devasa yapıların taşıyıcı çelik konstrüksiyonu asansör boşluğundan aşağı doğru akan yakıt ve binlerce derecelik sıcaklığıyla erimeye başladı. Kısa bir süre sonra da önce güney ardından da kuzeydeki gökdelen korkunç bir gürültü ve toz bulutuyla yerle bir oldu.
Resmi kayıtlara göre terör saldırısında 2 bin 974 kişi hayatını kaybetti. Kayıp 24 kişiye dair herhangi bir iz bulunamadığı için bu kurbanların da öldüğü varsayıldı. Bu kayıplarla 11 Eylül tarihe en büyük terör saldırısı olarak geçti.
YENİ DÖNEMİN MİLADI OLDU
Terör saldırısını bir okuldaki ders etkinliğindeyken haber alan dönemin Amerikan Başkanı George W. Bush, olay sonrasında yaptığı ilk ulusa sesleniş konuşmasında terör saldırılarının sorumlularını bulacaklarını ifade etmişti. Dünyanın en çok aranan teröristi olan Usame bin Ladin'e bağlı 19 El-Kaideli teröristin gerçekleştirdiği saldırı sonrası ABD'nin öncülüğündeki kuvvetler, 7 Ekim 2001 tarihinde Afganistan'a bir harekat başlattı. Taliban kontrolünde olan ve El-Kaide'nin barındığı Afganistan'a gerçekleştirilen müdahale sonrasında Irak'a yönelik başlatılan harekat ile cephe genişlemişti.
20. YILINDA 11 EYLÜL'ÜN POPÜLER KÜLTÜRDE YANSIMALARI
Tarihe en büyük terör saldırısı olarak geçen bu korkunç olay politik gündemin yanı sıra ekonomiyi, toplumsal yaşantıyı, felsefeyi ve kültürleri de etkiledi. Postmodernizm ve tarihin sonu tartışmalarının yanı sıra, ABD'deki neo-con hareket, radikalizm, İslamofobi ve güvenlik politikaları hayatımıza giren yeni kavram ve olgular haline geldi.
Geçtiğimiz günlerde Netflix'te yayınlanan beş bölümlük Dönüm Noktası isimli belgesel, üzerinden tam 20 yıl geçen 11 Eylül terör saldırılarına dair yeni görüntüler de içeriyor. Dönemin tanıkları ve yetkililerinin açıklamalarına da önemli bir yer veren belgesel çalışmasının yanı sıra özellikle Hollywood'ta pek çok film de dünyayı sarsan bu terör saldırısını konu edindi.
Bu filmlerden en ünlüsü 11 Eylül saldırılarından beş yıl sonra 2006 yılında gösterime giren ve başrolünde Nicholas Cage’in yer aldığı Dünya Ticaret Merkezi isimli yapımdı. Öte yandan aralarında Danis Tanovic, Ken Loach, Samira Makhmalbaf, Alejandro İnarritu, Amos Gitai ve Sean Penn gibi isimlerin yönetmen koltuğunda yer aldığı 2002 yapımı 11 Eylül filmi büyük ses getirdi.
Terör saldırısında kullanılan dördüncü uçağın hikâyesinin anlatıldığı 2006 yapımı United 93 ve başrolünde Robert Pattinson’ın yer aldığı 2010 yapımı Remember Me filmi de merkezinde 11 Eylül terör saldırısının olduğu diğer filmler olarak karşımıza çıkıyor.
GÜVENLİK POLİTİKALARI ÖN PLANA ÇIKTI
Bahçeşehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde İslamofobi üzerine çalışan Dr. Zekeriya Tüzen, 11 Eylül sonrası yaşanan değişim ve dönüşümü şu sözlerle ifade ediyor:
"El Kaide’nin düzenlediği 11 Eylül saldırılarından sonra dünyadaki siyasi ortam büyük bir değişime uğradı. Ülkelerin yön belirleyicileri güvenlik politikalarını ön plana çıkardılar. ABD’de bunun örneği olarak başkana verilen geniş savaş yetkileri ile birlikte terörü engellemek amacı ile yasalaşan ABD vatandaşlarını izleme ve takip etme için kullanılan Patriot Act’i (Yurtseverlik Yasası) gösterebiliriz. Soğuk savaş sonrası dönemde dünyada barışın hakim olması ve nükleer silahların azalması beklentisi hakimdi. Ancak 11 Eylül saldırıları ile bu beklentiler yerle bir oldu. Başta ABD olmak üzere güvenlik tedbirleri çok ileri bir seviyeye taşındı."
İSLAMOFOBİYİ ARTIRAN EN BÜYÜK FAKTÖRLERDEN
11 Eylül terör saldırılarının İslamofobinin artması üzerindeki etkilerine değinen Tüzen sözlerine şu şekilde devam etti:
"Tarihsel kökenleri olmasına rağmen, İslamofobi Avrupa’da aşırı sağ partilerin veya ırkçı grupların tetiklediği ve ara ara gündeme getirdiği bir konu olmaktan ileri gitmiyordu. Körfez savaşı ve sonrasında yaşanan göç de bu negatif etkiye katkıda bulundu. Avrupa’nın günümüzde en büyük sorunu göç. Avrupa’da göç denince de akla gelen ilk topluluk Müslümanlar. Göçmenin kimliği, dini, yaşantısı bir araya gelince bunun neden olduğu bir islamofobi görülüyor. 11 Eylül bu korkuyu arttıran en büyük faktörlerden biri oldu".
SALDIRI SONRASI NEW YORK YARALARINI SARDI
İkiz Kuleler'in yıkılışı sırasında etrafta bulunan birçok bina da bu simge yapılarla aynı kaderi paylaştı. Terör saldırısı sonrası oluşan yıkımın fiziksel izlerini silmek günler sürdü. Amerikan Rüyası’nın simgesi olan İkiz Kuleler’in bulunduğu bölge sıfır noktası olarak adlandırılırken yıllarca geceleri kule siluetiyle aydınlatıldı.
Sonrasında ünlü mimar Daniel Liebeskind’in tasarladığı 541 metre yüksekliğindeki One World Trade Center, ikiz kulelerin olduğu bölgede inşa edildi. Dünyanın en yüksek binalarından biri olan bu kulenin yanında bir de 11 Eylül terör saldırısında hayatını kaybedenlerin anısına anıt inşa edilmiştir. Sıfır noktasında bu anıt her yıl 11 Eylül’deki anmaların merkezi konumundadır.
11 EYLÜL SALDIRILARI VE KOMPLO TEORİLERİ
Tarihin en büyük terör eylemi olarak kayıtlara geçen birbiriyle koordineli dört saldırının arkasında El Kaide'ye bağlı 19 kişi vardı. İkiz Kuleler ve Pentagon'a çarpan uçaklarda beşer terörist bulunurken Pennsylvania'da yere çakılan uçakta dört El Kaideli terörist bulunuyordu. Saldırı öncesi ABD'de uçuş eğitimi alan teröristlerden 15'i Suudi Arabistan, ikisi Birleşik Arap Emirlikleri, biri Mısır ve biri de Lübnan vatandaşıydı. Terör saldırıları sonrası ortaya çok sayıda komplo teorisi de atıldı.
11 Eylül sabahı gerçekleştirilen saldırılar sonrası CIA ve FBI arasındaki koordinasyon eksikliği oraya çıkarken sonrasında da bu durum uzun süre gündemdeki yerini korudu. Bununla birlikte hem ABD hem de dünyanın farklı yerlerindeki çeşitli komplo teorileri farklı çevrelerce de destek gördü. Saldırının failleri konusunda ortaya atılan kimi teoriler gerçeklik sınırlarını zorlarken ortaya çıkan istihbarat zaafı tartışma konusu olmayı sürdürdü.
Saldırıların, Orta Doğu ve ona yakın coğrafyalarda gerçekleştirilecek operasyonlar için bir bahane olarak kullanıldığını öne sürenlerin yanı sıra eylemlerin İkinci Dünya Savaşı'nın intikamını almak isteyen Japon kamikazeler tarafından gerçekleştirildiğini dahi iddia edenler olmuştu.
20. YILINDA DÜNYA BASINI DA UNUTMADI
11 Eylül terör saldırıları sonrasında çok kısa bir süre içinde dünya çapında son dakika haberi olarak televizyonlarda yer bulmuştu. Günlerce aralıksız bir şekilde New York'tan devam eden yayınların yanı sıra gazeteler de yine aynı şekilde manşetlerini 11 Eylül haberlerine ayırmıştı. İnternetin henüz emekleme döneminde olduğu o günlerde televizyon ve gazeteler kamuoyunun olayları en çok takip ettiği mecralardı.
Aradan geçen 20 yılın ardından pek çok basın kuruluşu bu korkunç olayı unutmayı yeniden manşetlerine taşıdı. Fransa'dan Amerika Birleşik Devletleri'ne kadar farklı coğrafyaların saygın gazeteleri kanlı saldırıyı hatırlatan manşetlere yer verdi.
Kurucuları arasında Jean Paul Sartre gibi isimlerin de yer aldığı Fransa'nın en etkin gazetelerinden Liberation, 11 Eylül terör saldırılarının yıldönümünde "11 Eylül: 2001, Sıfır Yılı" manşetiyle olayı bir milât olarak değerlendirdi.
Öte yandan Amerika Birleşik Devletleri'nin en saygın gazetelerinden biri olan Boston Herald "Asla Unutma" manşetiyle okurlarının karşısına çıkarken korkunç saldırıya ait bir görüntüyü birinci sayfasında kullandı.