02.08.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
GÜLDENER SONUMUT
Son dönemde, AB ülkelerine ve üyesi oldukları uluslararası örgütlere karşı yapılan siber saldırılarla ciddi bir şekilde mücadele etmek için kararlılık sergileyen AB, siber yaptırım imkanını geliştirerek caydırıcılık alanındaki yeteneklerini de pekiştirdi. Haziran 2017’de kararlaştırılan siber yaptırım imkanı AB kurumları ve üye ülkeleri hedef alan kötü amaçlı siber saldırıların cezasız kalmamasını hedeflerken, bu alanda caydırıcı bir yasal düzenleme geliştirdi. 2019 yılında yürürlüğe giren düzenleme ilk kez Temmuz ayının son günlerinde kullanıldı.
Merkezi Hollanda’da bulunan Kimyasal Silahlarla Mücadele Ajansı’na yapılan saldırıları tespit eden AB, saldırıyı gerçekleştiren ‘WannaCry’, ‘NotPetya’ ve ‘Operation CLoud Hopper’ isimli hackerlara karşı ciddi yaptırımlar kararlaştırdı. AB, sözkonusu hackerlerin AB’deki varlıklarını dondurma kararı alırken AB topraklarına girişlerini de yasakladı. Bununla da yetinmeyen AB, siber yaptırım kapsamında AB kökenli kişi ve kuruluşların da adı geçen üç hackerle herhangi bir şekilde işbirliğinde veya mali ilişkide bulunmasını yasakladı.
AB, siber diplomasinin bir parçası olarak siber yaptırım imkanını geliştirerek, uluslararası ilişkilerin her zaman hukuka ve kaidelere dayalı bir şekilde uygulanşasını teşvik edecek yeni bir yasal mekanizma geliştirmiş oldu. Caydırıcılık sadece nükleer güç veya askeri kuvvet değil. Silahlı kuvvetlerin caydırıcılık açısından dış politikadaki önemi yadsınamaz. Ancak caydırıcılık alanında çeşitlilik getirmek de son derece önemli.
İstihbarat ve Diplomasi
İngiltere’nin Ankara eski Büyükelçisi Richard Moore’un İngiltere’nin dış istihbarat teşkilatı MI6’in başına geçmesi Türkiye’de çok geniş yankı uyandırdı. Türkiye’de çok iyi tanınan, Türkçe konuşan ve Kara Kartal taraftarı olan Moore’un bu ataması kuşkusuz Türk kamuoyunun dikkatini çekmedi değil. Ancak Türkiye’de diplomasi alanında görev yapıp daha sonra kendi ülkesinin istihbarat teşkilatının başına geçen ilk isim Moore değil, muhtemelen son da olmayacaktır.
Hafızamızı tazelersek Fransa’nın 1999 ile 2000 yılları arasında Ankara’da görev yapan Büyükelçisi Jean-Claude Cousseran, Türkiye’deki görevinin ardından kısa adı DGSE olan Fransa’nın dış istihbarat teşkilatının başına geçmişti. 2010 yılında da dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin İsrail ile Suriye arasındaki ‘yakınlaşma’ sürecini gerçekleştirmek üzere özel temsilci olarak görevlendirilmişti.
Bir başka önemli isim olan ve halen Fransa’nın dış istihbarat teşkilatının başkanı olan Büyükelçi Bernard Emié de 2007 ile 2011 yılları arasında Ankara’da Fransa’nın Büyükelçisi olarak görev yaptı. Daha sonra İngiltere ve ardından da Cezayir’e büyükelçi olarak atanan Emié, 2017 yılından bu yana Fransa’nın dış istihbarat teşkilatı başkanı olarak görev yapıyor. Cousseran’ı bilmiyorum ancak Emié Galatasaraylı, hatta Galatasaray Üniversitesi 2011 yılında kendisine fahri doktora unvanı vermişti.
Türkiye’nin coğrafi konumu gereği ülkemizde diplomasi alanında dirsek çürüten yabancılar çok çeşitli vasıflar geliştiriyorlar. Türkiye’de görev yapmış bir çok diplomat ve özellikle Büyükelçi sıfatına erişmiş olanlar, sadece kültürel ve ekonomik işbirliği veya iki ülke arasındaki muted ilişkilerin ötesinde strateji, savunma ve istihbarat alanında da çok zengin bir ülkede kendi vasıflarını geliştirme imkanına sahip oluyorlar. Zira Ankara’da görev yapan yabancı bir sefir Ukrayna, Rusya, Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Ortadoğu, Afganistan, Pakistan, Balkanlar, Orta Asya ve Kuzey Afrika gibi geniş bir coğrafyada faaliyette bulunan ve NATO, İKÖ, AGİT, Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi çok uluslu teşkilatlara üye bir ülkede görev yapma şansına sahip oluyor. Konular arasında da terörle mücadele ve yabancı savaşçılar başta olmak üzere istihbarat teşkilatlarını ilgilendiren bir çok alanda çalışıyorlar. Bu yüzden de Ankara’da görev yapan üst düzey diplomatların kendi ülkelerinin istihbarat birimlerinin başına geçmesinin sürpriz olmaması gerekiyor.
Türkiye’de de rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Avrupa Konseyi nezdindeki Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Sönmez Köksal’ı Milli İstihbarat Teşkılatı Müsteşarı olarak atamıştı. Zira iyi bir diplomatın yurtdışında ülkesinin bütün birimlerini, bütün bakanlıklarını devlet başkanı namına ve ülkesi adına temsil ettiğini unutmamak gerekir.
Kovid-19 ve Mölkky!
Yeni nesil koronavirüsün ortaya çıkmasıyla birlikte tecrit kuralları ve günlük hayata getirilen kısıtlamalar eğlence ve oyun dünyasını da alt üst etti. Aile veya dar kapsamlı arkadaş grubuyla oynanabilecek oyunlarda da önemli bir trend değişikliği yaşanıyor. Açık havada oynanabilecek olan oyunlar arasında Avrupa’da yeni trend Mölkky. Finlandiya kökenli bir oyun olan Mölkky asırlar önce yine Finlandiya’da icad edilen Kyykka oyununun bir benzeri, ancak aynı miktarda fiziki güce ihtiyaç duyulmuyor. Finlandiya menşeli bir zeka ve strateji oyunu olan Mölkky bir nevi bahçe bowlingine benziyor. Atma çubuğu ile 1’den 12’ye kadar numaralandırılmış labuttan oluşan oyun her mekanda ve takım ya da bireysel olarak oynanabiliyor. Oyunun temel amacı da labutları devirip 50 puana ulaşmak. Zeka ve stratejı oyunu olan Mölkky özellikle çocuklarda odaklanma kabiliyetini geliştiriyor. Bu çerçevede Kovid-19’dan bu yana Avrupa’daki oyuncak mağazalarında Mölkky yok satıyor. Aynı Fransız açık hava oyunlarından Pétanque’ın şu sıralarda yok sattığı gibi...