10.01.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
ABD Kongre binasının seçimi kaybeden Donald Trump yandaşları tarafından basılması, tüm dünyada adeta deprem etkisi yaratırken, yaşanan kaos birçok soruyu da gündeme taşıdı. ABD’deki olayların nereye evrileceği ve yeni dönemde hem ülke içindeki hem de dış politikadaki yol haritasının neler olacağı ise en çok merak edilen konuların başında geliyor. Türkiye’de ABD’yi en iyi bilen isimlerin başında gelen uluslararası ilişkiler uzmanı, İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Köni, son olaylardan yansıyan görüntüleri Milliyet’e değerlendirdi.
‘Gerçekten şoktayım’
Prof. Dr. Köni, “Amerika küresel güç olmaya devam ediyor. ‘Amerikan rüyası bitti’ diyemeyiz ancak yaşanan son olaylar ABD’nin gücünü oldukça sarstığı gibi, karizmasını çizdi. Ülkenin kuruluş yıllarındaki Kuzey-Güney savaşında bile böyle bir tablo yaşanmamıştı. 50 yıldır ABD üzerine araştırmalar yapıyorum, gerçekten şoktayım. Uzun yıllar bu ülkede öğretim üyeliği yaptım ancak kongre binasına halkın saldıracağını ben dahil hiç kimse, hatta istihbarat örgütleri bile tahmin etmiyordu” dedi.
ABD’de darbe ihtimali veya tehdidi görüyor musunuz?
Trump’ın son davranışı, orta ve işçi sınıfı beyazların ezilmişliğinin psikolojisini yansıtıyor. ABD’de darbe olmaz çünkü çok güçlü bir kurumsal yapı söz konusu. ABD’nin en önemli özelliği kuvvetler ayrılığı ve denetim mekanizmasındaki disiplinden kaynaklanıyor. Bu yapı yıkılmadığı için askeri veya sivil darbe olması imkansız.
ABD’nin kurumlar arası kontrol mekanizmaları saat gibi işlemeye devam ediyor. Ancak son olaylardan gereken dersler çıkarılmaz, ekonomi ve pandemi tablosu kötüye giderse iç çatışma riski doğabilir. 1968’deki öğrenci ayaklanmalarını hatırlayın. Onlarca genç vurularak öldürüldü. Hepimizin dalga geçtiği, Viking kıyafetli ırkçı grupların sokağa inmesi acı neticeler doğurur.
‘Trump’ın derdi başka’
Trump seçimi kaybetmesine karşın neden kendisini destekleyen yandaşlarını kışkırttı?
Trump gibi hırsı gözünü kör eden başka bir siyasetçi görmedim. Dış politikada anormal davrandı. Diplomasiyi rafa kaldırıp, Twitter üzerinden ülke yönetmeye kalkması tarihe geçecektir. ABD kamuoyunun bir kısmı Trump’ı, Rusya sayesinde seçim kazanan bir lider olarak görüyordu. Bu şaibeli durum nedeniyle Trump, İsrail lobisine taviz üstüne taviz verdi. Trump, Evanjelist ancak iş adamı mantığıyla hareket eden bir politikacı.
Ruh sağlığı, psikiyatri uzmanlarının alanına giriyor ancak şahsi fikrim anormallikler gösterdiği yönünde. Trump’ın derdi ABD’nin ulusal çıkarları değil, kendi koltuğunu korumak. Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Suriye’de DAEŞ’in gitmesine rağmen YPG-PKK’yı koruyup kollaması, sırtını Yahudi sermayesi ve lobisine dayamaya çalışması bile kendi koltuğu için yaptığı saçmalıklardı. Son olarak olayların fitilini ateşleyip, sorumluların yargı önünde hesap vereceğini söylemesi akla ziyan bir durum.
Trump yargılanıp mahkûm olabilir mi?
Şu an için böyle bir durum olmayacaktır ancak ilerleyen dönemde mahkûmiyet alabilir. Ancak ABD bürokrasisi, Trump’ın arkasında büyük bir kitle olduğunu hissederse yargılamaktan vazgeçecektir.
Biden, 2021’i gözlem ve sakinleşme dönemi olarak geçirmek durumda kaldı. Suların durulmasını bekleyeceklerdir. Ancak şunu da özellikle vurgulamak isterim; Trump, ABD devlet kurumunu karşısına alarak, kendi hayatını tehlikeye düşürmüş oldu. ABD’deki derin yapıların hışmına uğrama ihtimali çok yüksek.
‘İflasa sürüklenebilir’
ABD’nin yeni yol haritasında neler olacak?
ABD, 2008’den itibaren İsrail’in güvenliğine yönelik savaş harcamaları nedeniyle 6 trilyon harcadı ve ekonomik anlamda ciddi sarsıntıya uğradı. Joe Biden, Ulusal Güvenlik ve Dışişleri Bakanlığı kadrolarına Obama döneminde akil adamlar olarak bilinen isimleri yanına alıyor. Dış politikada, temkinli, saldırgan olmayan bir ekiple yola koyuluyor.
Biden, askeri harcamalara devam eder ve ABD askerleri farklı bölgelerde sıcak çatışmaların içinde olursa, ekonomik anlamda iflasa süreklenir. Biden ve ekibi Suriye, Irak ve Afganistan’da sınırlı sayıda askeri güç bırakmayı tercih edecektir. ABD’de Trump dönemindeki gayri resmi dış politika yerini yeniden, resmi ilişkiler dönemine bırakacak. Dış politikada kurumsal yönetim, global diplomasi, ittifak ve ekonomileri canlandıracaktır.
‘Türkiye açısından sıkıntılı bir dönem’
ABD-Türkiye ilişkileri ne yönde ilerleyecektir?
Ne yazık ki Biden, Türkiye’ye yönelik iyi hisler içinde değil. Türkiye’deki yönetim belki el altından ABD’ye ulaşıp iletişim kurmak, ilişkileri geliştirmek istiyor olabilir. Türkiye, ABD’deki yeni dönemle birlikte içeride bir takım reformlara yönelecektir. Demokratikleşme, reform gibi kavramları daha çok duyacağız.
Suudi Arabistan ile Katar’ın yakınlaşması, Türkiye için sıkıntılı bir döneme işaret ediyor. Türkiye, Putin’in elini bırakmadan, ABD’nin istediği reformları hayata geçirerek, daha doğrusu ABD’yi karşısına almayarak yoluna devam etmek isteyecektir. Yumuşama, demokratikleşme, ifade özgürlüğü, reform söylemlerinin ABD’deki yeni dönemden ayrı düşünmemek gerekiyor. Demokratikleşme, reform gibi söylemlerin Cumhur ittifakı birlikteliğindeki etkilerini bekleyip görmemiz gerek.
‘AB’den beklediği desteği alamayacak’
ABD’yi gelecekte bekleyen tehlikeler neler?
ABD toplumu bir bölünmüşlük içinde. Biden, tüm gücünü içeriyi toparlamak için seferber edecektir. ABD önümüzdeki dönemde Asya-Pasifik pazarında rekabete girişecektir. Çin ile yeni çatışma alanı ekonomik açıdan olacak ancak Biden daha temkinli ve diplomatik teamüllere uygun hareket edecektir.
ABD, yeni dönemde AB’den istediği desteği alamayacak çünkü Almanya başta olmak üzere Avrupa’da Asya-Pasifik pazarında olmak istiyor. Yeni dönemde 4 milyarlık Asya pazarı batılı ülkelerin iştahını kabarttığı gibi yeni mücadele alanı olacak.
‘Seçim sistemi revize edilebilir’
Kongre baskını sonrası ABD uluslararası arenada güç kaybetmiş oldu mu?
Demokratikleşme, liberal ekonomi, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi söylemler üzerinden eylemsel metodoloji uygulayan ABD’nin bundan sonraki süreçte en azından birkaç yıl otokratik yönetimlere ayar veremeyeceği ortaya çıkmış oldu. ABD’nin askeri gücü yüksek olsa da ekonomik gücünün sanıldığından daha güçsüz olduğu ve ekonominin yumuşak gücü oluşturduğu ortaya çıktı. ABD’deki seçim sisteminin revize edilmesi gerekebilir.