09.11.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
REHA ARAR
İİstanbul’da son yıllarda yeni bir trend başladı. Üst düzey yöneticiler, genç iş sahipleri öğle saatlerinde, Anadolu Yakası’nda oturanlar ise buna ilaveten işten çıkınca Boğaz köprülerindeki trafik hafifleyinceye kadar lounge-restoran bar tipi mekanları sosyal kulüp olarak kullanıyor. The Agency bunlardan biri.
Karides dinamit farklı bir tat
Levent’te, İş Kuleleri’nin altında bulunan; minimalist döşenmiş, dekorasyonunda şarap şişelerinin dikkat çektiği, pastel renkli bir mekan The Agency. Öğlenleri rahat koltuklu masalarda oturup makul bedelle kaliteli yemekleri hızla yiyenlere hazırlanıp akşamüstleri barında keyifli şarap sohbetlerine ev sahipliği yapan değişik bir lounge’a dönüşüyor. Saat 17.00’den itibaren DJ müziğinin yapıldığı mekanda gün pizzalar, mozarella sticks, finger foot’larla devam ediyor. Akşam yemekleri için ise masalar örtülerle, mumlarla bezeniyor ve şık bir “fine dining room” doğuyor.
Önce başlangıçlardan söz edelim. Paris St. Germain misali hakikaten kıvamında bir soğan çorba adeta olmazsa olmaz benim için. Aslında biz bu Fransız yemeğini biraz kendimize de benzetip yanına Kars gravyer peyniri ile gratine edilmiş baget ekmek ilave etmişiz. Hiç de fena olmamış doğrusu. Eğer tercihiniz bir et başlangıçtan yana ise dana bonfile, arpacık soğanı, avokado, turşu, kapari ve tostlanmış Fransız kepek ekmeği ile gelen steak tartar öneriyorum.
Eğer “farklı bir tat istiyorum” derseniz mutlaka size karides dinamit derim. Hiç ismi gibi değil, gayet sempatik bir lezzet. Panelenmiş, kızartılmış, acılı özel baharatlı sosları ile harmanlanmış karides. Salatalarda kızarmış keçi peyniri salatası ise benim favorim. “Canımız rizotto istiyor” diyen dostlara tavsiyem kırmızı pancarlısı. Değişik lezzetleri sevenlere ise patlıcan ve parmesan dolgulu ravioli...
Şefin spesiyalitesi dana kaburga
Gelelim The Agency’nin en başarılı bulduğum ana yemeğine. Harareti ayarlanmış özel bir ocakta en az 15 saat pişen dana kaburga, şef Adem Saatçi’nin spesiyalitesi. The Agency’nin çok başarılı, sempatik yöneticisi Davut Diril her gün bu yemeği tadıyor zira bazı müdavimlerin değişmez tercihi. Garnitürleri ise polenta ve glaze ıspanak. Bunun yanında filet mignon kremalı mantar sos ile veya fırında kuzu konfit patlıcan beğendi ile de yenilebilir.
Bu kadar enfes tadı bir arada denemeseniz de bence en güzel final bir fincan kahve, bir bardak soda. Fakat Saatçi’nin iki tavsiyesi daha var: Pişmaniyeli cheesecake veya orman meyveli creme brule.
The Agency yaratıcı bazı aktiviteleriyle de konuşuluyor. Kendini yiyecek-içecek sektörüne adamış, İtalyan Lisesi’ni bitirip İsviçre’de yiyecek-içecek uzmanı olmuş bir babanın oğlu olan Bülent Ilgaz cumartesi geceleri düzenlediği etkinliklerde genç, başarılı pop ve caz sanatçılarının performanslarına da yer veriyor.
Bu mekan gidip görülmeli ve lezzetleri tadılmalı. Bir kişi içki hariç 50-70 lira ödüyor.