Cumartesi“Sokakta yanıma gelip ‘Takas abi’ diyorlar”

“Sokakta yanıma gelip ‘Takas abi’ diyorlar”

20.02.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Geveze hafta içi her sabah 06.30’da radyo programı sunuyor, dört akşam da Show TV’de yayımlanan “Takas” adlı yarışmada hediyeler dağıtıyor

“Sokakta yanıma gelip ‘Takas abi’ diyorlar”

Show TV’nin yeni yarışma programı “Takas”ın sunucusu Geveze 18 yıldır radyoculuk yapıyor. Bu ilk televizyon tecrübesi de değil. Daha önce talk şov sunmuş, kısa bir dönem “sabah şekerliği” yapmış. “Reytingden anlamam. O, patronları ilgilendirir” diyen radyocu ile “Takas”ın çekildiği stüdyoda buluştuk. Geveze çekim boyunca çok heyecanlıydı çünkü yoğun çalışma temposundan ötürü 15 gündür iki çocuğuyla doğru dürüst vakit geçirmemişti ve bizden ayrıldıktan sonra iki saatini onlara ayırabilecekti.

Haberin Devamı

“Takas”a nasıl dahil oldunuz?
Yapımcılarla ortak arkadaşlarımız var. Bir ay evvel yemekte bir araya geldik. Ben TV’de yarışma programı sunmak istediğimi söyledim. Tesadüf, onların kafasında da böyle bir proje varmış. Bir hafta sonra aradılar. “Takas”tan bahsettiler. Beraber formatı inceledik, eklemeler yaptık.

Neler eklediniz?

Takas iki bölümden oluşuyor. Bir bölümde evlere gidiyoruz, diğer bölümdeyse stüdyodayız. Evlere gidilen bölüm şu an Polonya’da da yayımlanıyor. Eklediğimiz stüdyodaki kısımsa Cenk Koray’ın klasikleşmiş “Telekutu” isimli yarışması. Benim de dahil olduğum bir kuşak onunla büyümüştür. Kısacası Türk izleyicisinin yakından tanıdığı bir format.

“Ben radyocuyum, reyting hakkında hiçbir fikrim yok”

Televizyon kanallarında uzun süredir dizi furyası var. Programınız onlara rakip. “Dizi dönemi artık kapansın” mı diyorsunuz?
Bu konuda en ufak bir fikrim yok çünkü ben televizyoncu değil radyocuyum. Reyting hakkında bir şey bilmiyorum. Mesela ekipten “Saat 23.30 oldu. Reytingler geldi” sesleri yükseldiğinde hiçbir şey anlamıyorum. Bu durum hoşuma gitmiyor da değil. Hesaplar, reyting savaşları falan yöneticileri ilgilendirmesi gereken meseleler. Benim amacım işimi en iyi şekilde yapmak, canlı yayında insanları olabildiğince eğlendirip heyecanlandırmak.

Canlı yayında talihsizlikler yaşanabiliyor ama. Güner Ümit ve Mehmet Ali Erbil’in başına gelenler gibi...
Allah korusun. Olayları canlı yayında izlemiştim. İkisi de duayen isimler. Özellikle Güner Ümit çok beğendiğim ve örnek aldığım biri. Türk insanının kendine has bir yapısı olduğunu unutmamak lazım. Geleneklerimize çok bağlıyız, tepkilerimizi de ona göre veriyoruz. Canlı yayın bambaşka bir şey. Hata yapmamanın tekniği yok, elimden geleni yapıp gerisini Allah’a havale ediyorum.

“Komşularım kocalarını takasa koymak istiyor”

Sokakta tanınmaya başladınız mı?
Evet. “Aa Takas abi” diye yanıma geliyorlar. Genelde eşini değiştirmek isteyen erkeklerle karşılaşıyorum. Komşularımsa kocalarını takasa koymak istiyor. Şaka bir yana, şimdiden çok sıcak tepkiler almaya başladık. Sevgi gösterileri hoşuma gidiyor ama bunun beni değiştirmesine asla izin vermem. Ben işini yapan basit bir adamım, hep öyle kalacağım.

Bu kadar hızla artan ilgi sizi korkutuyor mu?
Tabii ki korkutuyor. Bu çok büyük bir proje. Tüm Türkiye sizi canlı yayında izliyor. “Takas” çok kazandıran, gerçek bir program. İnsanların evlerine gidiyoruz. Arabalarını, ayakkabılarını takas için alıyoruz.

Evler nasıl belirleniyor? Çat kapı diyorsunuz. Mizansen yapılmıyor mu?
Show TV başvurulardan rastgele bir liste oluşturuluyor. Biz de son anda öğreniyoruz. Çat kapı konusunda da ciddiyiz. Daha bugün bir evde altın gününün ortasına düştük. İnsanları uykularından uyandırıyoruz.

Enteresan olaylar yaşıyor musunuz?
Çok mütevazı bir eve gittik. Anne, anneanne ve iki çocuk birlikte yaşıyorlardı. Tek eşyaları yer yatağıydı. Bu durumda insan ondan hediye ya da yardım bekleneceğini sanıyor. Soruları bildiler ve kazandılar. Ama tam tersi olsaydı da bir şey değişmezdi. Kadının gözleri “Bu bizim hayatımız, böyle çok mutluyuz” der gibiydi. Çok etkilendim. Anlatırken gözlerim doluyor.



“Bana ismimle hitap etmek Cüneyt Arkın’a Fahrettin Cüreklibatur demek gibi”
Radyocu olmaya karar verdiğiniz andan bahsedelim...
Kendimi bildim bileli radyocu olmak istedim. Elektroniğe çok meraklı bir çocuktum. 8 yaşında bir FM vericisi yapmıştım. Nasıl başladığıma gelince: Babam çok öngörülü bir adammış. Ben doğunca gitar almış. Elimden hiç düşmedi ve radyoyla birlikte müziğe de merak sardım. En yakın arkadaşım radyocu Bay J ile birlikte bir müzik grubu kurduk. Taksim’de barlarda hem şarkı söylüyoruz hem de sahnede birbirimizle dalga geçiyorduk. Bir gün Genç Radyo’nun kurucusu Osman Ataman bizi dinlemiş. “Gelin bu işi radyoda yapın” dedi. Yapış o yapış. Radyoculukta 18’inci yılım bitti. Şu an Virgin Radio’da hafta içi her sabah saat 06.30-10.00 arasında program yapıyorum. Bu yüzden de her sabah 5’te kalkıp radyoya gidiyorum.

Baj J ile ne zaman tanıştınız?
6 yaşında Ada’da balık avlarken tanıştık. O benim en yakın ve en eski arkadaşım. İkimizin de radyocu olmasıysa tesadüf.
- Selam, ben Geveze
- Estağfurullah!

Gerçek isminizi saklıyorsunuz...
Saklamıyorum. Arayan bulabilir, sadece söylemek istemiyorum. Geveze’yi Radyo Klas’ta çalışmaya başladığım zaman Baha Boduroğlu buldu. Bu isme 15 yıldır yatırım yapıyorum. İnsanlar TV’de, radyoda bana Geveze diye hitap ediyorlar. Annem ve çocuklarım bile. İnandırıcılığımı yıkmak istemem. Bu Cüneyt Arkın’a Fahrettin Cüreklibatur demek gibi bir şey.

Geveze negatif bir kelime...
Evet. Başlarda radyoda insanlarla konuşurken “Merhaba, ben Geveze” derdim onlar da “Estağfurullah” derlerdi. Zamanla kelimeyi sevilir hale getirdim.

Bundan sonraki projeleriniz neler?
Hazırda bir albümüm var. İsmini “Motosiklet Şarkıları” koymayı düşünüyorum. Rock tarzında olacak.
Bir de Bay J ile “Fazla Mesai” isminde bir grubumuz var. Bayi toplantılarında ve bazen Taksim’de bir yerlerde çıkıp söylüyoruz.

“Takasa ayakkabı da alıyoruz araba da”
Evine gittiğimiz insanlar soruları bilemezlerse takasa koydukları şeyi alıyoruz.
Bu bir araba da olabilir, bir çift ayakkabı da.
Bir keresinde ayakkabısını aldığımız biri Bakırköy Meydanı’nda terlikle kaldı ve bir
süre peşimizden koştu. Aldığımız bu eşyaları şimdilik bir depoda biriktiriyoruz. İleride satacağız ve elde edilen geliri eşyanın sahibinin adıyla bir hayır kurumuna bağışlayacağız.