23.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
CEYDA ULUKAYA / ceyda.ulukaya@milliyet.com.tr
Tüm dünyanın Carrie, Samantha, Charlotte ve Miranda dörtlüsü olarak tanıdığı oyuncu kadrosuyla, televizyon tarihine en büyük popüler kültür fenomenlerinden biri olarak geçen “Sex and the City”nin 20. yıl dönümü. New York’ta yaşayan, kariyerinin zirvesinde dört bekar kadının aralarındaki dostluk, hayattan beklentileri, cinsel yaşamları, aşk ve romantizm temalarının geleneksel olmayan ve mizahi bir yaklaşımla ele alındığı dizi, ‘90’lı yıllarda dönüşüme uğrayan kadın rolüne de ışık tuttu. Bugün hâlâ güncelliğini koruyabilmesinde en büyük payı, kadın erkek ilişkilerine dair sağladığı esaslı gözlemlere borçlu demek yanlış olmaz.
Candace Bushnell’ın aynı adlı kitabından esinlenerek televizyona uyarlanan dizinin başrollerinde, Sarah Jessica Parker, Cynthia Nixon, Kim Cattrall ve Kristin Davis yer aldı. Altı sezon devam eden dizi, onlarca ödülün sahibi oldu. Sinemaya da uyarlanan yapımın üçüncüsünün de çekileceği son dönemde gündeme geldi.
Kadın gözüyle ilişkiler
“Sex and City”, kadınlara kendi deneyimleri hakkında konuşabilmeyi, birbirinin kuyusunu kazan kadın klişesinin ötesine geçerek birlikte eğlenilebileceğini, toplumsal dayatmalara meydan okuyabilmeyi anlatan hikayeleriyle ekranlara bir tür tatlı su feminizmini de taşıdı. Dizinin yaratıcısı Darren Star, Variety’e verdiği röportajda, “Sex and the City”nin o dönem televizyonda yer alan yapımların ilerisinde olduğunu söylüyor, dizinin başarısını kadın bakış açısını yansıtabilmesi ve ilişkilerde yaşananları dürüst biçimde aktarabilmesiyle açıklıyor. Star, bugün aynı diziyi çekse karakter çeşitliliği bakımından daha zengin bir kast oluşturacağını söylüyor: “Üzerinden 20 yıl geçti. Bugünün Sex and the City’si baştan aşağı bambaşka bir şey olmak zorunda.”
Beyaz atlı prens miti
Dizinin gözde erkeklerinden Mr. Big (Chris Noth), Carrie’nin “beyaz atlı prens” hayallerini süslese de her seferinde ona zarar veren ve tam toparlayacakken geri dönüp duygusal istikrarsızlık yaratmada usta, bağlanma korkuları olan “tipik” bir erkekti. Finalde Carrie’nin tekrar Mr. Big’e dönmesi bu yüzden birçok izleyicide ekranı camdan atma isteği uyandırdı. Bu yönüyle dizinin yaratıcısı Star ve kitabın yazarı Bushnell’den bile eleştiri aldı. Fakat seyirciye klasik bir “mutlu son” yaşatma arzusu ağır bastı diyelim.
Modaya yön verdi
“Sex and the City” dizisi, başroldeki dört kadının karakterleriyle özdeşleşen giyim tarzlarıyla dönemin modasına da yön verdi. Manolo Blahnik marka ayakkabılardan Fendi Baguette çantalara, tütü eteklerden crop top’lara, kadife giysiler ve puantiyeli elbiseler, hatta bootie’lere kadar bugün son derece popüler olan birçok parçayla ilk tanışıklığımız yine “Sex and the City”ye dayanıyor.
New York New York
Dizinin popülerliğine paralel olarak hikayenin geçtiği New York şehri de birçok mağaza, sokak, galeri ve oteliyle ünlendi. Carrie ve Miranda’nın cupcake yediği Magnolia Bakery, Carrie ve Mr. Big’in sık sık buluştuğu Central Park, düğün seremonilerinin gerçekleştiği Plaza Hotel ya da havuzunda serinledikleri Soho House, dizinin izleyicileri için ikonikleşen yerlerden.
Bugün neredeler?
Miranda karakterini canlandıran Cynthia Nixon bugünlerde New York Valilik seçimleri için Demokratların safında yarışa katılmış durumda. Özellikle eğitim alanında aktivist bir kimliğe sahip Nixon, seçilirse New York’un ilk eşcinsel valisi olacak. 8 yaşında ikizleri olan Sarah Jessica Parker ise “SJP” adı altında yarattığı kendi markasını, ayakkabı ve gelin koleksiyonlarıyla genişletmekle meşgul. Parker ile dizinin diğer oyuncusu Kim Cattrall arasında ise “Sex and the City“nin üçüncü filmine onay konusunda husumet bulunuyor. Bu husumet, birkaç ay önce Instagram üzerinden bir atışmaya da yansıdı. Cattrall’ın kardeşini kaybetmesi nedeniyle kendisine başsağlığı dileyen Parker’a yanıtı “Desteğine ihtiyacım yok, benim arkadaşım değilsin” türünden oldu. Kristin Davis ise bekar anneliğin yolunu tuttu. 2011’de siyahi bir kız çocuğu evlat edinen Davis, geçen ay da bir erkek çocuğu evlat edindi.