16.11.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Güzellik herkese göre farklı tanımlara sahip ama ona bakınca kaçımız “Güzel değil” diyebiliriz ki? Üstelik tescilli. 2005 Miss Turkey’den bu yana 14 yıl geçti. Hande Subaşı, “Elveda Rumeli”, “Diriliş Ertuğrul”, “Bahtiyar Ölmez” dizileri, “Aşk Uykusu”, “Defne’nin Bir Mevsimi”, “Anadolu Kartalları”, “Güneşi Gördüm” filmleri ve “Yetersiz Bakiye”, “Binde Bir Gece Diyalogları” oyunlarıyla podyumların ardından hem ekranda hem sinemada hem de tiyatroda hep hayatımızda oldu. Son olarak da sahnelerde... Ankara Radyosu Türk Sanat Müziği Çocuk Korosu’nda müzik eğitimi alan Subaşı, 2007 yılında katıldığı bir yarışmada söylediği şarkılarla, sesinin güzelliğini de kabul ettirmişti. Bir yıldır profesyonel olarak şarkılar söyleyen Subaşı, şimdi yeni bir tiyatro oyunuyla izleyici karşısında: “Sevmekten Öldü Desinler”. İstanbul’un kenar mahallelerinden pavyon ışıklarına uzanan bir hikayeyi Yeşilçam tadında aktaran oyun, 20 Kasım’da prömiyerini yapacak. Şubaşı’yla bolca şarkı söyleyeceği yeni oyununu ve hayatı konuştuk.
- Sizden şarkılar dinlemeye alışmışken, yepyeni bir tiyatro oyunuyla karşımızdasınız...
Tam da bir oyunda rol almak istediğim zamanda bu proje geldi. Müzikli bir iş olması benim için etkileyici oldu. Bir yıldır sahnedeyim. Ama tabii programlarım yine devam ediyor. Swissotel’de ayda iki gün sahne alıyorum. Müzik, hayatımda hep vardı. Sadece çok zorlamadım. Hep bir şekilde doğru buluşmalarla bir şey olacaksa olur diye inandım. Geçen sene de sahneye çıkmaya başladım. Bir yerde tamamlanmış hissettim. Sahnenin her yanı büyülü. Tiyatro da şarkı söylemek de çok etkileyici. O adrenalin, heyecan ve ‘an’da olmak, müthiş bir şey. Paylaşımda bulunmak, insanlar eğleniyorsa bunu görmek, buna sebep olduğunu bilmek çok ayrı bir tatmin.
- Oyundaki karakterinizle kendiniz arasında benzerlikler kurabildiniz mi?
O tabii ki bambaşka ama bir hayali var, şarkı söylemek. Ben de Ankara’da doğup büyüyen bir genç kızken modellik ve oyunculuk yapmak istiyordum. Bir şekilde kendimce başardım ve yıllardır sevdiğim işleri yapıyorum. Kendimle özdeşleştirebileceğim kısmı, hayalinin olması. Ama tabii ki bambaşka bir hayat. Gecekondu mahallesinde büyümüş, aşığı ile bir türlü hayal ettiği hayatı yakalayamıyor. Türk filmi tarzında, İstanbul’un kenar mahallelerinden pavyon ışıklarına uzanan bir masal... Ama o masalın sonu mutlu mu bitecek, bu herkese göre değişir. Bazen çok istediğimiz şeyler bizi sonunda mutlu etmeyebiliyor. Mutluluğun yanı sıra hayal kırıklıkları, üzüntüler ve acı tıpkı hayattaki gibi oyunda da olacak.
- Eskiden sahnelerden ekrana transfer olunurdu, şimdilerde ise tam tersi. Siz, bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
Şarkı söylemek, tiyatro sahnesinde, kamera önünde olmak ya da bir program sunmak, aslında çok iç içe işler. Sektörde birçok insanda hepsinden biraz var. Bir sanatçı için de hepsinin tatmini ayrı. Ben çok ayırmıyorum birbirinden ve yadırgamıyorum. Beğenen olduğu gibi eleştiren de olacak. Ama insanları sadece bir kalıba oturtmamak gerekiyor. En nihayetinde herkes istediğini yapmalı.
- Kendinizi şarkıcı olarak tanımlar mısınız?
Bir yerde konuk olup, çalıştığınız bir parçayı seslendirebilirsiniz ama gerçekten canlı sahne performansı zor. Herkesin yapabileceği bir şey değil bence. Ben çok iddialı konuşmayı sevmiyorum ve büyük hırslarım da yok. Yıllarca bu işin eğitimini almadım. Ama ciddi ciddi iki saat boyunca performans sergiliyorum. O yüzden çok da mütevazı olmak istemiyorum. Ve kendimi şarkıcı olarak nitelendirebilirim.
- Single çıkarmayı düşünüyordunuz. Şimdilerde geride mi bıraktınız bu planınızı?
Şu an biraz yoğun bir dönem. Hiçbir şeyi zorlayıp, yapmış olmak için yapmak istemiyorum. Single ya da albüm için içime sinen bir şey denk gelmesi lazım. Doğru zamanda buluşması gerekiyor bunların. Şu an ancak yetişiyoruz her şeye ve yeni bir heyecanımız var. Oyunumuz çıksın. İleriki zamanlarda güzel bir şarkı olursa ve içime sinerse o da olur.
“Yaşlanmaktan korkmuyorum”
- 2005 yılında Miss Turkey seçilmiştiniz. Güzellik bir nevi kariyerinizin temeli oldu. Durum böyleyken hep güzel kalmak, yaşlanmamak gibi bir çabanız var mı?
Zamana direnmek gibi bir çabam yok. Her yaşın ayrı bir güzelliği var. Ki son yıllarda kendimi bu konuda daha da iyi hissediyorum. Yerçekimine maruz kalıyoruz, aynı olmayacağız tabii ki kırışıklıklarımız olabilir ama kişisel bakımımıza önem vermeliyiz. Ben kendimi bildim bileli cildime bakarım. Sağlıklı olmak, sağlıklı görünmek adına yaparım. Yaşlanmaktan korkmuyorum. Eski resimlerime, daha genç ya da küçük olduğum hallerime bakınca, bugün daha güzel geliyor. Biraz da insan ruh olarak, yaş olarak ilerleyince daha farklı bakıyor. Kendini tanımak, kabullenmek, ne istediğini bilmek de insanı güzelleştiren, iyi hissettiren şeyler. Yoksa sadece görsel olarak çok güzel olup, hayatta yaprak gibi savrulabilirsiniz.
- Sizi siz yapan, hayatta benimsediğiniz prensiplerinizin neler olduğunu düşünüyorsunuz?
Kesin vurgular yapmayı çok doğru bulmuyorum. Şu an söyleyeceğim şey, bir ay ya da bir yıl sonra değişebilir. Kendimdeki değişimi yaşadıkça, kalıba girmenin doğru olmadığını daha da iyi anlıyorum. Hayat akıyor ve yaşadığınız, karşılaştığınız olaylar, başka bir yerden bakmanıza neden oluyor. Ben çok büyük hırsları olan ya da mantık çerçevesinde bakan biri olmadım. İşimin, yaptığım şeyin güzel olması için çabalarım ama hırs bana uzak geliyor.
- Peki güçlü olmak ne anlama geliyor? Kendinizi güçlü buluyor musunuz?
Küçük yaşlarda çalışmaya başlayıp, kendi parasını kazanan biri olmak, beni hep iyi ve güçlü hissettirdi. Kimseye muhtaç olmadan ayakları yere basan bir kadın olduğum için kendimi şanslı ve mutlu hissediyorum. Zorluklar, sıkıntılar her zaman olabilir. Kendini yere sermemek, mücadeleci olmak mühim. Belki de beni asıl güçlü kılan şey, mücadeleci bir yapımın olması. Öte yandan kendini seviyor ve önemsiyor olmak da önemli. Tabii ki, sıkıntılı olup, yorulup hatta lanet ettiğin anlar olabiliyor. Sonra düşündüğümüzde, aslında ne kadar boş şeylere canımızı sıktığımızı görüyoruz. Şükretmek gerekiyor. Her zaman mümkün olmasa da, en azından çabalamak gerekiyor.
“Beni snob bulanlar oluyor”
- Sosyal medyada özellikle su sporlarıyla ilgili paylaşımlar yapıyorsunuz. Bunun dışında ilgilendiğiniz alanlar var mı?
Denizi, suyu çok seven biri olarak, su sporları benim için çok özel. Adrenalini seviyorum. Bir ara at bindim, dalış yaptım. Şimdilerde atış merakım oluştu. Haftada bir ders alıyorum. Dövüş sporlarından boksla ilgileniyorum, düzenli olarak da fitness yapıyorum. Spora hem meraklıyım hem de bilen bilir, ciddi yeteneğim var.
- Sakin bir duruşunuz var. Gerçekten öyle misiniz?
Evet, çocukluğumdan beri aslında böyle biriyim. Duruşumdan ötürü beni tanımayanlar, soğuk ya da snob biri olduğumu düşünür. Ama tanıyanlar o kadar olmadığımı bilir. İnanılmaz hareketli, heyecanlı, sürekli konuşan, enerji patlaması yaşayan biri değilim. Sessizliği de yalnız kalmayı da severim, bunlar da karakterimden.
- Sevgilinizle fotoğraflarınızı Instagram’dan “güzel adam” etiketiyle paylaşıyorsunuz. Bir adam, nasıl güzel adam olur?
İlişkimle ilgili konuşmayı sevmiyorum. Ama çok da arkasında durduğum, önemli bir şeyi soruyorsunuz. Bunun alt metni çok derin. Sadece sevgili olarak değil, o kişide bulduğunuz tüm güzellikle alakalı. Kendi hayatı, işi, ailesi, arkadaşları, insanlara karşı tavrı... Yani o söz ona insan olarak duyduğum hayranlık, sevgi ve saygıdan.