16.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Ebru Erke - erke.ubru@gmail.com
Boğaziçi Üniverstesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nün öncülüğünde Kırklareli Üniversitesi ile birlikte yürütülen TRAMEP’in (Trakya Bölgesi Mesleki Eğitim Projesi) etkinliklerden biri olan Trakya Gastronomi Festivali vesilesiyle Kırklareli’ndeydim. TRAMEP’in kapsamında festivalin dışında, bölge kadınlarına verilen mutfak ve girişimcilik eğitimi, sektörün önemli isimleriyle düzenlenen kariyer günleri ve turizm işletmeciliği bölümlerinde okutulmak üzere yenilenen ders kitapları bulunuyor.
Kaybolmaya yüz tutanlar...
Öğrencileri ve halkı turizmle ilgili bilinçlendirme amacında olan projenin, Trakya Bağ Rotası ile bir süredir gözleri üstüne çeviren bölgede turizmde bilinçli bir atağa kalkma çabalarına uzun vadede katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Festivalde çöven köpüğü ile
üzüm pekmezinin uzun saatler boyu ateş üstünde tahta kaşıklarla çırpılmasıyla elde edilen bulama; çerepene diye adlandırılan özel yuvarlak toprak kaplarda küllerin içinde, Trakya’nın ayrıcalıklı buğday unuyla pişirilen çerepene ekmeği gibi kaybolmaya yüz tutmuş yerel lezzetleri tatma imkanı da bulduk.
Kırklareli’nde Karadeniz ikliminin yaşandığı Istranca Dağları ile kara ikliminin hakim olduğu Ergene Ovası’nın verimliliği ve endemik zenginliği birleşiyor. Dağ köylerinde hayvancılık ve mandıracılık yapılıyor. Zengin bitki örtüsüyle beslenen hayvanlarıyla çok özel et ve süt ürünlerine sahipler; Trakya kıvırcığı, Trakya eski kaşarı, paçal peyniri gibi. Ova kesiminde ise tarım ürünleri hakimiyeti var. Tüm malzemelere bir de bölgedeki Boşnak, Arnavut, Tatar, Pomak gibi kültürlerin birikimi eklenince ortaya çok renkli ve lezzetli bir mutfak çıkıyor.
Koyun yoğurdu başlı başına ziyafet
Meşhur Kırklareli köftesi çarşı içinde yenebilir. Ama bence köfteden daha özel lezzet şimdi tam da zamanı olan oğlak. Özellikle Taş Mekan Restoran’da sütte dinlendirildikten sonra güveç kaplar içinde taş fırında pişirilenin tadı bir başka. Etlerin yanında getirilen koyu kıvamlı koyun yoğurdu başlı başına bir ziyafet. Rumeli usulü damat paçası, plaska, Pomak böreği, Boşnak mantısı ve böreği gibi yemekleri ise Gusto Celepoğlu Konağı’nda yiyebilirsiniz.
Gizli kalmış hazine: Hardaliye
Hardaliye alkolsüz fermente üzüm şırası olarak tanımlanabilir. Eskiden bölgedeki Papazkarası üzümüyle yapılırmış, şimdilerde Öküzgözü, Cabarnet Sauvignon gibi üzüm çeşitleriyle de üretiliyor.
Üzümler olgunlaştığı zaman toplanıp hafifçe çatlatıldıktan sonra bir kabın içine (geleneksel üretimde tabandan 10 santim yukarıda minik bir çeşmesi olan meşe fıçılar ya da toprak kaplar kullanılır) tek sıra halinde dizilip üstüne tek kat vişne yaprağı, tek kat hafif çatlatılmış siyah hardal tohumu ekleniyor. Hardal tohumu fermentasyon sırasında alkol oluşumunu engelleyip şıraya karakteristik bir aroma sağlıyor. Gün aşırı musluktan alınan şıra üstten fıçıya tekrar ekleniyor. 20-22 günün sonunda ise hardaliye içime hazır hale geliyor.
Oralara kadar gitmişken...
-Doğa harikası longoz ormanlarında yürüyüşe çıkın. Burası Istrancalar’dan Karadeniz’e akan derelerin taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş. Yedi ayrı gölün arasından yükselen orman 250’nin üstünde kuş türüne ve büyüleyici bir bitki örtüsüne ev sahipliği yapıyor.
-İstanbul’da oldukça yüksek fiyatlara satılan meşe balını Demirköy’de bulabilirsiniz. Ormandaki meşe ağaçlarının yapraklarında oluşan salgıdan elde edilen bu koyu kıvamlı bal oldukça şifalı.
-Demirköy’ün yakınındaki Poyralı köyünün pancar pekmezi ünlü. Bu pekmez karamelize tadıyla ayırt ediliyor.
-Ova kesimi denilen güneydeki Hamitabat köyünün Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin sucuk ve etleri enfes, mutlaka deneyin.
-Eski bir balıkçı Rum köyü olan Kıyıköy’ün sahilinde balık keyfi yapın, dünyanın en eski taş oyma kiliselerinden Aya Nikola’yı görün.