25.02.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Pelin Çini/pelin.cini@milliyet.com.tr
Fotoğraflar: ERCAN ARSLAN
Bu nedenle Tülin Şahin ile buluşmaya giderken gergindim. Ancak kendisinin anlattığım önyargılarımı tuzla buz etmesi yaklaşık iki dakikasını aldı.
O, çok sevimli, çok hızlı konuşan ve bu özelliği onu daha da sevimli kılan, sık sık kahkaha atan ve hayatta en büyük korkusu karşısındaki kişinin kalbini kırmak olan biri. Kısacası içi dışından da güzel. Gelelim buluşmamızın nedenine. Şahin’in “Kariyerimde bugüne kadar en çok önemsediğim şey” dediği yeni kitabı “Topmodel Nasıl Olunur?” geçtiğimiz hafta çıktı. Biz de kitabı konuşmak için bir araya geldik.
Laf lafı açtı ve Danimarka’da geçen çocukluğundan, eşi Mehmet Özer’den ve gelecek hayallerinden de bahsettik.
* Bu kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Yazmamın en önemli sebebi mesleğime hak ettiği saygıyı kazandırmak. Türkiye’de modellik ciddi bir iş olarak görülmüyor. Oysa disiplin isteyen bir meslek. Kitap, iki dakikalık bir reklam çekiminde modelin kaç saat spotlar altında ter döktüğünü anlatıyor. Bir de buradaki manken arkadaşlarım “Tülin yurtdışında da tanınan bir model olmak için ne yapmalıyım? “ derlerdi. Yabancı modellerse “Türkiye’de çalışmak istiyoruz” derlerdi. Kitapta hepsi var.
n Hiç kıskanç değilsiniz. İnsanın aklından geçmez mi “Ya benden daha başarılı olursa” diye..
Danimarka’da yetişmiş olmanın bir getirisi bu. Büyüdüğüm yerde herkes güzeldi. İskandinavların hepsi sarışın, uzun boylu, fizikleri mükemmel. Bir işe başvurduğunda “Anladık güzelsin ama esas meziyetin ne, onu göster” derlerdi.
Tülin Şahin, Pelin Çini
“Lisede çok zayıftım, lakabım ‘Safinaz’ ve ‘İskeletor’du”
* Kitap fikrini Claudia Schiffer vermiş size...
Claudia’nın desteği beni yazmaya itti. Milano’da Ferragamo’nun bir tanıtımına gittik birlikte. Beni görseniz nasıl heyecanlıyım onunla birlikte olduğum için. Hepimizin hayran olduğu kadın yanı başımda duruyor. Yok böyle bir güzellik! Mehmet’e “Bu insansa ben neyim?” bile dedim. Neyse tanıtımda “Bunu mutlaka yapmalısın sen bu kitabı yazacak kadar donanımlısın” dedi. Duyunca bir gaza geldim ki sormayın. Geceleri evde yazdım, uçakta yazdım. Bir buçuk yıl sonra kitap bitmişti.
* Bu dokuzuncu kitabınız. Artık kendinizi yazar olarak tanımlıyor musunuz?
Hayır, edebiyat yapmıyorum, bildiğim şeyleri anlatıyorum. Makyaj, güzellik, diyet gibi. Bir nevi günlüklerimi insanlarla paylaşıyorum diyebiliriz.
* Genç kızken de günlük tutar mıydınız?
Arkadaşlarım tutardı, imrenirdim ama hiç yazmadım. Erkek kardeşim okur diye çekinirdim.
* Çocukluğunuz ‘erkek Fatma’ gibi geçmiş. Güzelliğinizi ne zaman keşfettiniz?
Mahalledeki oğlanları döverdim her akşam şikayete gelirdi anneleri. Saçlarım kısacıktı kirpi gibi. Üzerimde bol kıyafetler olurdu. İnektim. Kar yağdı okula gidemedik diye üzülür ağlardım. Bana sorarsanız şu anda da güzel değilim. Tamam, eli yüzü düzgün bir kadınım ama o kadar.
* 15 yaşında “Danimarka’nın süper modeli” yarışmasını kazandınız. Bu nasıl oldu?
Tam bir komediydi. Alışveriş merkezinde kalabalık bir sıra gördüm. Sarışın uzun boylu kızlar bekliyor. “Brad Pitt mi geldi? diye yaklaştığım an biri kolumdan tutup zorla fotoğrafımı çekti. O dönem saçlarım uzamış, kıza benzemeye başlamışım. Ciddiye almadım tabii. Taa ki eve 25 bin kişi arasından ilk 20’ye kaldığımı açıklayan kağıt gelene kadar. Babam ve annem okulumu aksatmayacağımı bildikleri için sakınca görmediler.
* Ben de sizin lisede okulun en popüler kızı olduğunuzu düşünmüştüm...
Hiçbir zaman öyle olmadı. Çok zayıfım diye dalga geçerlerdi. Yüzme dersinde mayonun üzerine uzun tişört giyer sıska bacaklarımı kapatırdım. Lakaplarım “Safinaz” ve “İskeletor”du. Bacaklarım kalınlaşsın diye pantolonun içine tayt giyerdim.
* Yarışmada birinci olduğunuz zamanda değişmedi mi bu tavır?
Hayır. Okulun ismi geçtiği için gurur duydular ama yine “Safinaz Tülin” demeye devam ettiler.
* İstanbul’a taşındığınızda 42 bedene çıktınız. O dönemde de benzer şeyler oldu mu?
Aksine, “Sokaktaki kadını temsil ediyorsun, kimse sıfır beden değil” dediler. Sağlık için zayıfladım ama şu anda doğru yerde doğru kıvrımlara sahibim. Kadınlara sesleniyorum: Kuralları değiştirmek sizlerin elinizde. Dergileri, markaları protesto edin. ‘Güzellik eşittir incelik’ denklemini bozmanın yolu bu.
“Sivaslı Cindy lafı artık sıktı”
* Kitapta Cindy Crawford’a benzetilmekten sıkıldığınızı söylemişsiniz. Size hâlâ ‘Sivaslı Cindy’ diyenler var mı?
11 yıl geçmesine rağmen arada sırada oluyor. Kızmıyorum, komik buluyorum. “Bu insanlar hiç gazete okumuyorlar herhalde” diyorum. Tamam, Cindy’ye benziyorum ama bu tek özelliğim değil ki. Allah beni böyle yaratmış. Dönem dönem benini sonradan yaptırdı diye haberler çıkıyor, sinirleniyorum.
* Türkiye’nin tanıtım yüzü olduğunuz zaman da bu konu yüzünden tartışmalar yaşanmıştı...
“Çakma biri nasıl ülkemizin yüzü olur” demişlerdi. Markaların çakması olur da bir insanın çakması nasıl olabilir ki? Cindy en beğendiğim modellerden biri ama bu benzerlik meselesi artık sıktı.
* Kendisiyle tanıştınız mı?
Hayır. Buradaki ajansımdan ona bir reklam teklifi gitmişti. Birlikte rol alacaktık ama anlaşamadılar. Fotoğraflarımı görüp “Kardeşlerim bana bu kadar benzemiyor” demiş.
“Bu sene anne olmayı planlıyorum”
* Eşiniz Memet Özer’le ilişkiniz nasıl başladı? İlk görüşte aşk mıydı?
Aksine ilk karşılaştığımızda birbirimize sinir olmuştuk. Bizi Acun (Ilıcalı) tanıştırdı. Acun ile de bir röportajda tanıştım. Baktık müzik zevklerimiz bile aynı, ikimiz de 2Pac’in şarkılarını ezbere söylüyoruz. Arkadaş olduk. Memet de onun grubundan. Zamanla flört etmeye başladık. Memet her konuda beni destekler. Ne zaman bir derdim olsa “Küçük, şöyle yaparsan geçer” diyerek akıl verir. Ben ona ‘büyük’
o bana ‘küçük’ der. Lakaplarımız bu.
* Artık o da bir televizyon yıldızı. Birkaç sezondur yemek programı yapıyor...
Evet, artık o da ünlü oldu. Yemek programı da benim her yerde “Memet çok güzel yemek yapar” dememle başladı. Baktılar ki çok izleniyor, devam etti. Bu sezon birkaç kanalda yapıyor. Ciddi bir izleyici kitlesi var.
* Evde de yemekleri hep o mu yapıyor?
Evet, benim mutfaktaki görevim tabakları dolaba kaldırmak. Yumurta bile kırmayı bilmem. Evde sadece temizlik ve ütüden sorumluyum.
* Size en çok sorulardan sorulardan biri de “Anne olmayı düşünüyor musunuz?”...
O büyük açıklamayı yapayım: Evet, bu sene anne olmayı planlıyorum. Artık kendimi anne olmaya hazır hissediyorum.
Her gün bir paket çikolata
* “Victoria Secret defilesi fazla önemseniyor. Sanki sadece ona çıkanlar top model. Bu zamanlama meselesi 13 yaşında olsam hatta Demet Şener, Ebru Şallı, Güzide Duran, Çağla Şikel hepimiz o yaşta New York’ta olsaydık podyumda Türk Melekleri rüzgarı estirirdik. Çağla (Şıkel) harika bir melek olurdu.”
* “Her gün bir paket çikolata yerim. Tatlı yemediğim gün ‘kayıp gün’ dür.”
* “Yeni tasarımcıların özümüzden uzaklaşmamaları gerek. Milano’da, New York’ta ne varsa aynısından yapmak değil kendimizde bir şeyler katmamız lazım. Azra Akın’ın dünya güzeli olduğu yarışmada üzerinde pazen kumaştan bir Cemil İpekçi elbisesi vardı. Sizce tesadüf mü?”
* Top model olmanın ilk şartı disiplin. Sonrasında ise ışığınız olması lazım. Kimi model her defilede yürür ama ismini bilmeyiz kimisi de iki defileye çıkar ama her yerde onu görürüz. O ışık başka bir şey, Allah vergisi.”