18.07.2020 - 03:02 | Son Güncellenme:
Zeynep Kakınç
Koronavirüsün ülkemizde en çok etkilediği sektörlerden biri ne yazık ki yiyecek-içecek dünyası oldu. Pik nokta aşıldı, aşılıyor. Doğal olarak normalleşme döneminde insanların kendilerini güvende hissedecekleri yeme-içme mekânlarına gitme ihtiyaçları da giderek önem kazanmaya başladı. Tabii bu arada yeni konseptler girdi hayatımıza. Yemek sunumunun lezzet ve nefaseti yetmeyecek artık. Hatta fiyat da ikinci planda; önemli olan, her şeyden önce gelen sağlık önlemleri! İtiraf ediyorum; pandemi sonrası dışarıda yemek konusunda oldukça çekimser davrananlardanım. İstanbul’da en sevdiğim yerlerden biri olan Swissotel The Bosphorus 16 Roof’la da ilk açılışı yaptım. Swissotel, pandemi süreci öncesinde de gıda güvenliği ve hijyen konusunda zaten yüksek standartlara sahipti. 16 Roof ise çok özel bir mekân. Muhteşem manzarası ve leziz menüsüyle misafirlerine eşsiz bir deneyim sunuyor. Özellikle pandemi döneminde açık hava avantajının yanı sıra misafirleri için alınması gerekli hijyen ve sosyal mesafe tedbirlerini sonuna kadar yerine getiriyor. Menüsü, Peru ve Akdeniz mutfağı üzerine konsantre lezzetler.
Ufuk Demir pandemi sonrası dönemi değerlendirirken, “Aslında, yeme-içme sektörünün varlığını sürdürebilmesi için anahtar mesaj belli; bu da, temizlik, maske, mesafe” diyor.
16 Roof Notları:
Swissotel The Bosphorus Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Demir, 16 Roof’un hikâyesini şöyle özetliyor: “30 senelik bir mekân. Önce La corne d’or gibi klasikler, sonra Gaja ile ‘finedining’in zirvesi. Şimdi de Peru ve Akdeniz mutfakları esintileri. Trend, dinamik ve lezzetli bir menü.”
Lezzetlere de sunumlara da şaşırmıyorum. Çünkü işin başında iki kıymetli isim var. Swiss Otel’in Executive şefi Ali Ronay ve Perulu şef Bruno Santa Cruzo. Ali Ronay, ulusal ve uluslararası deneyimleri olan ve halen Anadolu mutfak kültürü üzerine araştırmalarına devam eden ülkemizin önde gelen başarılı şeflerinden biri.
Peru ve Akdeniz mutfağının en keyifli lezzetlerinin servis edildiği menü, tek kelimeyle harika! Şef Ali Ronay’ın “Kokoreç Kroketi” gibi mükemmel İstanbul dokunuşları da sürpriz sunumlardan.
İstanbul Boğazı’ndan Prens Adaları’na, oradan Tarihi Yarımada’ya uzanan panaromik manzara, ışık saçan renkleriyle lezzet bombası tabaklar ve püfür püfür Boğaz havası, yaşadığımız süreci ve yaşananları birkaç saatliğine de olsa insana unutturuyor.
Her gün 17.00-24.00 arası açık.