02.12.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
Gülsüm Sami bu işi sevdi. Sonra İstanbul'da bazı lokantalarda çalıştı. Bir karşılaşmamızda, "İzzet Çapa Tepebaşı'nda Cahide adında bir lokanta açtı. Bu lokanta bildiğiniz lokantalardan değil. Eğlenceli bir lokanta. Orada çalışıyorum. Gelin" dedi.Daha sonra Cahide o kadar ünlendi ki, gitmeye bir türlü cesaret edemedim. Bu yaz duydum ki Cahide "nakl-i mekan" eylemiş. Dolmabahçe'de G-Mall'un karşısında, bahçede müşteri ağırlıyormuş. Bazı isimler insanı korkutuyor. Merak ediyor ama gitmeye cesaret edemiyordum.Çok sevdiğim bir gazeteci dostum davet etti de Cahide'nin ne olduğunu görebildim. Gülsüm Sami'ye 1988 yılı yazında Bodrum'da rastladım. Rahmetli gazeteci Ömer Sami Coşar'ın kızı olan Gülsüm Sami, Azmakbaşı'nda Zeytin adında küçük bir lokanta açmıştı. Mutfağıyla, havasıyla Bodrum'da bu lokantanın bir benzeri daha açılmadı. Hilton'un önündeki parkın içinde eskiden Yörük çadırı şeklinde inşa edilen, gözleme yenilip çay içilen bir cam gazinonun bahçesi, geçmişin açık hava gazinoları haline getirilmiş. Nasıl kalabalık, nasıl kalabalık anlatamam. Gelenlerin çoğu genç kızlar, kadınlar. Meğer yaz ayında Cahide "Kızların bekarlığa veda partilerinin popüler mekanıymış".Diskjokey öyle güzel alaturka çalıyor ki görmeyen inanamaz.Yediğimiz yemek de pek lezzetliydi. Servis çok güzeldi. Gülsüm Sami ile de sohbet ettik. "Karımla da geleyim de o da bu yemekleri tatsın, bu cümbüşü görsün" dedim. Olmadı. Yaz geçti.Duyduk ki, bu kış Cahide yine aynı yerdeymiş. Bahçeden, camdan yapılmış Yörük çadırının içine taşınmış. Gazeteci dostumun ilgisiyle yer ayırttık. Karı-koca bir pazartesi akşamı Cahide'ye gittik.Cahide'nin dekoru renkli diyeceğim ama bu yeterli değil. Renkli ve çılgın! Bilinçli bir kaos yaratılmış. Yabancılar buna "kitsch" diyor ama bu başka türlü bir kitsch.İlk defa bir İzzet Çapa işletmesinde bulunuyoruz. İlk defa İzzet Çapa'yı tanıyoruz... O, müessesenin kaptanı ama bir de cin gibi genel koordinatörü var: Rose Kar. Çadırın duvar diplerinde loca şeklinde bölmeler var. Bölmelerin her birinin tepesinden farklı cam renginde kristal avizeler sarkıyor. Öte yanda yuvarlak bir Amerikan bar tezgahı ve arkasında bir yuvarlak sahne. Masalar, sandalyaler renk renk, her birinin şekli değişik. Masaların üzerindeki tabaklar, şamdanlar farklı farklı. Rose hanım bunları Paris'ten nasıl getirdiklerini anlatıyor.Ortalıkta dolaşan servis personeli eli yüzü düzgün, yakışıklı gençler. Biz şanslı masada oturduğumuzdan servis sorumlumuz Suat Özdemir. Şarabımızı seçti, şarabımızı usulünce bardaklara koydu. "Biz buranın yabancısıyız Suat bey, bize beğenilen tabaklardan getirin de tadalım" dedik. Ufacık masamız bir anda doldu. Dekoru renkli ve çılgın Ufacık ufacık tabakları masaya dizdiler. Sinek ve karo gibi iskambil sembolüne benzer seramik tabaklarda dört çeşit meze geldi. Bunun adı "Kumar mezesi" imiş. Acılı ezme, patlıcan salatası, humus, mercimek köfte... Ben humusu çok severim. Nefisti. Sonra diğer mezeleri tattık. Kıtır kıtır bir mantı: Adı (affedersiniz) orospu mantısı imiş. Asma yaprağında hellim, etli dolma, mini çili biber dolması, içliköfte, beğendili börek, risotto lolipop, Endonezya pilavı.Bir daha gidersem bu tattıklarımdan sırasıyla patlıcan salatasını, humusu, mercimek köfteyi, orospu mantısını, içliköfteyi ve de bilhassa Endonezya pilavını ısmarlarım. Endonezya pilavı hem lezzetli hem de farklı bir yemek.Mezelerin lezzetine hayran olunca aşçıbaşını sorduk. Aşçıbaşı ile tanıştık. Aşçıbaşı Karslı Gazi Ateş'miş. Aslan gibi bir genç aşçıbaşı. Kardeşi Bilal Ateş de Banlieu 6080'in mutfağının sorumlusuymuş. Aşçıbaşını kutladık. Ana yemek yiyecek halimiz kalmamıştı. "Kuzu incik çok güzel, tadınız" dediler. Karımla paylaştık. Tatlı olarak da kestane tatlısı ve profiterolle yemeği tamamladık. Endonezya pilavı tadılmalı Meze tabakları 20 ile 30 YTL arasında. Ana yemek olarak et ve balık 40 YTL. Hamur işleri (makarna) 25 YTL. Tatlılar 20 YTL.Dikkatimizi çeken, salonda servisin tıkır tıkır işlemesi oldu. İki gencin düzeni sağladığını gördük. Salon şefleri Vural Akarsu ve Barış Demirtaş'mış.Sonra da geldi sıra çılgın şova... İzzet Çapa 1980'li yılların yegane eğlencesi olan gazino efsanesini geri getirmeye karar vermiş. Bu yılı gazino yılı ilan etmiş..O yılların gazino ilanlarına benzer ilanlar bastırılmış. Assolist olarak da Zeliha Sunal seçilmiş.Kon Kon Kelebekler Orkestrası eşliğinde Zeliha Sunal, sıra kızı Sevda Karaca, üvertür Venüs tiplemelerinden sonra assolist olarak sahneye çıkıyor. Geçmiş yılların üslü assolistlerini taklit ederek çok hareketli, renkli ve başarılı bir gösteri yapıyor.Cahide ilerleyen saatlerde kalabalıklaşıyor. Çünkü herkes yemek için gelmiyor. Genç ve orta yaşlılar Amerikan barın önünde ayakta sohbet ediyor, gösteriyi izliyor, müzik dinliyor.Pek renkli, pek eğlenceli ama mutfağı da İstanbul'daki iddialı mutfaklarla yarışacak bir yer olan Cahide'ye gitme imkanınız varsa, memnun kalacaksınız. Servis tıkır tıkır işliyor