24.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Güliz Arslan - guliz.arslan@milliyet.com.tr
Biz misafir severiz. Eve gelen misafirin başımızın üstünde yeri vardır. Misafir odalarında ağırlar, en güzel yemek takımlarını, nevresimleri onlara çıkarırız. “Tanrı misafiri” der bağrımıza basarız, gelenin evin bereketini artırdığına inanırız. Kültürümüzdeki bu övündüğümüz misafir sevgisi yeni nesilde de kendini gösteriyor.
Misafir ağırlamayı seven genç nesilden dördüyle konuştuk. Kimi misafirlerine yemek pişiriyor, kimi konaklamaları için bir kanepe ya da oda veriyor. Kimi evinin salonunu bir konser ya da sergi alanı olarak kullandırıyor. İşte Couchsurfing, Eatwith, Cookening, Sofar Sounds, Açık Stüdyo Günleri oluşumlarından gençlerin evlerini yabancılara açma deneyimleri...
“Pijamalarla gezdiğiniz salonunuzda konser verilmesi sürreal”
Gözde Tekay (27, editör)
-Sofar Sounds global bir müzik hareketi. Her ay başka birinin oturma odasında yerli grupların konserleri gerçekleşiyor. Katılımcılara hangi grupların çalacağı ve mekan bilgisi etkinlikten bir gün önce haber veriliyor. Tüm konserler profesyonel kayıt altına alınıyor, videolar Sofar’ın global kanalından yayınlanıyor. Tamamen gönüllülükle yürüyen bir proje. Konserler de ücretsiz.
-Şimdiye kadar İstanbul’da 12, Ankara’da da 1 konser olmak üzere 12 konser düzenledik. Konser mekanı ev olunca ilginç şeyler de yaşanıyor tabii. Konser izlemek için gelenler ev sahibine kurabiye yapıp getirebiliyor mesela.
-Bizim evdeki, ilk Sofar İstanbul konseriydi. 2013’ün aralık ayında gerçekleşti. Ali Somay, Yüzyüzeyken Konuşuruz ve The Away Days sahne aldı. 80’den fazla kişi gelmişti. Bir masa taşımak dışında çok da bir şey yapmam gerekmedi. Ali Somay oldukça titiz çalışan biri ve en güzel ses sistemini kurabilmek için
bir hafta öncesinden sahneyi kurmaya girişmişti zaten. Evde birkaç gün tam teşekküllü bir sahneyle yaşadık. Ama normalde böyle olmuyor, evini açmak isteyenleri korkutmayalım, normalde konser günü 12 gibi gidip sahneyi kuruyoruz. Evin eski haline dönmesi 1.5-2 saat sürüyor.
“Komşularınız dert etmeyecekse siz de evinizi açabilirsiniz”
-İnsanın evinde konser verilmesi unutulmayacak bir deneyim. Pijamalarla gezdiğiniz salonunuzda harika bir konser verilmesi, mutfağınızın kulise dönmesi oldukça sürreal.
-Komşularınız dert etmeyecekse siz de evinizi bir konser için açabilirsiniz. Evini Sofar’a açmak isteyenler herkessofaristanbul@gmail.com’a evlerinin fotoğraflarını, lokasyonunu ve kaç kişi alabileceği bilgisini içeren bir e-posta gönderebilir.
“Yeni insan tanımak çok zevkli, yemek yapmak da öyle...”
Asude Yağmur (27, iş analisti)
-Eatwith ve Cookening’in ikisi de aynı amaçlı siteler. Tanımadığın birilerine evinde yemek servis ediyorsun. Bu sitelerden Webrazzi’deki bir yazı aracılığıyla haberim oldu. Ben yemek yapmaya üniversitede başladım sayılır, her öğrenci gibi mecburiyetten... Yemek yaptıkça olayın en güzel tarafının yapmak değil yedirmek olduğunu fark edip arkadaşlarımı yemeklere çağırmaya başladım. Zamanla yeni tanıştığım herkes benim için potansiyel bir kobaya dönüştü. Yemek dünyada herkesin ortak zevk aldığı belki de tek şey. Yeni insan tanımak zaten çok zevkli,
yemek yapmak da öyle... Bu siteler
benim için biçilmiş kaftan.
“Bütün odaları göstermen gerekiyor”
-Önce bir profil oluşturuyorsun. İyi bir fotoğraf koymak ve İngilizce biliyor olmak çok önemli. Profil oluşturduktan sonra bir onaylanma süresi var. Eatwith çok ince eleyip sık dokuyor. 30 dakikalık bir Skype görüşmesi yapmak gerekiyor. Eatwith çalışanı “Yemek yapmayı nereden öğrendin? Ne sıklıkla davet verirsin?” gibi sorular soruyor. Sonra evi gezdiriyorsun. Bütün odaları göstermen gerekiyor.
Evin konumu da önemli.
-İlk misafirlerim Qebec’ten geldiler. Hiç ağırlamadığım bir yaş grubuydu;
60 yaş üstü. Montreal’den iki kız kardeş ve kocaları... Kafamda hazır birkaç menü vardır hep, gelecekleri kesinleşince hangisini seçsem diye düşünmeye başladım.
“Yeni misafirlerimi dört gözle bekliyorum”
-Yemek masasının eksiklerini giderme gibi işleri bir hafta önceden hallettim. Sofrayı o gün erkenden kurup üzerini örttüm. Sonra yemek yapma işine başladım. Yemeklerin yarısını önceki geceden bitirmiştim. Tarhana çorbası, tavuk güveç, içli köfte, zeytinyağlı yoğurtlu kabak, zeytinyağlı pırasa, humus, roka salatası, sütlü irmik tatlısı, çay ve kahve servis ettim.
-Önce onlara Üsküdar’ı gezdirdim. Eve geldik, ben çorbayı yaptım onlar dinlenirken. Sofrada sürekli soru sordular; “Bu yemek ne? Hikayesi ne?” Bildiğim kadarını anlattım. Daha önce de arkadaşım olan yabancıları yemekte ağırladığım için hazırlıklıydım; tarhanayı, içli köfteyi çalışmıştım. Güzel bir akşamdı. Yeni misafirlerimi dört gözle bekliyorum.
“Ev ve atölyelerin bilindik galeri-konser mekanı olmayışı onları samimi kılıyor”
Deniz Beşer (28, sanatçı)
-Açık Stüdyo Günleri’nde sanatçılar galeriye ihtiyaç duymaksızın kendi eserlerini meraklı bir izleyici kitlesi ile paylaşma fırsatı ediniyor. İlkini geçen sene eylülde gerçekleştirdik. Sanatçılar kendi ev ve atölyelerini açtılar, ziyaretçiler de harita aracılığıyla bir atölyeden diğerine geçerek, normalde ziyarete açık olmayan, sanatçıların çalışma ortamlarını görme imkanı buldular. Açık Stüdyo Günleri, Juliane Saupe ile birlikte koordine ettiğimiz sponsorsuz ve kâr amacı gütmeyen bir organizasyon. Gelecek sene eylülün ilk haftasında gerçekleşecek. Beyoğlu, Teşvikiye çevresi dışında Kadıköy’den de katılıma açık olacak.
-Evde D.i.Y.oruz ise çıkardığımız bir fotokopi dergi (fanzin) olan “Heyt be! Fanzin”in organizasyonu olarak başladı. Geçen haziranda punk ve psychedelic müzik grupları olan Zoomk-Ru-Tu ve Zemin Kat’ın yer aldığı bir konser serisi düzenledik. Gelecek ev konserleri ise şubat-mart gibi olacak.
-Ev ve atölyelerin bilindik galeri ve konser mekanı olmayışı onları daha samimi alanlar haline getiriyor. Ziyaretçilerle daha yakın diyalog kurmak ve fikirsel paylaşımda bulunmak bu atmosfere biçilmiş bir kaftan gözüyle bakmamızı sağlıyor.
“Evimi açtım ve gidemediğim yerler bana gelmeye başladı”
Merve Kan (27, psikolog)
-Couchsurfing seyahat edenlerin birbirlerini ağırlayarak yardım etme, kendi kültürünü tanıtma, diğer kültürleri tanıma amaçlarıyla ortaya çıkan bir konukseverlik ağı. Sadece bedava bir kanepe bulma olayı değil, ülkeleri aşan bağlantılar kurarak zihin açma aracı...
-Ben Couchsurfing’i 2007’de bir arkadaşımdan duymuştum. Evinde dünyanın dört bir yanından gelenleri ağırlıyor ve onların hikayeleriyle kendisini besliyordu. Biz bir grup arkadaş da bu hikayeleri dinledikçe “Neden olmasın?” diye düşünüyorduk. Önümüzdeki Belçika-Hollanda turumuzda şansımızı denemeye karar verdik. Belçika’da bizi ağırlayan kişi bize inanılmaz bir beş gün yaşattı. Kendi başımıza gitsek asla bulamayacağımız, yiyemeyeceğimiz ve göremeyeceğimiz şeyleri deneyimledik. Birkaç yıl sonra kendi evime çıkınca ben de evimi açtım ve böylece gidemediğim yerler bana gelmeye başladı. Her gelen hikayesini de yanında getiriyordu ve tüm bu hikayeler paylaşıldıkça daha da anlam kazanıyordu.
“Turist olmakla seyyah olmak arasındaki fark”
-Üç yıl içinde 40-50 civarında kişi ağırladım ve kendim gezerken de yaklaşık 20 farklı yerde kaldım. Turist olmakla seyyah olmak arasındaki farkı anlamamda Couchsurfing’in rolü oldukça büyüktür.
-Bir psikolog olarak Porto’da bir psikoloğun kliniğinde uyumak, aile evlerinde yenen yemekler, motosikletle yaptığım şehir turları, kendimi hiç rotamda olmayan şehirlerde bulmam, bir öğrenci yurduna yangın merdiveninden kaçak giriş yapmam, Yunanistan’da aynı kişi tarafından ağırlandığımız Koreliyle birkaç hafta sonra Portekiz’de yine bir evde birlikte ağırlanmak... Couchsurfing’de hikaye bitmez!
-Başlarda güvenlik endişesi taşımış olsam da siteyi doğru kullandığınızda endişe edecek bir durum olmadığını gördüm. Dikkat edilmesi gereken noktalar; kişinin profilinin düzgün bir şekilde tamamlanmış,ağırlayacağınız veya misafir olacağınız kişinin olumlu referansları olması ve baştan itibaren sizinle doğru bir şekilde iletişimde kalması.