05.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Elif İpek Türer - ipek.turer@milliyet.com.tr
Yine eğlenceli, hareketli bir şarkıyla karşımıza çıktı Atiye: “Abrakadabra”. Kıpır kıpır, yerinde duramayan bir duruşu
var Atiye’nin ama konuşurken önce düşünüyor, kafasında kuruyor sonra cevap veriyor. Konuşurken ortaya
çıkıyor ki hayranlarından çok fazla evlilik teklifi alıyormuş. Menajeri Nil Arslan “Beni arıyorlar, ‘Çok önemli bir konu var, mutlaka Atiye’ye ulaşmam lazım.’ diye. ‘Konu neydi?’ diyorum, cevapları net: Aşk!” diyor.
-Single’ın hazırlık süreci ne kadar sürdü?
Bestesini geçen sene yaptım. Ama kısa bir süre önce tamamlandı. Tamamlanırken de “Bir şey eksik” dedim. Bu arada birkaç aydır bana darbuka çalmayı öğreten bir hocam var; Erol Sebebçi. Tabla (Hindistan’da çok kullanılan perküsyon) konusunda Türkiye’nin en iyisi diyebilirim. Bir tukra hazırladı, ben de kayıtta çaldım. Tukra şarkının sonlarına doğru hem çalıp hem söylediğim tekerleme gibi olan bölüm. Klasik Hint müziğinin ritmik sistemini şarkıya entegre ettik. Bu Türkiye’de bir ilk.
“Sadece yetenek yetmez”
-Şarkının bestesi size ait, klipte darbuka çalıyorsunuz, dans ediyorsunuz. Hepsi bir arada zor olmuyor mu?
Bence başarının sırrı sadece yetenek değil. O hiçbir zaman yetmez. Çalışmak, kendini geliştirmek, kendini tekrarlamadan yeni şeyler deneyerek, korkmadan yeni fikirler üretmek ve dinleyicilerine yeni şeyler sunmak önemli.
-Bir röportajınızda “Şimdilerde oldum diyebiliyorum” demişsiniz. Biraz iddialı
değil mi? Ne kastettiniz orada?
Ben kendimi bir öğrenci gibi görüyorum. Orada söylemeye çalıştığım şu; ne istediğimi artık tam anlamıyla biliyorum. Eskiden de biliyordum ama şimdi kendimi daha fazla dinlemeyi öğrendim. Başkalarından fazla etkilenmeden yapmak istediğimi yapabiliyorum çünkü artık korkmuyorum hiçbir şeyden.
“Tutsun diye yapmıyorum”
-Sahnede olmak ne ifade ediyor size?
Sahneyi evim gibi görüyorum. Küçük yaşta sahneye çıktım. Önce dansçı sonra şarkıcı olarak. Şimdi ikisini aynı anda yapabildiğim için çok mutluyum. Ayrıca darbuka çalıyorum, farklı dillerde şarkılar söylüyorum. Özellikle akustik performanslarımda odak sadece müzikte. Hiçbir şov olmadan sadece müzikle insanları eğlendirebilmek benim için farklı bir adım oldu. Başta zordu ama şu an çok keyif alıyorum.
-Fark ettim ki çoğu şarkınızı ezbere biliyorum. Ama aslında, hiçbirini de özel olarak açıp dinlemedim. Nedir bunun formülü?
Bunun bir formülü var mı ki? Ben şarkıyı tutsun diye yapmıyorum. O an nasıl içimden geliyorsa öyle yapıyorum. Dans etmeyi çok seviyorum ve bir şarkıyı dinlediğimde beni dans ettiriyorsa mutlu oluyorum. Şarkılarımı da o şekilde yapmaya çalışıyorum. Slow şarkılarımda da bütün duygularımı katarak söylüyorum. İnsanlara geçtiğini umuyorum.
“Biraz işkoliğim”
-Günlük hayatınızda neler yaparsınız?
Sadece müzik ve dansla geçiyor günlerim. Durmak ve yorulmak bilmiyorum, biraz işkoliğim. Boş zamanlarımda
ya darbuka ya şan dersi alıyorum. Şimdi de oyunculuk dersine başlayacağım. Boş olduğum bir günde evde kedilerimle oturuyorum, kitap okuyorum, dizi izliyorum, yemek yapıyorum.
-Ne yemeği yapıyorsunuz?
Müzikte olduğu gibi yemekte de farklı şeyleri karıştırmayı seviyorum. Antakyalıyım ve Antakya mutfağını seviyorum. Oradaki biber, domates salçası, baharat ve hamurlarla yemekler yapıyorum. Sebze ve meyve ağırlıklı şeyler yapmak, tuzluyla tatlıyı bir araya getirmek hoşuma gidiyor. Makarna yapıyorum, yeni soslar üretiyorum...
-Kedilerim dediniz...
İki tane tombik kedim var; Cina ve Cimi. Evime gelenler genelde “Aa kedilerin hamile mi?” diye soruyorlar bu yüzden. Aslında sinirleniyorum ama sanırım kabullenmem gerekiyor artık kilolu olduklarını.
-Yeni projeleriniz var mı?
Darbuka konusunda kendimi geliştirmek istiyorum. Bir de İngiltereli bir sanatçı var, Tala. Albümünü yaparken farklı ülkeleri gezdi ve her şarkısı için o ülkeden kendi beğendiği kişilerle çalıştı. Türkiye’den de benimle çalışmak istemiş. Daha underground bir müzik yapıyor. Birlikte çalıştığımız o albüm de yakında İngiltere’de çıkacak.