22.01.2021 - 10:02 | Son Güncellenme:
Dilek Turan Eryetli
Heyecanlı bekleyişin olduğu bir gündü. Sarı kümes ailesinin en küçük üyesi aileye katılacaktı. Anne tavuk ve baba horoz ile diğer yavru civcivler çatlayacak olan yumurtanın başında bekliyorlardı. Çattırt çattırt diye ses geldikçe yavru civcivler sevinçten kanatlarını pır pır çırpıyordu. Yumurta çatırdamış minik civciv meraklı bekleyişler içinde doğmuştu. Her şey çok normal görünüyordu.
-Merhaba hoşgeldin benim minik bebeğim diye seslendi anne tavuk.
Minik civciv, sağlıklı beslenecek ve biraz büyüyünce civciv kardeşleriyle oyunlar oynayacaktı. Yalnız bir terslik vardı minik civciv büyüdükçe uzayan tüylerinin rengi turuncu renge dönüşüyordu.
Baba horoz:
-"Bizim yumurtanın başka civciv yumurtalarıyla karışmadığına emin misin?” diye sordu anne tavuğa.
Anne tavuk çok emindi ama neden rengi sarı değil de turuncuydu?
Turuncu civciv kümesin dışına çıkıp oynayacak kadar büyümüştü. Kardeş civcivler turuncu civcivi aralarına almıyor, onunla oyunlar oynamıyorlardı. Turuncu civciv bu duruma çok üzülüyordu. Kümesten biraz uzaklaşıp bir akarsu kenarındaki dut ağacının altına oturmuştu.
-"Cik cik, ühü ühü, cik cik, ühü ühü.” diye hıçkırarak ağlıyordu. Neden ki turuncu olmak kötü bir şey miydi? diye düşündü.
Dut ağacının üzerinde uçuşan kelebeklerden bir tanesi bizim minik turuncu civcive seslendi.
-Neden ağlıyorsun, kim üzdü seni şirin civciv?
-Şirin mi... gerçekten şirin miyim?
-Hem de çok şirinsin, bir kere turuncusun. Bu şirinlik ve sıcak kanlılık ondan olmalı.
-Ama kardeşlerim turuncu olduğum için beni oyuna almıyorlar, ben onlar gibi değilmişim. Cik cik, ühü ühü...
Civcivin bu durumuna çok üzülen kelebek,
-"Sana bir kelebek masalı anlatmamı ister misin?" diye sordu turuncu civcive.
-"İsterim isterim. "diye neşeyle havaya sıçrayıp kanatlarını pır pır açtı bizim minik civciv.
Kelebek, masalı anlatmaya başladı.
-" Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir dut ağacının altında yaşayan minik bir tırtıl varmış. Bu tırtılla kimse oyun oynamazmış. Minik tırtıl canı sıkıldıkça dut ağacının yapraklarını yermiş. Sonra aklına bir fikir gelmiş. Kendi etrafında dönme oyunu oynarsa belki diğer arkadaşları da ona eşlik eder diye düşünmüş. Kendi etrafında dönmüş dönmüş, harika bir koza örmüş. Bu koza büyülüymüş. Minik tırtıl birden bire turuncu bir kelebeğe dönüşmüş. Onunla oynamak istemeyen arkadaşları bu sefer kelebek onlarla oynasın diye can atmaya başlamışlar."
Turuncu civciv kelebeğin masalını hayranlıkla dinledikten sonra, başkaları yüzünden kendini üzmek yerine kendini mutlu edecek şeyler yapma kararı almıştı. Şen şakrak şarkılar söyleyip, kanatlarını pır pır çırparak danslar etmeye başladı.
“Mavi sarı pembe
Ne fark eder ki
Turuncuyum ben de
Dans et eğlen gönlünce
Boya dünyayı her renge
Olsaydı herkes aynı
Ne farkımız kalırdı
Dans et eğlen gönlünce
Boya dünyayı her renge.”
Turuncu civcivin neşesine şahit olan sarı tavuk ailesi, farkında olmadan danslarıyla ona eşlik etmeye başlamıştı. Çünkü mutluluk bulaşıcıydı ve kendisiyle barışık olan her canlı her hali ile güzeldi.