Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Frankie Lokantası’nda şarap tadımı için Türk Somölye Masası üyeleriyle bir araya geldim. Somölyelerin yorumları ve soruları beni hem mutlu etti hem de düşündürdü


Bu haftanın başında ortağı olduğum Lavin firması için ithal ettiğim ve dağıtımını LA şaraplarının yaptığı bazı Fransız ve İtalyan şaraplarının tadımı için Nişantaşı Sofa Otel’deki Frankie Lokantası’nda Türk Somölye Masası üyeleri değerli somölye arkadaşlarla buluştum. Kendilerinin Facebook’ta da bir sayfaları var. Bu güzel öğle yemeği ve tadımla ilgili fotoğrafları sitelerine koymuşlar. Ben de bu vesileyle Facebook’ta ikinci kez ilginç bir şarap sitesi keşfetmiş oldum. İlk site İzmirlilerin öncülüğünde kurulan Şarap Tutkunları.
Bu sitede zaman zaman çok güzel şarap analizleri yapılıyor ve tartışmalar yaşanıyor. 24 Haziran’da da site kurucusu Ayhan Güleyen Bey başkanlığında Şarap Tutkunları master of wine tadımında yüksek puan alan şarapları değerli somölye İsa Bal ve sevgili Genco Alton’la birlikte değerlendirecek. Ben de ayın 24’ünde aynı değerlendirmeyi damağına güvendiğim ve Ankara’dan hem bu değerlendirme hem de düzenleyeceğim roze şarap paneline başkanlık etmek için gelecek olan Umay Çeviker Bey’le gerçekleştireceğim.
Sonuçları kıyaslamak ilginç olacak.
Biz gene Türk Somölye Masası’na ve Frankie’ye dönelim. Frankie’nin işletmecisi Topaz’dan tanıdığım Kaya Demirer. Nihayet kafasına göre bir lokanta kurma konusunda açık çek almış ve çok güzel bir mekanda yurt dışından, İspanya’da iyi bir lokantada çalışmış Yunan bir şef getirmiş. Ayrıca büyük istikbal vaat eden genç somölye Serdar Kombe’yi de Zuma’dan transfer etmiş. Ekip çok iyi. Benim ilk izlenimim de genelde olumlu. Afyon’dan getirdikleri burrata benzeri peyniri ve yengeçli gazpachoyu (domates ve hıyar çorbası) çok beğendim. Beyaz peynir fondü soslu mücveri hafif, lezzetli buldum.

Haberin Devamı

Tadım yapılan şaraplar
Ana yemek olaraksa vakumda pişen levreği yöntem olarak tasvip etmedim (bu ‘sous vide’ denen ve dünya mutfağını kanserli hücreler gibi saran ve ekonomik nedenlerle lokantacının işine gelen hastalık konusunda ayrı makale yazacağım), firik pilavlı kuzu sırtı kömür ızgarayı vasat üzeri buldum, gerçek Belçika çikolatasından çikolata musu’ysa harikulade.
Tekrar ve tadım dışı deneyeceğim Frankie’yi.
Tadımda şu şarapların tadına baktık: 2009 Quarciabella Chianti Classico, 2009 Tardieu Laurent Cote du Rhone ‘Guy Louis’, 2009 Tardieu Laurent Chateauneuf du Pape, 2007 Renato Ratti Barolo ‘Marcanesco’, 2009 Galardi ‘Terra di Lavoro’, 2010 Louis Michel Chablis, 2009 Louis Michel Chablis ‘Montee di Tonnerre’, 2010 Bailly Reverdy Sancerre Rose.

Haberin Devamı

Son 10 yılda çıta yükseldi
Bunlar benim seçtiğim şaraplar olduğu için haklarında yorum yapamam. Öte yandan hepsi de İstanbul’un önde gelen sosyetik-lüks-pahalı lokantalarının somölyeleri olan arkadaşların yorumları ve soruları beni hem mutlu etti hem de düşündürdü. Mutlu etti çünkü sektöre gönül vermiş biri olarak kalitenin son 10 yılda muazzam arttığını ve çıtanın yükseldiğini düşündüm (bunda somölye arkadaşlara eğitim olanağı veren ve yurt dışına davet eden ADCO gibi ülkenin önde gelen bir ithalatçısının ve Kavaklıdere, Doluca ve Kayra gibi üç firmanın hakkını teslim etmeliyiz). Aynı zamanda da ülkemizde genel olarak şarap sektörü ve özel olarak ithal işinin önündeki engelleri düşündüm ve üzüldüm. Bu somölye arkadaşlar gerçekten birikimlerini sizlerin evlerini ipoteğe zorlamadan müşterilerle paylaşmak istiyor ama ülkemiz gerçekleri, ithal vergileri, aşırı bürokrasi ve lokanta sahiplerinin (özellikle lüks otellerin) fiyat politikası iyi şarapları sadece zenginlerin tekeline bırakıyor.
Yazık!

Haberin Devamı

İkinci sınıf muamelesi
Benim somölye arkadaşlardan aldığım mesaj şu: Senin sevdiğin asidite ve mineralite açısından zengin, soğuk bölgelerden gelen ve marangoz şarabı olmayan biyodinamik ve organik üreticilerin şaraplarını biz de seviyoruz. Ülkemize hep kötü milezimlerin ucuz diye yollanmasından bıktık. Batılı üreticiler bize ikinci sınıf muamelesi yapıyor ve onların istemediği depolarında kalan şaraplar bize geliyor. Bunu değiştirmek lazım. Ayrıca hep Chianti, Cabernet, Merlot, Chardonnay olmasın. Değişik aroma ve lezzetleri biz biliyor, seviyoruz ve tüketiciyle paylaşmak istiyoruz. Pinot Noir, Gruner Veltiner, Riesling, Alborino gibi sepajların iyilerini ve fiyat kalite ilişkisi açısından dengeli olanlarını ülkede görmek istiyoruz.
İnşallah diyelim!