Trabzon-Akçaabat’taki Galanima, adam gibi insanların güzelce rakılarını yudumladığı eli yüzü düzgün ve temiz bir lokanta. Yöreye has yemeklerin bulunduğu mekânda epey balık çeşidi de var
Ülkemizde beni endişelendiren bir gelişme var. Anadolu’daki lokantalarda içki bulmak giderek zorlaşıyor. Ama içki tüketimi azalmak şöyle dursun, artıyor. Örneğin benim sevgili Konya’mın içki açısından bir cennet olduğunu ve adam başı içki tüketiminde ilk üç il arasında olduğunu sağır sultan bile duydu.
İster mahalle baskısı deyin, ister hiç de kendini gizlemeyen bir baskı, lokantalarda içki bulunmayınca sefahat alemleri daha çok bağ evlerine ve özel konaklardaki alemlere kayıyor. İşler gizli kapaklı ve halkın gözünden uzak olunca daha az değil, daha çok ve sarhoş olmak için içki tüketiliyor.
Amerika’da 1920-1933 yılları arası süren içki yasağı zamanında suç örgütlerinin ortaya çıkması ve bir yandan genel ahlak düzeyi, çifte standartlar yüzünden düşerken, diğer yandan da politikacılar ve güvenlik güçleri içinde bozulma, çürüme ve rüşvetçiliğin yaygınlaşması tarihi bir olgudur.
Umumda ve herkesin gözü önünde adam gibi içki içen insanlar sarhoş olmaz. Sarhoş olacak gibiyse ona lokantacının veya barmenin daha fazla içki vermemesi gerekir.
Ben Anadolu’da dolaşırken 4-5 yıldızlı oteller dışında pek içki içecek adam gibi lokantanın bulunmadığını görünce bu nedenlerle endişeleniyorum. Gizli yapılan her şey aşırılığa ve çürümeye mahkumdur. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı, insanları çifte standartlı bir ahlak anlayışına sürükler. Daha da tehlikelisi, kendi dar görüşlü ahlak anlayışımızı başkalarına empoze etmeye kalkarsak, etraftaki çöpleri temizlemek istesek bile o çöpler çoğalarak halının altına itilir ve sonunda etrafı dayanılmaz kötü kokular sarar.
Trabzon-Akçaabat’taki Galanima, adam gibi insanların güzelce rakılarını yudumladığı eli yüzü düzgün ve temiz bir lokanta. Bir yandan yöreye has yemekleri yaparken, diğer yandan da epey balık çeşidi var mekânda.
Rakı ve beyaz şarap için ideal
Karadeniz’de en mükemmel yemekler evde yeniyor. Köylerde yapılan kaygana ya da yeşillikli mücveri lokantalarda bulmak mümkün değil. Ama köyde yeme şansınız yoksa kayganayı burada deneyin.
Hamsi de mücver kıvamında geliyor önünüze. Fena değil.
Kalamar tavayı tavsiye etmem. Yerli kalamar değil ve tarator diye önünüze hazır mayonez geliyor.
Klasik rakı mezeleri normal. Patlıcan salata, yoğurtlu semizotu, köz biber, barbunya pilaki, beyaz peynir; hiçbirinin özel olduğunu söyleyemem ama kötü de diyemem.
Buna karşılık ekmek ve tereyağlarını tavsiye ederim.
Karadeniz’deyseniz, burada fasulye turşusunu deneyin. Denediğin en iyi örnek değil ama bu özel yemek hakkında fikir verir.
Mısır ununda kızarttıkları barbunya iyice.
Bize sundukları kalkanı da mısır ununa bulayıp kızartmışlar. Kızartma başarılı ama sanki kalkan derin dondurucu görmüş gibi.
İstanbul’da olsa burası sıradan bir yer olur. Ama Trabzon’da şehir içindeki balıkçılarda içki olmadığı için, canınız bir duble soğuk rakı çekerse hiç de fena olmayan bir yemek yiyebilirsiniz.