Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Acaba ne zaman geçen haftaki yazımda bahsettiğim meta-şarapçılıktan gerçek şarapçılığa evrileceğiz? Herhalde dikkatimizi etiket ve şişe dizaynından şişenin içidekine çevirdiğimiz zaman


Önümde bir Yeni Rakı şişesi. İçi mor renkte bir sıvıyla doldurulmuş. Tahmin ettiğiniz gibi şarap. Ev şarabı. Antakya çekimleri sırasında bana üç şişe ev şarabı ikram ediliyor. Antakya’nın nefis mezeleri rakıyla iyi gidiyor. Ama rakı o enfes tepsi kebaplarını, kağıt kebaplarını fena bastırıyor. Gönül güzel bir kırmızı şarap çekiyor ama hak getire. Lokantalarda ya şarap yok ya da benim meta-şarap dediğim standart kategorinin bile altında; yemek pişirirken bile kullanmayacağım şaraplar var.

Haberin Devamı

Antep Karası’nı duydunuz mu hiç?

ŞiŞESi UCUZ AMA iÇiNDEKiNE BAK
Hemen kapağı çevirip herhalde gayrimüslim vatandaşlarımız tarafından imal edilen ev şarabının tadına bakıyorum. Vallahi, değil piyasada kolay bulunan malum marka şaraplardan, ‘premium’ kategoriye giren pahalı şaraplarımızın bile çoğundan iyi. Hangi üzümden yapıldığını çıkaramıyorum. Soruyorum. “Antep Karası” diyorlar. İlk kez duyuyorum.
Televizyon programında bu şarabı tanıtıp keyif aldığımızı izleyicilere söylüyorum. Sonra yanımda bir şişe getiriyorum. Aynı zamanda damak tadına çok güvendiğim Ankaralı arkadaşım Umay Çeviker’e de bu şaraptan bahsediyorum. Kendisi aslen Antepli ama o da Antep Karası’nı duymamış. Sağ olsun bana bu şarabı bulan Mustafa Arıkan Bey ne yapıp edip ona da 1-2 şişe teslim ediyor.
Aradan birkaç ay geçiyor. Evde hanım pastırmalı ve beyaz peynirli menemen yapıyor. Alkolü yüksek, pek öyle kompleks olmayan ama keyif veren bir şaraba gerek var. Aklıma Antep Karası geliyor. Hiç de fena gitmiyor pastırmayla. Evdeki Gürcü hanıma da ikram ediyorum. “Aa aynı bizim şaraplara benziyor bu” diyor ve üçte birini afiyetle içiyor. Bizim şaraplar dediği Gürcü kırmızı şarabı Saperavi. O sırada aklıma Umay Çeviker geliyor. Acaba o şarabı denedi mi? O ne düşündü?
Bu soruları soruyorum. Hemen yanıt geliyor: “Sizin de programınızda söylediğiniz gibi şarap şu haliyle piyasadaki birçok Türk şarabından daha iyi. Ev yapımı olduğunu belli eden bir rustik yapısı olsa da son derece meyveli, aynı zamanda benim Öküzgözü üzümünde aldığım ve ‘savoury’ olarak tabir ettiğim nüanslara da sahip. Hem burnunda, hem de damağındaki canlı karadut ve mürdüm eriği aromaları, topraksılığı bana Saperavi’yi anımsattı. Yalnız felaket bir alkolü var, biraz eklenti yapıldığını düşündürdü bana.”

Haberin Devamı

Kalite hak getire

Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım ve şöyle bir durup düşünelim. Şunca zamandır şarap yapıyoruz. İthal vergileri çok yüksek. Yerli şarap üreticilerimiz yıllardır devletin koruması altında. Sağ olsunlar fiyatları devamlı yükseltiyorlar. Ama ya kalite? Kalite olarak hala Gürcülerin ev şarapları ya da bizim Antakya’da yapılan ve Saperavi’yi andıran ev şaraplarının gerisinde kalıyorlar. Bu tabii sadece üreticilerimizin suçu değil. Hepimizin, yazarların-çizerlerin, eleştirmenlerin-uzmanların, devlet politikasının, hatta bilinçsiz tüketicinin ve lokantalarımızın da sorumluluğu var bu durumda.
Ama en azından şunu sormalıyız: Nasıl oluyor da Antep Karası gibi bir sepajın varlığı ve özellikleri ülkemizde bilinmiyor? Bu tip acaba kaç yerli sepajımız var? Bunların ne gibi klonları var? Kaybolmuş sepajlarımız nelerdir? Bunları yaşatmak mümkün mü?

Haberin Devamı

Şarapta milliyetçilik olmaz

Atatürk zamanında yapılmış önemli bir çalışma var. Önemli bir Fransız uzman davet edilmiş ve ülkemizin neresinde ne gibi şaraplık üzümler yetişir ve yetiştirilmelidir konusunda bir rapor hazırlamış. Bu kitabın çevirisi bile yok ülkemizde. Bildiğim kadarıyla bunu Fransa’dan temin edip okuyan tek insan da çok iyi bir damağı olan ve yakında şarapları piyasaya çıkacak sevgili Mustafa Çamlıca. Şarapta milliyetçilik olmaz. İlle yerli üzüm diye tutturmak da doğru değildir. Deneye yanıla hangi üzümün nereye uygun olduğu bulunur. Ama bizler, telaffuz bile etmeyi bilmememize rağmen ille de Cabernet, Merlot ve Chardonnay diye tutturmuşuz. Halbuki, örneğin beyaz üzüm Chardonnay, dünyanın en yavan sepajlarından biri. Çok çok az teruarda iyi sonuç veriyor. Genellikle şahsiyetsiz şaraplara imza atıyor.
Acaba ne zaman geçen haftaki yazımda bahsettiğim meta-şarapçılıktan gerçek şarapçılığa evrileceğiz?
Herhalde dikkatimizi etiket ve şişe dizaynından şişenin içidekine çevirdiğimiz zaman. Razıyım ben Yeni Rakı hatta pet şişede şarap içmeye. Tek ki Kulüp Rakı gibi keyif versin!