Acaba ne zaman geçen haftaki yazımda bahsettiğim meta-şarapçılıktan gerçek şarapçılığa evrileceğiz? Herhalde dikkatimizi etiket ve şişe dizaynından şişenin içidekine çevirdiğimiz zaman
Önümde bir Yeni Rakı şişesi. İçi mor renkte bir sıvıyla doldurulmuş. Tahmin ettiğiniz gibi şarap. Ev şarabı. Antakya çekimleri sırasında bana üç şişe ev şarabı ikram ediliyor. Antakya’nın nefis mezeleri rakıyla iyi gidiyor. Ama rakı o enfes tepsi kebaplarını, kağıt kebaplarını fena bastırıyor. Gönül güzel bir kırmızı şarap çekiyor ama hak getire. Lokantalarda ya şarap yok ya da benim meta-şarap dediğim standart kategorinin bile altında; yemek pişirirken bile kullanmayacağım şaraplar var.
Antep Karası’nı duydunuz mu hiç?
Kalite hak getire
Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım ve şöyle bir durup düşünelim. Şunca zamandır şarap yapıyoruz. İthal vergileri çok yüksek. Yerli şarap üreticilerimiz yıllardır devletin koruması altında. Sağ olsunlar fiyatları devamlı yükseltiyorlar. Ama ya kalite? Kalite olarak hala Gürcülerin ev şarapları ya da bizim Antakya’da yapılan ve Saperavi’yi andıran ev şaraplarının gerisinde kalıyorlar. Bu tabii sadece üreticilerimizin suçu değil. Hepimizin, yazarların-çizerlerin, eleştirmenlerin-uzmanların, devlet politikasının, hatta bilinçsiz tüketicinin ve lokantalarımızın da sorumluluğu var bu durumda.
Ama en azından şunu sormalıyız: Nasıl oluyor da Antep Karası gibi bir sepajın varlığı ve özellikleri ülkemizde bilinmiyor? Bu tip acaba kaç yerli sepajımız var? Bunların ne gibi klonları var? Kaybolmuş sepajlarımız nelerdir? Bunları yaşatmak mümkün mü?
Şarapta milliyetçilik olmaz
Atatürk zamanında yapılmış önemli bir çalışma var. Önemli bir Fransız uzman davet edilmiş ve ülkemizin neresinde ne gibi şaraplık üzümler yetişir ve yetiştirilmelidir konusunda bir rapor hazırlamış. Bu kitabın çevirisi bile yok ülkemizde. Bildiğim kadarıyla bunu Fransa’dan temin edip okuyan tek insan da çok iyi bir damağı olan ve yakında şarapları piyasaya çıkacak sevgili Mustafa Çamlıca. Şarapta milliyetçilik olmaz. İlle yerli üzüm diye tutturmak da doğru değildir. Deneye yanıla hangi üzümün nereye uygun olduğu bulunur. Ama bizler, telaffuz bile etmeyi bilmememize rağmen ille de Cabernet, Merlot ve Chardonnay diye tutturmuşuz. Halbuki, örneğin beyaz üzüm Chardonnay, dünyanın en yavan sepajlarından biri. Çok çok az teruarda iyi sonuç veriyor. Genellikle şahsiyetsiz şaraplara imza atıyor.
Acaba ne zaman geçen haftaki yazımda bahsettiğim meta-şarapçılıktan gerçek şarapçılığa evrileceğiz?
Herhalde dikkatimizi etiket ve şişe dizaynından şişenin içidekine çevirdiğimiz zaman. Razıyım ben Yeni Rakı hatta pet şişede şarap içmeye. Tek ki Kulüp Rakı gibi keyif versin!