Yeni yıla girerken önemli değişiklikler oluyor şarap dünyasında. Tüketicinin tercihleri değişiyor, yeni aktörler ortaya çıkıyor, var olan hiyerarşiler sarsılıyor. Kısacası son derece devingen ve kaygan zeminli bir görünüm arz ediyor bu dünya.
Belli başlı değişiklikleri şu şekilde özetlemek mümkün:
1.Fiyatlar: Bir süredir yükselişte olan şarap fiyatları inişe geçmiş durumda. En pahalı ve nadide mücevher durumundaki şaraplar için bu düşüş daha mütevazı boyutlarda. Ama bu cephede bile sürprizler oluyor. Örneğin yılın başında şişesi 15 bin dolar 1990 Romanee Conti şarabı yıl sonunda New York’ta yapılan bir müzayedede ancak 6 bin 500 dolar’a alıcı bulabildi. Bu sürprizin dışında Fransız Bordeaux ve Bourgogne şaraplarının en iyilerinin fiyatları hâlâ istikrarlı ama bu iki kategori dışında kalan tüm şarapların fiyatı düşüyor.
2. Tüketici tercihleri: Belli bir şahsiyeti olan, kişilikli, dürüst yani manipüle edilmeden yapılmış ve yemekle uyumlu şarapları tercih etmeye başladı Batılı tüketici. Bir ara çok revaçta olan ve özellikle Yeni Dünya ve İtalya ile Fransa’nın bazı bölgelerinde yapılan gövdeli ama içi kof Cabernet Sauvignon, Shiraz ya da yumuşak içimli ama derinliği olmayan Merlot üzümünden yapılan sıradan şaraplar artık pek revaçta değil. Keza beyaz Chardonnay üzümünden yapılan ve daha çok meyve sodası gibi tatlımsı ve diğer lezzetleri maskeleyen biçimde meşe kokulu şarapların da pabucu dama atılıyor. Revaçta olan ise yerel üzümlerden yapılan ve belli bir teruarı yansıtan şaraplar. Eskiden bu tip üzümlerin çoğundan ‘bulk’ denilen adi şaraplar yapılırdı. Şimdi ise özellikle de eski bağlar değerlendirilmeye başlanınca, son derece ilginç ve piyasada kapışılan şaraplar yapılmaya başlandı.
Eskiden sadece fabrikasyon yöntemi ile milyonlarca şişe şarap üreten bir iki üreticinin hüküm sürdüğü bu bölgelerde şimdi küçük ölçekli üretim yapan ama katma değer olarak yabana atılmayacak değerlere ulaşmış üreticiler tezgahlarını kurdular. Fransa, İtalya, ABD ve İspanya gibi ülkelerden bu duruma o kadar çok örnek verilebilir ki bu konuda başlı başına bir kitap yazılabilir.
3. Üretici tercihleri: Miktar değil kalite. Eskiden üretimde amaç ölçeği artırmak ve bir bağdan mümkün olan en yüksek verimi elde etmekti. Zamanla, özellikle de küreselleşmenin etkisi ile bu strateji karaya oturdu. Kaliteli şarapların ancak eski bağlardan, doğru teruardan, verimi kısıtlayan çeşitli yöntemler ve, eğer mümkünse, uzun ve sıcaklığı kontrol eden fermantasyon ve doğal maya kullanımı ile elde edilebileceği anlaşıldı.
Sauvignon Blanc üzümünden dünyanın en iyi şaraplarını üreten ve geçenlerde bir uçak kazasında ölen Didier Dagueneau gibi üreticiler gençlere örnek oldular ve ülkemiz dahil şarapçılığın yapıldığı birçok ülkede bu tip kaliteli üretim yapan ama fiyatları makul tutan birçok üretici piyasaya çıktı. Bunun kadar umut verici bir gelişme de, daha önce piyasaya hakim olan büyük üreticilerin çoğunun bu duruma ayak uydurması yani giderek bağcılığa önem verip özel parsellerden eskiye göre çok daha kaliteli şaraplar yapmaya başlamaları.
4. İnternet ve Yeni Şarap Uzmanları: Bu konuda da tek seslilikten çok sesliliğe doğru gidiyoruz. Eskiden başta Amerikalı Robert Parker olmak üzere birkaç uzman ve birkaç dergi şarap piyasasını ve fiyatları büyük ölçüde etkiliyorlardı. Son bir iki senedir ise internette blog ya da web siteleri olan uzmanların sayısında ve bu uzmanların şarap severler nezdindeki prestijinde inanılmaz bir artış var. Kanımca üç nedeni var bu durumun.
Birincisi güvenilirlik. Bazı şarap uzmanlarının şarap dünyası ile yakın ticari ilişkiler içinde bulunması ve dergilerin reklam alması onlara olan güveni sarstı.
İkincisi şarap tüketicisinin bilinçlenip herkesin her şarap bölgesi konusunda otorite olamayacağını anlaması. İnternette yazanların pek çoğu sadece Bordeaux ya da Bourgogne ya da Alman beyaz şarapları gibi tek bir bölge üstünde son derece bilgili kimseler ve kendi alanları dışına pek çıkmıyorlar.
Üçüncü neden de bu tip internet site ve bloglarının izleyici sayısı çoğaldıkça üreticilerin bu kimselere sitede yer alabilmek için şarap yollamaları. Böylece çok miktarda şarap satın alabilecek ekonomik gücü olmayan uzmanların da sesini duyurması mümkün oluyor.
5. Şarapla yemek uyumu: Bu konuya verilen önemde müthiş bir artış var. Artık Batı dünyasındaki lokantalardan pek çoğu farklı öğünler ile farklı kadehte şaraplar öneriyor ve her öğünün değişik şaraplar ile eşleştirildiği özel mönüler hazırlıyorlar. Böylece, diyelim iki kişi, beş ayrı öğünle tek bir şişe seçmek zorunda kalacağınıza, aynı paraya veya daha ucuza beş ayrı şarap tadıyor ve adam başı gene yarım şişe içip yediğiniz yemekten daha fazla zevk alıyorsunuz.
Peki acaba bu yukarıda bahsettiğim değişiklikler bizi ne kadar etkiliyor ya da etkileyecek sevgili okuyucular?