Moskova’da başlayan serüven İstanbul’da devam etmiş ve iki ortak Şile yolunda, Çekmeköy’de bir kasap dükkanı-lokanta açmış. Son zamanlarda moda olan türden. Oktay Usta’nın en büyük tutkusu et seçmek ve pişirmek
Oktay Usta efendi mi efendi. Alçakgönüllü mü alçakgönüllü. İşinin ehli mi? Evet işinin de ehli.
Mektebi Sultani'den devre arkadaşım eski Şişecam Genel Müdürü değerli Talat Orhon’un mahdumu Zeki Orhon’sa zeki olmasına zeki. Hatta epeyce zeki. Aynı zamanda da azıcık hergele. Azıcık mı? Sultani'deki hikayelerinden bir roman olur. Eğer 10 yaş daha büyük olsaydı ya da Kemal Suman Abi 10 yaş daha genç olsaydı o Bitmeyen Mektep adlı Hababam Sınıfı'na taş çıkartan kitabında eminin bizim Zeki’ye koca bir bölüm ayırırdı.
Son zamanlarda moda olan türden
Şimdi size iki soru. Bir, Oktay Usta’yla Zeki bir araya gelebilir mi? İki, bir araya gelseler ortaya ne çıkar?
Cevaplar: 1- Zıt kutuplar birbirine çeker yeter ki kader onları bir araya getirsin. 2- Başlıktaki isme bakın.
Bizim Zeki ile Oktay Usta Moskova'da bir araya gelmişler. Nasıl mı? Dükkana gidince Zeki’ye sorun. İnanılmaz bir hikaye.
Moskova’da başlayan serüven İstanbul’da devam etmiş ve iki ortak Şile yolunda, Çekmeköy’de bir kasap dükkanı-lokanta açmışlar.
Evet evet. Son zamanlarda moda olan türden. Evlere servis de var, lokantada birkaç sandalye de var. Mangalları da var, etleri kuru dinlendirme için özel bölümleri de.
Zeki telefonda ısrar ediyor: "Neden bize gelmiyorsun? N’olur yahu bir dene ve beğenmedim de.”
Ham hım ediyorum, kem küm ediyorum ve sonunda doğruyu söylüyorum: “Şu yaz sıcağında Burgazada’dan ancak ‘Scarlett Johansson’u ayarladım seni otelde bekliyor’ dersen inerim abicim”.
Zeki küfe Melahat Hocamızı bile kundeye getirmiş adam. Benim gibi naif bir arkadaşını bir el enseyle halleder:
“Sorun yok Vedatçığım, sen gelmezsen biz sana geliriz.”
Başım üstüne tabii.
Taci Baba'yla Cengiz Yücel’in olduğu bir akşam geliyor.
Hem de ne geliş. Odun kömürünü bile kendi getirmiş.
Antrikottan salam, dana sosis ve sucuk gibi ufak çerezlikler de getirmiş. Bir de tüm adayı doyuracak kadar dana pirzola ve kuzu pirzola.
Eh, bize ne düşüyor?
Soğan, biber ve domates temin etmek.
Güzel bir yeşil salata hazırlamak. Vallahi bahçemizde güzel yeşil salata var. Salata sosu en güzel hazırladığım yemek.... Şey daha doğrusu hazırlamayı bildiğim tek yemek...
Oktay Usta’nın en büyük tutkusu ve ihtisas konusuysa et seçmek ve pişirmek.
Oktay Usta işini o kadar ciddiye alıyor ki mangal başında bile kendisi ve yardımcısı duruyor. Kendi pek yemiyor. Benim rahmetli babaannem Handan Milor gibi “Siz yiyin, ben yemiş gibi olur ve daha mutlu olurum” diyor.
Mutlu olmamak elde mi?
Dana antrikot salam gerçekten nefis. Dana sucuk da çok iyi. Arkasından kuzu pirzola geliyor. Oktay Usta herkese istediği gibi pişiriyor. Benimkinin içi pembe. Orta-az.
Kuzu pirzola bu sene yediğim en iyi kuzu pirzola. Eskisi gibi. Yavan değil et. Bizim adadaki kasap “Beyim, artık eski kuzuları bulamıyoruz, hep besi kuzusu ve mezbahadan 10-12 kiloluk kuzu gelmiyor, kesmiyorlar” diyor.
Tabii işin özü ekonomik. Fiyat farkı olmayınca bas iğneyi, doldur hormonu, büyüt kuzuyu sonra da inanılmaz bir pişkinlikle “Küçükleri kesmek günahtır” de!
Yani atalarımızın hepsi günahkâr, cehennemlik. Öyle mi?
Sağ ol Zeki. İyi bir kuzu bulmuşsun. Gönen’denmiş. İnşallah sadece bana değil tüm müşterilere sunarsın bu lezzeti.
Dana pirzola da hiç fena değil ama benim zevkime göre yeteri kadar kuru dinlendirilmemiş dana pirzola. 5-6 hafta dinlendirilen pirzolalarda metalik-mineral bir lezzet oluşuyor ve renk farklı oluyor.
Rokforlu sosla dana pirzola
Ama benim hanımın hazırladığı rokforlu sosla harika oluyor tam yağlı ve yağı ete güzel yayılmış dana pirzola.
Son olarak mangala sucuk atıyor Oktay Usta. Sucuk lezzetli ama biraz fazla kaçmış tuzu.Biz Sultanililer zaten her şeyde aşırıya kaçan tiplerizdir. Bir araya geldiğimiz zaman da iyice dağıtırız.
Neyse ki yanımızda patronlarımız var. Müşfik ve üzerlerimize titreyen ve biz yarım yüzyıllık delikanlıları çocuklar gibi şımartan patronlarımız. Onlar olmasa iyice cıvıtacağız ve gece bitmeyecek.
Biraz tolerans gösteriyor ama gerekli yerde frene basıyor patronlarımız. Et komasına girmekten kurtuluyoruz böylece.
Darısı sizin başınıza!