Milano’da popüler olmak için ambiyans ve lokasyon kadar, lezzet ve servis de önemli. Arkadaşımın tavsiyesiyle gittiğim Aromando’da bizi güzel bir yemek, iyi bir şarap ve güleryüzlü bir servis bekliyordu
Aromando, Milano’da son sene içinde açılan ve hemencecik üne kavuşan trattoria’lardan (daha çok yöresel tatlara yer veriliyor, fiyatları uygun, mütevazı mekan) biri. Milano’da popüler olmak için ambiyans ve lokasyon kadar lezzet ve servis de önemli. Hatta her şeyin başında. Arkadaşım David Kinch’in tavsiyesiyle gittiğimiz Aromando’ya adım atar atmaz sıcak bir “Merhaba” ile karşılaştık.
Hesabı ödedikten sonra da kapıya kadar uğurlandık ve çıkışta bize çok özel bir zeytinyağı hediye ettiler.
SIRA DIŞI MÖNÜ
Klasik mönülerin gelmesini beklerken 1950 ve 60’ların dergilerini önümüzde bulunca şaşırdık.
Meğer yemekler ve fiyatları bu harika dergilerin içine gömülü imiş. Bir yandan yemekleri seçerken diğer yandan da İtalyan dergilerinin içindeki resimleri bakarak saç ve giyim stillerini inceledik.
Tadım hoşluğu olarak önümüze gelen sebze çorbası ve arancini denen içi kıyma ve domates soslu pirinç köftesi lezzetliydi.
Ama asıl lezzet patlamasını kendilerinin hazırladığı ev yapımı şarküteri tabağı ile yaşadık. Hiçbir suni malzeme olmadan hazırlanan salam, sosis, guanciale, coppa, prosciutto çok çok iyi idi.
Sardinya’da ‘carasau’ denen bir nevi kıtır lavaş var. Aromando manda sütünden stracciatella peyniri ve ton balığı ile güzel bir pizza hazırlamış; bizim damak tadımıza çok uygun olan bu doğal ekmekten.
Üç ayrı ‘pasta’ denedik ve hepsini çok beğendik. İtalya’nın Apulia yöresinin kulak içi şeklindeki orecchiette makarnasına balık yumurtası ve organik brokoli yakışmış. Chianina denilen sığır türünden kıyma, füme prosciutto ya da domuz pastırması, San Marino domatesi ve füme scamorza peyniri ile hazırlanan beşamelli lazanya çok iyi. Son olarak bölüştüğümüz porcini mantarlı ve yumurtasız, su ve sert durum buğdayı ile kendilerinin hazırladıkları ‘testaroli della lunigiano’ denen kalın ve elle kesilmiş makarna ise harika.
Bunlardan sonra ana yemeğe takatimiz kalmadı ama ikram ettikleri ve yanında glukozsuz incir reçeli ile sunulan taze keçi peynirine “Hayır” diyemedik. Tatlı olarak da kahve soslu zabaglione, yani yumurta sarısı ve Marsala fortifye şarabından hazırlanan enfes bir tatlıyı bölüştük.
ŞARAP LİSTESİ DE ÖZENLİ
Yemekler kadar şarap listesine de özen gösterilmiş. İtalyan lokantasında olmama rağmen çok sevdiğim bir Bourgogne üreticisinin güzel bir şarabını görünce bir Fransız şarabı seçtim. 2009 Frederic Mugnier, Chambolle Musigny.
Eski bağlardan gelen ve Pinot Noir üzümü için çok koyu renkli olan bu şarap henüz bebeklik döneminde olmasına rağmen gerçekten keyif verici idi.
Burunda yabani ot, meyan kökü ve kırmızı orman meyveleri aromaları, damakta özellikle ahududu, bitimi uzun ve hafif etsi olan bu kompleks şarap, Bourgogne şaraplarını tanımak isteyen herkese önerilir. Fiyatı 65 euro olan bu harika şarabı denerseniz özellikle kadifemsi dokusu, güçlü orta damağı, yoğunluğu ve yudumladıktan sonra damağınızda kalan tatlımsı baharat lezzetlerine dikkatinizi çekerim.
Pinot Noir üzümü dünyanın hiçbir yerinde Fransa’nın Burgonya bölgesinde verdiği sonucu vermiyor ve yukarıda bahsettiğim iyi bir üreticinin en basit şarabı bile (Chambolle Musigny Village denen ve 1. Ve Grand Cru’lerin altında klasifye edilen bir apelasyon) insanı nirvanaya çıkarabiliyor.
Çok iyi ve fiyatı uygun beyaz şaraplar da var listede. Dünyanın en iyi Riesling’leri Almanya’da Mosel bölgesinde üretilir. Mosel bölgesinde çok üretici ver ama Egon Muller için “Bölgenin Romanee Conti’si” denebilir.
Egon Muller’in bazı tatlı şarapları müzayedelerde satılıyor ve fiyat on binlerce euro olabiliyor. Kendisinin 1976 Auslese’sini denedim. Benim için en az 1978 Domaine Romanee Conti Montrachet kadar kompleks idi. Muller’in en basit şarabı bile çok iyi. Çevirme kapaklı olan bu şarap; Riesling Scharzhof. 2011 Aromando’da 29 euro.
Güzel bir yemek, iyi bir şarap ve güleryüzlü bir servis bir araya gelince cennet yeryüzüne inmiş oluyor.
DEĞERLENDiRME: 4.5