Asmalımescit’te Donizetti Oteli’nin üst katında yer alan ‘Duble Meze’ kalitesiyle kendine hayran bırakıyor. Mekan ucuz değil ama İstanbul’un en pahalı lokantaları arasında da değil
Asmalımescit’teki ‘Duble Meze’ İstanbul’da en keyif aldığım meyhanelerden... Buraya daha önce çekim için gitmiştim.
Yaz sonunda ise ailemle gittim ve daha çok keyif aldım. İşletmecilerden Arto Bey yoktu ama Celal Çapa’nın oğlu Emre ile tanıştım ve kendisinin hem idealist, hem bilgili olduğunu görmek; gelecekle ilgili projelerini dinlemek, beni mutlu etti.
ÇAPA’NIN BAŞARISI
Ülkemizde lokantaların kökleşmesi ve uluslararası standarda kavuşması için malzeme kalitelerini çok yukarılara çıkarmaları lazım. Batı’da artık birçok lokantanın kendi çiftliği ya da onlar için endüstriyel olmayan ürünler sağlayan çiftliklerle anlaşmaları var.
Amerika’da Portland gibi gurme haritasında yer almayan bir kenti ziyaret ettiğinizde bile, doğru adreslere giderseniz; malzeme kalitesinin bizden 2-3 gömlek yukarıda olduğunu görürsünüz. Bunun gerisinde elbette ki; hem halkın bilinci, hem de önemli bir altyapı ve tarımdaki üretim tarzı yatıyor.
Genç Emre Çapa, Boston’da pek çok zengin çocuğu gibi hovardalık ederek vakit geçirmemiş, işin derinine inmiş. İnsanın hem insanın içinde olması lazım, hem de ciddi aile terbiye ve görgüsü gerekli... Darısı diğer zengin çocuklarının başına diyelim.
Özetlemem gerekirse; Duble Meze’nin kalitesi çekimde gördüğümle aynı. Hardallı levrek, muhammara, deniz börülceli minik Boğaz karidesi, kestane mantarlı humus, nane ve çökelek peynirli domates salatası çok sevdiğim mezelerden oldu. Babaganuş (tahinli soslu patlıcan salatası), pastırma turşu, somon ceviche, tütsülenmiş yeşil biberli borani de lezzetli.
BURADAKi HER ŞEY TAM RAKILIK
Kim ne derse desin, bademli kokoreç bruschetta’ları çok seviyorum. Bütün değil, parçalanmış kokoreç. Kızarmış ekmek üzerinde ve bol baharatlı. Bundan daha iyi kokoreç elbette ki yedim ama kokoreçcilerde rakı içemiyorsunuz ki!
Sucuklu sıcak humus da rakılık.
Eğer rakı içiyorsanız; ızgara hellim peyniri ve dana yaprak ciğerlerini de tavsiye ederim. İyi temizlenmiş, kokusuz. Ciğerin sulu kalmasını söyleyin. Bir dakika fazla pişerse kuruyor.
Grup olarak gidin ve yemekleri paylaşın ki, balığa yer kalsın. Ben burada iki kez granyoz yedim ve çok sevdim. Bu deniz balığının neden İstanbul’da nadiren bulunduğunu bilmiyorum. Fırında patates ve soğan ile pişince çok lezzetli oluyor. Yanında da Duble Meze’nin karışık ve bol otlu, aromatik salatasını isteyin.
İstanbul’da doğru dürüst salata yapmayı bilen birkaç lokantadan biri. Bu balıkla rakı olmaz. İyi bir beyaz gerekiyor ama o zor işte. İyi bir Fransız Chablis yakışır.
DEĞERLENDİRME: HHHHH (4/5)