Biz daha çok yumuşak ve mineral açısından fakir suları yeğliyoruz. Halbuki makbul olan kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin yüksek mineralli ve asidik özelliği düşük sular
Huzurunuzda günah çıkarmak isterim. Yeme-içme konularında beş yıldır yazıyorum.
Özellikle bilgili ve meraklı olduğum şarap konusunda epey ahkâm kesiyorum.
İyi şarap benim için sadece fermante edilmiş üzüm suyu değil. Olmazsa olmaz ve iyi yemeğin tamamlayıcısı bir iksir.
Ama şaraptan daha da önemli ve kutsallığını kimsenin yadsıyamayacagı bir iksir daha var:
SU.
Bu konuda özellikle Fransız olduğumu Adnan Erem Bey’i tanıyınca anladım.
Sayılı su eksperinden biri
Adnan Erem Bey ülkemizin yetiştirdiği değerli yöneticilerden biri. Yakın zamana kadar Doluca’nın CEO’su idi. Doluca’da iken gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmek istediği projeleri ben kenardan hayranlıkla izledim. Kendisi ondan önce de Sabancı Grubu’nda üst düzey yöneticiliği yapmış, gıda ve içecek sektörünün girdisini çıktısını çok iyi bilen biri.
Dahası var. Adnan Bey ülkemizdeki az sayıdaki su eksperinden biri. Bu konuda yazdığı ama yayımlamadığı bir kitabı da var.
Hayatta sudan önemli ne olabilir ki?
Su, yaşamın başlangıcı,
Su, yaşamın kaynağı,
Su, savaşların nedeni,
Su, yerleşim bölgelerinin seçilme nedeni,
Su, bazen sel gibi nedenlerle ölüm, bazen zemzem suyu gibi kutsal,
Su her şey...
Peki ben, sizler suyu ne kadar yakından tanıyoruz?
İçtiğimiz suyu ne gibi özelliklerine bakarak seçiyoruz?
Ben Adnan Bey’i tanıdıktan sonra bu konuda öğrenmem gereken çok şey olduğuna karar verdim.
Bu durumu değiştirmek için ilk adımı attım. Rica ettim Adnan Bey bir su paneli düzenledi.
İnşallah arkası da gelecek. İlk panelde sadece yedi su tadıldı.Bu konuda detayları benim web sitemde bulabilirsiniz. Ama benim için önemli olan hangi suyun birinci geldiği, hangilerinin çok beğenildiği değil.
Biz Türkler daha çok yumuşak ve mineral açısından fakir suları yeğliyoruz.
Halbuki makbul olan kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin yüksek mineralli ve asidik özelliği düşük sular.
Organlarımızın, özellikle de böbreklerimizin düzenli çalışması ve vücudumuzdaki toksin maddelerin dışarı atılması ve vücudun temizlenmesi için günde 1.5-2 litre suya ihtiyacımız var tabii. Ama su, bazen alkollü içkilerden bile tehlikeli!
Tehlikeli çünkü ülkemiz deprem kuşağında ve çevre kirliliği herkesin bildiği üzere başımızın belası.
Yedi farklı su denedik
Büyük şehirlerdeki su havzalarının temiz su barındırması artık mümkün değil gibi.
Acaba içtiğimiz şişe suları radyoaktivite yönünden takip ediliyor mu?
Bu konuda herhangi bir denetim var mı?
Ülkemizde yaygın dağıtım alanı olan ve belli bir kaynağın adını taşıyan sular acaba gerçekten hep bu kaynaktan elde ediliyor mu?
Bu tip soruları çoğaltabilirim ama niyetim panik yaratmak değil.
Niyetim bu konuda bir yandan kendi bilgimi genişletirken diğer yandan öğrendiklerimi paylaşmak ve bilenlerden öğrenmek.
İleride tanınmış marka suların dışında kalan küçük markaları da değerlendirmek için panellere Adnan Bey’in başkanlığında devam etmek istiyorum.
Su gibi aziz olun değerli okuyucular.