Güzel yemek yemek eskiden hepimizin ortak zevkiydi. Artık önemli olan o süreçten aldığınız haz değil; kendinizi teşhir etmek. İşin özü yerine görselinin geçmesi de bir nevi fetişleştirme oluyor
Geçen hafta Milliyet Pazar’daki yazımın başlığı ‘Yaşamın Efsununu Yitirmesi ve Şarap’tı.
Bu pazar da bu konuya devam edeceğim. Genel ilgi görür mü, bilmiyorum ama son zamanlarda en keyif alarak yazdığım yazılar bunlar.
Şarap konusunda düşünürken; birden bire lokanta konusunda da aynı sürecin, farklı biçimde yaşandığını düşündüm. Ama şaraba göre daha da acıklı, tam anlamıyla patetik bir biçimde.
Güzel yemek yemek ve bundan keyif almak eskiden hepimizin ortak zevkiydi. Sınıf ve coğrafya farkı gözetmeksizin...
Ev yapımı tarhana çorbasını, odun fırını ekmeğiyle kaşıklayan dar gelirli bir Anadolu insanıyla; foie gras/kaz ciğeri terini brioche ekmeğine sürerek yiyen zengin Fransız, herhalde çok benzer şekilde bu süreçten haz alıyor, mutlu oluyordu.
LEZZET KONUŞULURDU
Şimdi aynı insanların bir pazar öğleninde aileleriyle lokantaya gittiklerini düşünelim.
Anadolulu, ‘aile’ için olan üst kata çıkıyor.
Önlerinde nefis bir tepsi kebap veya güveç. Hep beraber ekmek ya da pidelerini kaşık gibi kullanıp afiyetle yiyorlar.
Bey, “Tam benim damak tadıma göre” diyor. Hanım “İyi ama biraz yağlı” diyor.
Fransız, favori bistro’suna ailesini götürüyor. Çocuklar yanında buharda pişmiş sebzeler olan levrek balığını yiyor... Brokoliyi tabakta bırakırlarken karıyla koca iki kişilik cassoulet’ye saldırıyor.
Bey, ördek ya da kaz budunu kemiğinden tutup, öyle bir iştahla yiyor ki, eşinin içinden “Dikkat et, göbeğin bayağı çıktı” demek geçse bile “Oui, c’est delicieux/ Evet, bu harika lezzetli” demekle yetiniyor.
Ya bügünlerde ne oluyor?
Anadolu’yu bir kenara bırakalım. Gelişme sürecinden, metropollerde yaşayan insanlardan, modern tüketiciden, ‘gurme’ denen kategoriden bahsedelim.
İLETİŞİM HAK GETİRE
Artık birbirimizle konuşmuyoruz. Elimizde modern silahımız...
Karı, koca, çocuklar, hepimiz hemencecik silahımızı masanın üzerine koyup, ardı ardına fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Masada iletişim artık hak getire.
Önemli olan başkaları.
Ard arda çekilen mesajlar: “Falanca lokantadayım, filanca yemeği yiyorum.” Twitter, Instagram, yarın bir başkası. Artık önemli olan sosyal medya.
Öyle uygulamalar var ki, yemeğin fotoğrafını çekip, birkaç kelime yazıp, anında sitenizde yayımlanacak bir makale bile yazabiliyorsunuz.
Süreçten zevk almamız değil önemli olan... Amaç bir şekilde, bir yandan kendimizi teşhir ederken, diğer yandan başkalarını imrendirerek kendi farklılığımızı, ‘üstünlüğümüzü’ ortaya koymak.
Yemek pornosu internette geometrik seri hızıyla gelişiyor.
Lokantalar da bunun farkında. Olayın özü lezzet değil; lezzet nasıl fotoğrafa girer... Amaç görsel olduğu için, giderek sunuma ve renklere önem veriyor, bazen profesyonel fotografçılar tutarak aslında hiç pişirmedikleri öğünlerin fotoğraflarını kendi blog’larında ve yelp gibi sitelerde (bir müşteri çekmiş gibi) yayınlatıyorlar.
LOKANTALAR FARKINDA
Biz bu konuda daha yeniyiz ama gelişme bu yönde. Öyle bir noktaya geldik ki, belli yerlerde yemek yemek, aynen Prada çanta taşımak gibi bir statü sembolü, bir ayrıcalık haline geldi.
Artık önemli olan o süreçten aldığınız haz değil.
Ne yediğiniz de önemli değil; zaten hatırlamıyorsunuz: “Ay şekerim, Instagram’a koydum işte. Harikaydı her şey!”
Helal olsun bazı ‘in’ lokantalara. Hiç para harcamadan reklamlarını yaptırıyorlar.
Helal olsun modern teknolojiye. Yemek yemek gibi dünyanın, cinsel ilişkiden sonra en mahrem ve kişiye özel hazzını, özel alandan alıp, pazara çıkarttı ve metalaştırdı. (Avrupa’da birçok ülkede izinleri olmadan insanları yemek yerken gösteremezsiniz çünkü bu kişinin özel alanına girer.)
FARKLI BİR HAZ TÜRÜ
Bazen bu süreç devam ederse, “Acaba gelecekte yatak odamıza da sıçrayacak ve her türlü detayı, her an, herkesle paylaşıp, her türlü cevaba açık olacak mıyız?” diye düşünmeden edemiyorum.
Yaşamın efsununu ve romantik boyutunu yitirmesinin de ötesinde tam bir bayağılaşma, kendi kendimizi teşhir yolu ile metalaştırma, bir yandan bilmediğimiz güçler tarafından manipule edilirken diğer yandan yapay bir dünyada yaşama söz konusu.
“Bu tip teşhircilikten haz alınmıyor” demiyorum ama farklı bir haz türü bu. İşin özü yerine görselinin geçmesi bir anlamda fetişleştirme oluyor.
Ama kimbilir belki böylesi daha iyi çünkü ‘gerçek’ dünya can yakıyor, yapayı ise sunduğu ve herkesin elinde olan oyuncaklarla zamanı öldürmemizi sağlıyor.
Hemen herkesin aynı fetişi paylaştığını görünce de utanç duygusundan kurtuluyoruz!