Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Artık bizde bile tarihe karışıyor görücü usulü evlilik. Her zaman başarısız olduğundan değil. Bu şekilde çok mutlu yuvanın temeli atılmıştır.
Ama insanın seçim hakkı elinden alındığı için çağdaş dünyada yeri yok artık bu kurumun. Demokrasi demek özünde seçim özgürlüğü demek.
Kendinize eş seçme konusunda olduğu gibi başka alanlarda da seçim şans ve hakkınızın geniş tutulmasını istersiniz.
Hata yapabilirsiniz ama başkalarının size “doğru” seçimi dayatmasından daha ehven-i şerdir hata yapmak.
Maalesef ülkemizde “görücü usulü evlilik” şarap alanında devam ediyor. Birçok lokanta ne içeceğimize karar verme yetkisini kendinde görüyor. Görüyor çünkü birçok lokantada, hatta pahalı restoranlarda, tek bir üreticinin şarapları sunuluyor müşteriye.

Kısıtlı seçimler
Bu duruma tepki göstermeliyiz. Siz, ben, hepimiz. Bize bu kadar kısıtlı seçimler sunan ve sonra da toptan şarap fiyatlarını dört ya da beş ile katlayan restoranlara hoşnutsuzluğumuzu belirtmeliyiz. Kibarca ama kararlı bir biçimde.
Bu konuyu geçenlerde Türk basınının önde gelen isimlerinden biri ile konuşuyordum. Uzun mesaisi sonunda dışarıda yemek yediği zaman duruma, zamana, zemine, iştah durumuna ve ne yediğine bağlı olarak canı değişik şaraplar çekiyor. Bazen yeni şeyler denemek, değişik tatlar keşfetmek istiyor. Şarap listesinde aynı şirketin şarapları olduğunu görünce de keyfi kaçıyor tabii ki. Benim de kaçıyor. Bahsettiğim iki-üç önde gelen firmanın şaraplarını beğenmediğimden değil. Hepsinin iyi şarapları var. Ama bir kere seçimi yapamamaktan ve ne içeceğimin bana dayatılmasından şikâyetçiyim.

Listede olmuyor
İkincisi, benim o gün için uygun gördüğüm ve seçtiğim yemekle iyi gideceğini düşündüğüm şaraplar o listede olmuyor. En önemlisi de küçük üreticilerin şaraplarını da listede görmek istiyorum. Corvus, Melen, Sevilen, Büyülübağ ve daha niceleri güzel şaraplar yapıyorlar, yapacaklar. Pazara yeni girecekler de olacak. Minik, küçük ve orta ölçekli üreticilerin şaraplarını birçok tüketici ancak lokantalarda tanıyabilir. Lokantalarımız bu konuda kısa dönemli çıkarlarını düşünüp “müşteri umduğunu değil bulduğunu içer” dedikçe ülkemizde kaliteli şarapçılığın gelişmesine sekte vurmuş olurlar.
Sonuçta bizim gibi şarapçılığın devamlı sekteye uğratılmaya çalışıldığı ve bu işe gönül vermiş büyük, küçük, tüm üreticilerin Don Kişot’luk yapmaya mecbur kaldığı bir ülkede tüm sektör birlikte çıkar ya da batar. İnanıyorum ki değişik üreticilerin şaraplarının şarap listelerinde yer bulması herkesin, tüm sektörün çıkarına olacaktır.
Seçme özgürlüğünüzün kısıtlanmasına lütfen izin vermeyin sevgili okuyucular.


Şarap sunumunun incelikleri
Müşteriye saygısızlık sadece şarap seçimini sınırlamakla da yapılmıyor ülkemizde.
Masanıza şarabın nasıl getirildiğinden tutun da nasıl ve hangi derecede servis edildiğine kadar çok fazla sorunumuz var. Bazılarına kısaca değineyim.

1: Beyaz şaraplar üzümüne ve kalitesine göre genellikle 12 ila 16 derece arası, kırmızlar da 16 ila 19 derece arası servis edilmelidir. Bizde her şey çok sıcak geliyor ama arada, özellikle beyazların, aşırı soğuk geldiği de oluyor.

2: Beyazları soğutmak için kullanılan kovalar içler acısı. Pek kısa boyları. Daha çok kola şişesi falan soğutmaya uygunlar. Buz da sadece altta olduğu için şarap kolay kolay soğumuyor tabii. 5-10 dakika bu pozisyonda kalan şişe gerekli dereceye çekilemiyor. Yemekler geldiğinde şarap daha soğumamış oluyor. Yüksekliği adam gibi ve soğutmaya uygun kovalar bulunmuyor mu ülkemizde?

3: Uzun süren bir yemek süresince beyazlar gereğinden fazla soğuyor (sonra da “işte soğudu beyim” diyerek yaraya tuz ekiliyor), kırmızılar ise özellikle yazın ya da sıcak salonlarda 23-25 dereceye çıkarak berbat ediliyor. Bu durumların yaşanmaması için beyaz şarabı doğru derecede getirip adam gibi ve içi soğuk su ve çok az buz dolu bir kovada bekletmek ve aynı sıcaklığı muhafaza etmek gerekir. Kırmızılar için de sıcaklığı insule eden ve ısınmayı önleyen özel kaplarda muhafaza etmek şarttır. Eğer şarap sürahiden geçirildi ise sürahi de az buzlu kovada saklanabilir.

4: Bizde garsonların yaptığı gibi şarap kadehlere su gibi ağzına kadar konmaz. Hafif çalkalayıp aromayı koklamaya izin vermek için üçte bir doldurulur bardaklar. Aksi takdirde çalkalarken şarap kravatınıza ya da gömleğinize dökülür ve şarap lekesi yiyen kravatı çöpe atmak gerekir. Kanımca şarabı kadehin ağzına kadar dolduran lokanta giyim kuşamınıza verdiği zararı telafi etmelidir.

5: Balık lokantalarının çoğunda önümüze gelen şarap kadehleri inanılmaz adi ve çok ufaklar. Lüks Batı tipi lokantalarda da nedense balon gibi kocaman ve daha çok genç Bordo ya da Amerikan Cabernet’leri için uygun kadehler konuyor önümüze. Bunun ortası yok mu acaba?