Bizde lokantalar şef ya da patronların adı ile anılmaz. Aşçı bir zanaatkâr olarak görülür, sanatkâr değil. Batı dünyasında durum farklıdır tabii çünkü oralarda bazı aşçılar ünlü sanatçıların ya da sporcuların statüsündedir ve büyük itibar görürler. “Yıldız aşçı” kavramı belli bir kültür ve sosyo-ekonomik gelişme düzeyi gerektirir ve yeterli koşulların oluşması zaman alır. Ayrıca “yıldız aşçı” kavramının gerekli ya da cazip bir şey olup olmadığı tartışma götürür.
Buna karşılık kişiliği ve stili lokantanın her yerine sızmış, onlar olmadan o lokantanın var olması imkânsız renkli kişilikler vardır bizde. Ekzantrik ve karizması olan patronlar. Yakup gibi, İzzet Çapa gibi, Toprağı bol olsun, balıkçı Hasan Dipdiri gibi. Eğer bu insanlar ile yıldızınız barışır, mikro dalgalarınız birbirini tutar ve stiliniz uyuşursa bu kimselerin işlettiği yerler sizin için evinizin uzantısı olur. İnsan evinde rahat etmediği kadar keyif alır bu tip yerlerden. Bir kaçamak yapacağı zaman da sevgili ve gizli aşklarını hep buralara götürür.
‘Kaz ciğeri’ ya da ‘rakı’ gibi bir hanım
Karşılıklı kimyalar uyuşmazsa o başka. Bir türlü anlayamazsınız bazı yerlerin nasıl tutulduğunu.
Ancak, bazen insan çileden çıksa da, Allah’a şükür renkli ve her türlü sürprize gebe bir ülkede yaşıyoruz. Herkes kafasına göre bir meyhaneye ve buraya birlikte gidecek arkadaşlar bulabilir.
Benim yeni keşfettiğim ama kısa zamanda “favori”lerimden biri haline gelen bir Asmalımescit Meyhanesi de Şehbender 14. Yemeklerden dolayı mı? Değil. Peki, neden?
Çünkü başında muazzam bir hatun var. Esin Şerbetçi Hanım. Şerbet gibi tatlı bir insan mı? Eğer tatlı olmak her an herkese gülücükler dağıtmak anlamına geliyorsa, bilemem. Ama benim deyimimle “kaz ciğeri” ya da “rakı” gibi bir hanım. Yani ya çok seversiniz ya bu kadar şahsiyetli bir hanım sizi rahatsız eder. Ama kayıtsız kalamazsınız. İnsan bu kadar görmüş geçirmiş, kafasını kesseniz doğru sözlülüğünden ve terbiyesinden ödün vermeyecek, seviyesini düşürmeyecek, gözünüze bakıp yüreğinizi ve beyninizi okuyacak ve sizi samimi bulursa kendi duygularını da paylaşacak bir bayana nasıl kayıtsız kalır ki? Hele hele o bayan, sizinle uzun sure sohbet ederse, kendinizi bu sohbet sonunda duygusal açıdan daha bir zenginleşmiş, soylulaşmış, belki de en mühimi daha “mutlu” hissediyorsanız o bayanın işlettiği lokantanın müdavimlerinden olmaz mısınız?
Eski meyhane kültürü yaşatılıyor
Bu arada, hele hele Esin Hanım’ın eli mutfağa da değdi ise yemekler de standart üstü hani.
Ahtapot salata lezzetli. Beyin salata olması gereken gibi. Yaprak ciğer iyice. Paçanga börek de keza öyle.
Değişik mezeler de var. Ev yapımı tarama. Somon havyarlı bıldırcın yumurta. Rus usulü pirocki böreği. İçi peynir, yumurta ve avokado püre ile doldurulmuş olgun avokado.
Bir de Esin Hanım’ın kokusuz Türk votkasından kendi yaptığı bir votka var ki eski Rejans ile yarışır.
Öte yandan acaba kim misafirperverlik ve artık kaybolmakta olan eski meyhane kültürünü yaşatmakta Esin Hanım ile yarışır ya da yarışabilir?
Çıtayı yarım basamak yükselten iki Syrah ve bir Sauvignon
İki hafta önce Kavaklıdere 2006 Pendore Syrah’nın Türkiye’de bu üzümden yapılan en iyi şarap olduğunu ve çıtayı bir basamak yukarı çektiğini yazmıştım. İki Syrah daha tavsiye etmek istiyorum. Kanımca bu ikisi Pendore’den yarım basamak geride ama gene de çıtayı yarım basamak yükseltiyor.
1. Kavaklıdere 2006 Egeo Syrah
Bağlar Pendore gibi Salihli’den. Ancak Pendore’nin derinliği yok ve daha az kompleks. Meyve ağırlıklı dediğimiz, meyve aroma ve kokularının ön plana çıktığı, yumuşak ve kadife dokulu, bir çok Türk şarabı gibi sulandırılmış ya da “astringent” (damak büzdürten, aşırı buruk) olmayan bir şarap. Tanenler yumuşak ama sanki meşe fıçıda biraz fazla bekletilmiş de bu yüzden meşe tanenleri şimdilik çok baskın gibi. İki sene bekletirseniz daha dengeli hale gelebilir. 45 YTL.
2. Kayra 2005 Imperial Syrah
Belli ki genç ve pek konsantre ürün vermeyecek bağlardan toplanan üzümlerden üretilmiş. Ama ezik büzük olmayan üzümler ve belli bir standart tutturulmuş. Güçlü ya da yoğun değil ama dengeli. Meşe fıçıda belki bu yoğunluk derecesinin gerektirdiği süreden çok bekletilmiş ama tanenler yumuşak ve şaraba entegre. Meyankökü aroması, damakta dans eden kara orman meyveleri tatları ve hafif kısa bitim insanin aklına standart Kaliforniya Syrah’larını çağrıştırıyor. Her halükârda bu şarap Kayra’nın kaliteye önem vermeye başladığının müjdecisi. 85 YTL.
3. Kavaklıdere 2007 Egeo Sauvignon
Başarılı. Daha çok Yeni Zelanda Sauvignon’ları stilinde yani ıslak çimen aromalı, damakta Bektaşi üzümü ve ayva lezzeti olan, dürüst yapılmış, teruarı yansıtan bir beyaz şarap. Kavaklıdere’nin üst düzey Fransız Sauvignon’ları ayarındaki 2006 Cotes d’Avanos Sauvignon ile birlikte içmezseniz daha fazla takdir edersiniz. 45 YTL.