Bebek’te harika bir konuma sahip Poseidon, İstanbul’un en iyi beş balık lokantasından biriydi. Sonra inişe geçti. Kötü değil ama ortalama, manzara satan bir Boğaz lokantası haline geldi. Ben de bir yazımda bunu belirttim ve nedenlerini sıraladım.
Cemal Bey’in mektubu
Yazımın ardından lokantanın ortaklarından Cemal Bey, bir mektup yolladı. Eleştirilerime katıldığını belirtti ve yönetim değişikliği olduğunu, beni tekrar lokantasında görmekten mutluluk duyacağını söyledi. Poseidon eski göz ağrılarımdan olduğu için bu yazı beni etkiledi. Ama uzun süre cevap vermedim; lokantanın müdavimlerinden sinyal bekledim.
Arkadaşım Cevdet Denizer, lokantanın eski formuna kavuştuğunu söyledi. Ben de denediğim zaman Cevdet’le hemfikir oldum. Bu arada Cemal Bey’le de tanıştım. Açıksözlülüğü, iyi niyeti ve gayreti beni etkiledi.
Sonra acı bir haber aldım. Poseidon mal sahibiyle yaşanan bir sorundan dolayı kapanıyordu. İnanması güç ama arkadaşlarımla lokantayı ziyaret ettiğim akşam durum belli olmuş. Cevdet Bey yurt dışında olduğu için orada yoktu ve bu durumda lokantaya not vermek sözkonusu değildi. Ben de hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve eleştirmen şapkamı çıkardım, misafir olmayı kabul ettim.
Az ve öz menü sundular
Sevgili Cemal Bey, sanki hem beynimi hem kalbimi okumuştu. Bana, her şeyden önemli olan dostluğunun yanında tam istediğim gibi bir menü sundu: Az ama öz!
Dört soğuk, üç minik ara sıcak ve balık.
Pek az lokantanın satın aldığı kalitede tam yağlı Ezine peyniri, bol kırmızı havyarlı leziz bir tarama. Süzme yoğurt ve acı biber dışında ekşi elmanın çok yakıştığı bir atom meze. Ve elbette lakerda.
En zor zamanlarında bile Poseidon, İstanbul’un en iyi üç lakerdasını tadabileceğiniz bir mekan oldu. Tuzu kararında, çok iyi temizlenmiş, ne sert ne yumuşak ve tam kıvamını bulmuş bir lakerda.
Ara sıcaklar da iyiydi
Kadayıfa sarılı ve acılı - ekşili soslu jumbo karidesi iyiydi. Ispanak yatağında deniz mahsülleri kavurmayı da çok sevdim. Ispanak diri, deniz mahsülleri suluydu. Asma yaprağında çinekopsa belleğime kazındı. Bu klasik ara sıcak tam olması gerektiği gibiydi. İncecik, taze ve tuzlu olmayan, mis gibi köz kokan asma yaprağıyla dünyanın en muhteşem balıklarından çinekop arasındaki etkileşim için tek şey söylenebilir: Birbirleri için yaratılmışlar.
Asıl sürpriz sona saklandı
Tandır fırında ağır ağır pişmiş gerçek Boğaz kalkanı. Tepsinin kenarlarında, İtalya ve Fransa’daki balık lokantalarında gördüğüm gibi kalın kesilmiş patates ve diş sarımsaklar... Karamelize olmuş sarımsak ve patates kalkan kadar lezzetliydi.
Böyle bir yemeğin yanında rakı değil mineralitesi zengin beyaz şaraplar gerekeceği için kendi şaraplarımızı getirdik.
Tüccar olmayan bir üreticinin Premier Cru Chablis şarabı ve Loire bölgesinin çok iyi bir üreticisinin Pinot Noir üzümünden yaptığı bir roze. Gönül isterki, ülkemizde de bu düzeyde şaraplar olsun. Çünkü Boğaz kalkan ve çinekobu bunu hak ediyor.