Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ahmet Kutman herhalde 60 yaşın altında değil. Öte yandan kamyonetin kasasına atlamaktaki çevikliğini ve gözlerindeki parıltıyı fark ederseniz gönlünün ve vücudunun genç kaldığını ve birçok delikanlı ile aşık atabileceğini fark edersiniz.
Kendisi geçmişi neredeyse genç cumhuriyetimizin tarihi ile özdeşleşmiş Doluca Şarapları’nın yönetim kurulu başkanı.
Peki onu böylesine mutlu kılan ne?
Muhakkak ki yaptığı işi seviyor. İki iyi yetişmiş evladı var. Her ikisi de şirkete sahip çıkmışlar ve gelecek güven altında. Yakın zamanda şirketin başına dört dörtlük bir profesyonel yönetici geçmiş ve böylece Doluca artık pazarda tutunmak için olmazsa olmaz koşul haline gelen uluslararası rekabet gücüne sahip olmak için gerekli adımları atmaya hazır hale gelmiş.
Ahmet Bey’in yanında dinamik ve işini seven ve kendisine bağlı bir üretim müdürü ve bağcılık sorumlusu da var. Avustralyalı danışmanlar ile de iyi ilişkiler kurulmuş.
Ama bütün bunların ötesinde Ahmet Bey’i heyecanlandıran ve yaşamına renk, hatta metafizik derinlik kazandıran bir faktör daha var.

Kutman’ın ziraatçi kimliği
Bağcılığı seviyor Ahmet Bey. Biliyor ki kaliteli şarap kaliteli üzümden elde edilir. Gelip geçici hükümetler ne düşünürse düşünsün şarap işi öncelikle tarımsal bir uğraş alanıdır. Uluslararası alanda rekabet edebilmek için ziraatçı kimliğin endüstriyel kimliğin önüne geçmesi gerekir.
Aksi takdirde yapılan şarap daha çok meşrubat sıfatına layık olur. Yaşayan, değişen ve yıllandıkça güzelleşen bir iksir haline gelmez.
Ahmet Kutman Bey, ziraatçı kimliğini diğer kimliklerinin önüne koymuş.
Kendisi ile Doluca’nın Çanakkale-Alçıtepedeki bağlarında dolaşıyoruz.
Bağların konumu muhteşem. Sıcak bir iklim değil. Geceler serin. Üzümler aşırı “pişip” yıllanmak için gerekli asiditeden mahrum kalmayacaklar. Bağda kurulan özel meteoroloji istasyonu sayesinde asmaların gelişmesini izlemek ve sulama, optimum hasat zamanı gibi kararları yerinde ve doğru vermek kolaylaşacak.
Artık herkes biliyor ki bağcılık üzerinde kontrol olmadan iyi şarap üretmek mucizelere kalmış.
Doluca’nın elbetteki Mürefte’de bağları var. Sarafin adı birçok tüketicinin bilincinde ‘kalite’ ile özdeşleşmiş durumda.
Ama pazar ekonomisinin kurallarında, özellikle de arada sırada ortaya çıkan hıçkırık krizlerine rağmen bir adım geri gitse bile gelişme yönü ileriye doğru olan global pazarın kurallarında, yerinde durmak yok.
Elinde olanla yetinmeye çalışmak avucunda sımsıkı tuttuğunu sandığın “talih kuşu”nun uçup gitmesine neden olabilir.
Doluca bu gerçeğin farkında. Bir şeyin daha bilincinde Doluca.
Parayı basıp yabancı ve meşhur önologları Türkiye’ye getirebilirsin. Daha kimse başaramadı ama Michel Rolland ya da Ricardo Cotarella’yı bile getirebilirsin.
Ama bu süper önologlardan bir Hagi veya Alex çıkmaz. Çok basit bir nedenle.
Senede 10, en fazla 15 gün kalabilir bu değerli önologlar ülkede.
Esas çabaları da dünya çapında şarap yapmaya yönelmez. Bu nitelikte şarapları kendi ülkelerinde yapmaya çalışırlar.
Yabancı önologların dikkatleri bozuk ve kötü şarap yapmamaya yönelir.
Bu da tabii önemli. Özellikle de piyasadaki 10 şaraptan 7 tanesinin vasat altı ya da ciddi kusurlu olduğu bir ülkede.
Bu durumda vasata ulaşmak bile ileriye doğru bir adım tabii ki. İç pazarda başarılı olmak için yeter. Kısa dönemde.
Orta dönem için ise yetmez. Hele hele, er veya geç bu sektördeki korumacılık azalmaya yüz tuttukça vasata yönelmek tarih sahnesinden silinmenin en kestirme yolu olur.
Doluca üst yönetimi, bu gerçeğin farkında. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kutman Bey farkında. Deneyimli CEO Adnan Eren Bey farkında.
Her ikisi de hedeflerini yüksek tutarak aslında gerçekçi olanı yapıyorlar.

Haklı bir gurur ifadesi
Adnan Bey uluslararası alanda hatırı sayılır bir şirket haline gelmek için gerekli kurumsal düzenlemelerle uğraşıyor.
Ahmet Bey de işin üretim kısmı ile.
İşte bu yüzden gözleri parlıyor Alçıtepe bağlarında beni gezdirirken.
Şaraptaki yoğunluğu artırmak için gerekli olan budamaları nasıl yaptıklarını gösterirken haklı bir gurur ifadesi beliriyor yüzünde. Hasat edilmeye hazır Cabernet ve Şiraz salkımlarından bir tutam koparıp “tat bakalım” diye bana uzatırken yeni doğmuş bebeğini dostunun kucağına usulca bırakan bir baba gibi gülümsüyor.
Peki Alçıtepe bağlarından alınan ve yakında piyasaya sunulacak ilk sonuçlar kendisini haklı çıkarıyor mu?
Bence iyimser olmak için nedenler var.
Bu konuyu da haftaya tartışacağız.