Doluca Şarapları önemli bir projeye öncülük ediyor. Onların “karma” olarak tanımladığı bu proje, deneme-yanılma yolu ile önemli bir arayışın ilk müjdecisi.
Entelektüel ve tarihsel temelleri çok daha eskiye dayanan bu proje, değişik sanat alanlarında başyapıtlara imza attıktan sonra şimdi sıra şarapta.
Sözkonusu olan bildiğimiz “Doğu-Batı Sentezi”. Şarapçılık açısından bu şu anlama geliyor. Bize özgü yani yerli üzümler ile kökü Batı’da olan üzüm cinsleri arasında başarılı bileşimler yaratmak.
Bildiğiniz gibi yerli kırmızı üzümlerin en önde gelenleri Elazığ yöresinin ‘Öküzgözü’ ile, Diyarbakır yöresinin ‘Boğazkere’ üzümleri.
Ancak benim kanımca Boğazkere’den, tek başına, hiçbir zaman dünya çapında bir şarap elde edilmez. Belki, tanenleri sayesinde, yıllandıkça belli derinliği olan şaraplar elde edilir ama bir şarabın dünya çapında olabilmesi için gerekli ipeksi doku, denge ve zerafet gibi faktörlerin hiç bir zaman bir araya geleceğini sanmıyorum bu şarapta.
Buna karşılık ‘Öküzgözü’ belki daha yumuşak bir üzüm ama onun da derinliği yok. Pek de yıllanmaya müsait değil.
Öte yandan, Öküzgözü ile Boğazkere, birlikte kupajları yapıldığı zaman ortaya güzel şaraplar çıkıyor. Çıkıyor çıkmasına da, şöyle bir dünya çapında müzayedelere bakın. Christies, Bonhams-Butterfiels falan. Siz hiç bizim yerel üzümlerden yapılan bir şarabın yurtdışında müzayedede alıcı bulduğunu gördünüz mü?
Şimdi bir de tersine bakalım. Fransız kupajı denen, yani Batı’dan ithal Cabernet, Merlot Syrah ya da Şiraz gibi üzümlerden, tek başına ya da karma, dünya çapında şarap üretiliyor mu? Yani ülke dışı bir müzayedede ciddi para edecek, değeri yıllandıkça artacak şarap üretiliyor mu? Henüz değil. İleride belki.
Öte yandan kimsenin yadsıyamayacağı bir durum var. Bu tip üzümlerden ya da kupajlarından Batı ülkelerinde mükemmel ve bazıları artık markalaşmış şaraplar yapılıyor. Örneğin bir Petrus ya da Grange Hermitage varoldukça şarapseverler bunları referans noktası olarak kullanıp Bordo kupajı ya da Şiraz’dan yapılan şarapları onlar ile kıyaslıyorlar.
Bilmiyorum bu pazarda, bu markalar varoldukça, şansımız nedir?
Öte yandan şansımızın olduğu bir alan var.
Doğu- Batı sentezi
Dünya pazarına biraz değişik, hatta egzotik, ama onların damak tadına garip ya da yavan gelmeyen tadlar ile çıkmak. Kanımca bu ancak yerli ve yabancı üzümlerin kupajı ile olabilir.
Bir nevi Doğu-Batı sentezi nasıl bizde dünya çapında kabul gören yazarlar, ressamlar ve mimarlar yarattı ise şarap işinde de aynısı olur, olmalıdır.
Yarın, bilemediniz öbür gün, er ya da geç, şarap ithalinde de korumacılık sona erecek.
Şimdiden hazırlık yapıp yeni arayışlar içine girmenin yararı var.
İşte bu açıdan ben Doluca firmasını takdir ediyorum. Karma çok önemli bir proje.
Zıt kutuplar birbirini çeker
Geçenlerde 4 tane Karma şarabı tattım. 3 tanesi Boğazkere kupajı. 2003 Karma: Gamay-Boğazkere. 2004 Merlot-Boğazkere. 2005 Shiraz-Boğazkere.
Bir de 2004 Öküzgözü-Cabernet Sauvignon. Bu şarapları çok detaylı bir analize tabi tutmak istemiyorum. Bence önemli olan iyi niyet ve doğru strateji. Her iki açıdan da Karma projesi desteklenmeye değer. Öte yandan benim vardığım sonuçları kısaca belirteyim.
Eğer bu şaraplar bir ölçü ise bence Boğazkere en mutlu birlikteliğini Gamay ile gerçekleştirmiş. Zıt kutuplar birbirini çeker misali ortaya başarılı bir evlilik çıkmış. Gamay’ın zarafeti ve yumuşak dokusu bunun tersi özelliklere sahip Boğazkere ile iyi uyum sağlamış.
Başarılı bir evlilik
Diyebilirsiniz ki, Gamay’a göre daha ‘ciddi’ bir tür olan Merlot ile başarılı bir evlilik ortaya çıkmalı. Teoride böyle ama pratik farklı. Bence daha evlilik için acele etmeyip iki gencin birbirini daha iyi tanımasına fırsat verilmeli.
Shiraz ile olan bileşim çok ilginç. Fırtınalı geçen ama aslında iyi yürüyen ya da yürümesi gereken bir evlilik gibi. İkisinin de egosu kuvvetli olduğu için devamlı ağızdalaşına giren ama birbirine aşık bir çift. Daha tam dengelerini bulamamışlar. Belki araya bir arabulucu girip ikisinin sivriliklerini törpülese o da olacak. Acaba bu arabulucunun adı ‘Gamay’ olabilir mi?
Son olarak da ‘Öküzgözü’nü ‘Cabernet’ ile birleştirme çabası var. Bu çabayı takdir etmeli.Öte yandan bazen çöpçatan iyi niyetli ve her iki genç de pırlanta gibi olsalar bile başarılı bir evlilik için gerekli sinerji oluşmaz. Bu durumda ‘ille de nikah’ diye ısrar etmemeli.
Söz çöpçatanlıktan açılmışken biraz da bu işe ben soyunayım. Gamay gibi zarif ama çok daha alımlı ve şahsiyetli olan Pinot Noir üzümü er ya da geç bizde de yetişecek. Acaba bizim delişmen Boğazkere ile Pinot Noir karşılaşırlarsa ortaya yeni bir Leyla ile Mecnun aşkı çıkar mı dersiniz? Bence denemekte yarar var.