Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Che şarap sever miydi acaba? Doğrusu bilmiyorum. Ama bildiğim, geçtiğimiz 18 Eylül’de kendi kullandığı uçak Cognac bölgesinde düşünce yaşama 52 yaşında ve en verimli çağında veda eden Didier Dagueneau’nun Che Guevera’yı çok sevdiği.
Amerikalıların deyimi ile tam bir ‘maverick’ idi Dagueneau. Yani değişik, başına buyruk ve nevi şahsına münhasır.
Bir de şarapseverlerin pek çoğuna göre Sauvignon Blanc üzümünden dünyanın en iyi şaraplarını yapan adam.
Che Guevera hayranı ve Che’nin “Hayatta gerçekçi ol, ama olanaksız olanı düşle” özdeyişini mahzeninin duvarına çerçeveletmiş biri idi o.
Sadece mahzenine mi? Bunun ötesinde tüm yaşamını bu özdeyişe göre düzenlemiş, gerçek bir devrimci.
Pek taranmamış sakalı, muzip bakışları ve uzun saçları ile görünüşü de biraz eski devrimci-hippilere benziyordu hani.
Che gibi Didier Dagueneau da olanaksız gözüken bir hedef koymuştu kendine: Sauvıgnon Blanc üzümünden dünya çapında ve şarap kolleksiyoncularının ciddiye alacağı şaraplar üretmek.

Sauvignon’un makus talihi değişti
Burada bir parantez açalım. Bilindiği gibi ülkemizde Doluca- Sarafin, Kavaklıdere gibi firmalar güzel şaraplar yapıyorlar bu üzümden. Bu şarapların fiyatı Chardonnay üzümünden yapılan şaraplarla aşağı yukarı aynı. Bu arada ülkemizde Riesling üzümünden beyaz şaraplar yapılsa da bunlar genelde biraz daha ucuz ve üretim sınırlı miktarda.
Bu yüzden birçok okurum ve şarapsever Sauvignon üzümünden dünya çapında şaraplar yapıldığını düşünebilir.
Bu doğru değil.
Tatlı şarapları bir kenara bırakırsak yıllanabilir ve dünya çapında beyaz şaraplar sadece Chardonnay ve Riesling üzümlerinden yapılır.
Sauvignon ise olsa olsa, tatlı şaraplar olan Fransız Sauternes bölgesinin şaraplarında yardımcı aktör olarak Semillon üzümüne destek sağlar (Chateau d’Yquem gibi mükemmel Sauternes’lerdeki tipik kupaj yüzde 20 Sauvignon yüzde 80 Semillon şeklindedir).
Didier Dagueneau sahneye çıkana kadar herkes Sauvignon’un makus talihinin değişmeyeceğini düşünüyordu.
Burada bir parantez daha açalım sahnenin neresi olduğu konusunda.
Sauvignon Blanc üzümü sıcak iklimden hoşlanmaz. Bu üzümün tipik, ıslak çimen diye tanımlanabilecek keskin aroma ve yeşil erik, Akdeniz otları, kuşkonmaz gibi damakta bıraktığı izlenimlerin oluşması için soğuk iklim daha elverişlidir.
Bu yüzden Fransa’da Sauvignon’un yetişmesi için en uygun teruar Loire nehri havzası. Burada da iki önemli apelasyon var: Pouilly Fume ve Sancerre. İşte Dagueneau’nun sahneye çıktığı yer bunlarının birincisi. Paris’in 200 kilometre güneyinde Pouilly-sur-Loire bölgesindeki Saint-Adelain adlı küçük bir köy sahnenin perdesinin açıldığı mekân.
Perde açılır açılmaz sahneye çıkan Dagueneau seyircilerin dudağını uçuklatıyor tiradları ile. Uçuklatıyor çünkü oldukça tutucu olan Fransız şarap çevreleri Che Guevera hayranı devrimcilere pek alışık değil. Gerçek bir devrimci gibi Dagueneau varolan düzen ve onların temsilcilerine ateş püskürüyor. Yani Sancerrre ve Pouilly Fume’deki bütün üreticileri kendine düşman ediyor. Onların sadece parayı düşündükleri için randımanı yükseltip kötü şarap yaptıklarını bu yüzden de bölgenin hak ettiği şöhrete ulaşamadığını söylüyor.

100 doları bulan ilk Sauvignon:Silex
Peki kendisi ne yapıyor? Tepelere kurulmuş ve birbirine bitişik olmayan 12 hektarlık eski bağları satın alıyor ve bu bağlarda randımanı düşürmek için elinden ne gelirse yapıyor. Büyük ölçüde biyodinamik tarım uyguluyor ve kazandığı paranın büyük bölümünü kafasına göre üretim yapacağı modern ve gravite sistemine göre kurulmuş şaraphanesine yatırıyor.
Aynı zamanda da inanılmaz bir pazarlama dehası. Bitmez tükenmez enerjiye sahip bu adam bir gün işçileri ile bağbozumunda ve olgunlaşmamış üzümleri tek tek ayıklıyor, ertesi gün ABD’de kendi şaraplarının tanıtımında ve kendine bir pazar yaratma çabasında (nitekim ben de kendisiyle 90’ların başında Berkeley, Kaliforniya’da bu sayede tanıştım).
Sonuç oldukça başarılı. Dagueneau bir yandan çok kişiyi kendine düşman ederken, öte yandan dünyada kendisine epeyce yandaş ve hayran buluyor. Bu arada özel bir bağdan gelen Silex adlı şarabı da Batı dünyasında perakende 100 dolar’ı bulan ilk Sauvignon oluyor.
Peki bu şaraplar nasıl? Sauvignon Blanc seviyorsanız mutlaka ya Dagueneau Silex ya da Pur Sang veya Buisson Renard denemenizi öneririm. Bu şarapların yoğunluk ve derinliği gerçekten baş döndürücü. Gördüğünüz, bildiğiniz, içtiğiniz Sauvignon’lardan çok farklı.
Benim tek kuşkum yıllanma durumu. 1990’larda yaptığı şaraplarda Dagueneau, sülfit kullanmadı ve belki de bu yüzden bu şaraplar eskidi ama yıllanmadı. Öte yandan Dagueneau 2000’lerde yaptığı şarapların yıllanacağını iddia ediyordu.
Bekleyip göreceğiz. Eğer bu iddia doğru çıkarsa hiç süphesiz Che gibi onun adı da efsaneleşecektir.