Vedat Milor

Vedat Milor

Tüm Yazıları

Çay Tarlası Moda’da bir minik kahve-lokanta. Sahibi Oğuz Koyuncu ve eşi Necla Hanım, az ama öz yemek pişiriyorlar. Anladığım kadarıyla her ikisi de aynı yemekleri pişiriyor ama tatlılar her zaman Necla Hanım’ın eseri

Küçük ve dar mutfaklarda 50 seçenek sunduğunu sanıp, hiçbir şeyi doğru dürüst yapamayan lokantalarımız çok. Aynı her şeyi bilirim sanıp hiçbir şeyi doğru dürüst bilmeyen ancak psikolojide ‘Dunning-Kruger effect’ diye adlandırılan zihinsel bloktan dolayı bilmediğini bilmeyen vatandaşlarımızın çok olduğu gibi. Yani cahil insanların beyni o şekilde çalışıyor ki, kendi cehaletlerini idrak edemedikleri için hayali bir üstünlük duygusuna kapılıyorlar ve her şeyi bilirim iddiasıyla ortalıkta kaz gibi böbürlenerek dolaşıyorlar.
Bunun tersine donanımlı ve neyi bilmediğini ve yeteneklerinin sınırını iyi bilen insanlar büyük konuşmadıkları için cahil gözünde, saf ve lider vasıfları yok gibi algılanıyorlar. Çay Tarlası’nın sahipleri Oğuz Koyuncu ve Necla Hanım, bu kategoriye giren nadir insanlardan. Yaptıklarını çok iyi yapıyorlar ve bu onları mutlu ediyor.

DERİN BİR SIRRI YOK

Ne mi yapıyorlar?
Menemen ve mıhlama. Köfte ve turşu kavurma da bulunuyormuş ama tatmadım. Necla Hanım’ın hazırladığı Laz böreğini sevdim.
Örnekköy’de bir ailenin evinde yediğim Laz böreğini unutmama imkan yok ama tabii öyle tam yağlı pastorize edilmemiş inek sütü de İstanbul’da bulunmuyor. Öyle derin bir sırrı yok bu işin. Her şeyden önce malzeme, tereyağı ve mıhlama için (menemende de kullanılıyor) kolot peyniri. Eritmek için ideal bu tuzsuz peynir.
Burayı bana öneren arkadaşım Cem Avcı. Benden çok genç ama 20’sinin başlarında da değil. Ama önemli olan gönlü genç. İdealist. Cem Avcı ciddi olarak ve para kazanmadan Sulukule halkı için gönüllü çalıştı. Hayır, ağzında gümüş kaşıkla doğmamış. Şimdi de adaların imara açılmaması için gönüllü olarak çalışıyor.
O gün bana bir dergi getirmişti: Yapı.
Mimarlık, tasarım, kültür ve sanat dergisi. Çok iyi yazılar var içinde.
Yazın adaların birinde olduğum için bana Ekim 2013 sayısını getirmişti derginin. Yassıada ve Sivriada’nın sit alanı olmaktan çıkarıldığını biliyordum. Aynı planın Prenses Adaları’na da uygulanması söz konusu.

CEM AVCI NEDEN RAHATSIZ?
Adalar Belediyesi Plan ve Proje Müdürlüğü’nden Günseli Meriç Hanım’la yapılan söyleşiden de adaların geleceğiyle ilgili planlar yapılırken hiçbir şekilde belediyenin görüşünün alınmadığını öğrendim.
Ada sakinlerinin görüşünün alınmadığı gibi. Şöyle bir düşündüm. Diyelim Burgazada yapılaşsın. Marina ve yat limanları, butik oteller, sahilde apartman blokları, kongre merkezleri...
Adaların tarihi ve doğal özelliklerini yitirmeleri neden bu işten, amiyane tabirle hiçbir çıkarı ya da kaybedeceği olmayan Cem Avcı’yı rahatsız ediyor? Ya da neden Oğuz Bey hâlâ iyi bir şeyler yapmakla uğraşıyor? Basarsın margarini, alırsın ucuz peyniri. Hani çekime gelirlerse, Vedat Milor margarin sevmez diye bir günlük alır kullanırsın tereyağını. Sonra da sen şükür, ben selamet.
Bu soruların cevabını kişisel düzeyde veremem çünkü ne Oğuz ve Cem Beyler’i iyi tanıyorum, ne de psikoloğum.
Ama tam bu konuyu düşünürken imdadıma 20. yüzyılın büyük düşünürlerinden Albert O. Hirschman yetişti.
‘Shifting Involvment’ (Değişen Eylemler) adlı bir kitabının ana tezini hatırladım Hirschman’ın.
Toplumsal yaşamı güzelleştirmeye dönük idealizm her toplumda mevcut. Ama bazen kış uykusuna yatıyor. O dönemlerde bireyler sadece kişisel hedeflere yönelik ve ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ felsefesiyle hareket ediyorlar. Ama tarihsel çarklar dönüyor ve
bu tip dönemlerin ardından toplumsal amaçlı eylemlerin öne çıktığı ve birden çok ve kamu mutluluğuna yönelik amaçlar güttüğü dönemler geliyor.
Cem Avcı’nın vaktini adalılar ve Sulukuleliler için harcamasıyla Oğuz ve Necla
çiftinin büyümeyi değil, önce kendi vicdanlarını tatmin etmesi arasındaki ortak nokta bu.
Ülkemizin henüz idealizm aşamasında olduğunu ve yakında buna geçileceğini söylemiyorum.
Ama Dunning-Kruger kısırdöngüsünün içinden çıkan bireylerin olduğunu görmek de boğazınızdan geçen mıhlamayı daha da leziz kılıyor.

Haberin Devamı

DEĞERLENDİRME: H H H H (4.5)