Dürüst fiyat politikası bizim ülke için lüks. Fincan Cafe'nin sahipleri Canan ve Rasim Sofuoğlu son derece basit bir prensipten yola çıkıyorlar: “Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapma.”
Tanımadığım bir bey. Beni Burgaz vapur iskelesinde görüyor ve yanıma yaklaşıp hafifçe kolumdan çekiyor: “Vedat Bey. Ben burada yaşıyorum. Bıktık usandık artık aynı mezeleri yiyip kazıklanmaktan. Yediklerimiz sıradan, hatta kötü. Severek yapılmıyor bu iş. Çok ticari. Buyrun, deneyin, kendiniz görün.”
Şüphesiz doğruyu söylüyor. Aklıma damak zevkine güvendiğim iki arkadaşım geliyor. Jak ve İrfan. Burgazada'ya gelip sahildeki lokantalardan birine girmişler ve daha birkaç mezenin tadına bakar bakmaz, “Yandık Allah, en iyisi tost yiyelim” diyerek kendilerini dışarı atmışlar.
Öte yandan güzel adresler de var Burgazada’da.
İşte size bir tavsiye.
Fincan Cafe...
Sahildeki lokantalardan biri. Kendisinden daha geniş iki lokanta arasına sıkışıp kalmış.
Kanımca, adı 'Cafe' olsa bile burası gerçek bir meyhane. Belki de İstanbul'un en iyi meyhanelerinden biri. Meyhane tanımlamasına hak kazanmak için lokantanın İstanbul'un kozmopolit kültürünü gerçekte yansıtması gerekir.
Burası öyle.
Canan Hanım mutfakta ve kendi sevdiği, bazılarını doğup büyüdüğü Selanik mutfağından diğerlerini ise Burgazada’nın Rum ve Ermeni kökenli sakinlerinden öğrendiği mezeleri severek hazırlıyor. Son derece titiz ve işinin ehli.
Eşi Rasim Bey de bazen dalıp kendisi midye çıkarıyor. Midyelerin temizlenmesi, ahtapotun dövülmesi de onun işi. Ayrıca servisin de başında ve zaman zaman gedikli müşterileriyle sohbet edip kadeh tokuşturuyor. Ayrıca rakının en iyisini de biliyor. Kulüp rakısı tercihi.
Canan Hanım klasik mezeleri bile kendine özgü rötuşlarla enfes lezzetlere dönüştürüyor. Ot tabağı yavan değil. Kullandığı zeytinyağı sızma ve yemeklerde bol sarmısak var. Midye dolma, midye pilaki ve bol soğan, biber ve limonlu midye salata bulursanız geri çevirmeyin. Eğer çok şanslıysanız Fransız usulü, beyaz şarap ve kremalı bir ‘moules mariniere' yani midye haşlamaya da rastlayabilirsiniz burada. Selanik usulü patlıcan salatası köz patlıcan ve köz biberle yapılıyor ve bol sarmısaklı, sirkeli. Girit dolması da ilginç. Köz biberin içine köz patlıcan yerleştiriliyor. Peynir sahanaki dediği güveçte sızma zeytinyağında fırınlanmış beyaz peynir. Aynı beyaz peynir tulum ve otlarla karışınca da ortaya nefis bir rakılık meze çıkıyor. Bir de zeytin ezmesi yatağında Yunan usulü kızarmış beyaz peynir pişiriyor.
Eğer gerçekten şanslıysanız İstanbul'da yediğim en iyi tarama da burada. Tuna balığı yumurtasından. Gerçek Rum usulü tarama.
Favorim kabak tava
Canan Hanım'ın ara sıcakları da dikkate şayan. Benim favorim kabak tava. Anneminki ayarında. Ama eski kaşar ile yaptığı kroket ve ciğer yahnisi de yabana atılmamalı. Margarin değil tereyağı kullanılan bol pul biberli ahtapot ızgara da mükemmel.
Tatlı yapmayı da seviyor Canan Hanım. Rokoko’su benim favorim. Öte yandan şeker hastaları için özel bir çikolatalı truf yapıyor. Portakal kabuğu ve suyu bitter çikolataya çok yakışmış.
Balığa yeriniz kalır mı bilmem. Eğer kalırsa burada yapılan buğulamaları da yabana atmayın.
Balık yemezseniz adam başı 50 TL'ye rahat çıkarsınız. Balık yeseniz de kazıklanmazsınız.
Maalesef başkaları için normal olan durumlar, yani dürüst fiyat politikası bizim ülke için lüks. Dürüst olmak ülkemizde az bulunur bir meziyet haline gelmiş durumda. Canan ve Rasim çifti benim anladığıma göre son derece basit bir prensipten hareket ediyorlar: “Kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapma.” Ayrıca yaptıkları işi severek yapıyorlar.
Ben Jak ve İrfan'ı da Fincan Cafe’ye gönderdim ve memnun kaldılar. Eminim adını bilmediğim izleyici-okuyucum da Burgazada'da doğru adresi daha bulamamış.
DEĞERLENDiRME:4
GURUR DUYDUĞUM BiR TÜRK ŞARABI: KAYRA ViNTAGE 2007 ÖKÜZGÖZÜ
Niye mi gurur duyuyorum?
Sadece iyi bir şarap olduğu için değil.
Önemli bir noktaya parmak bastığı ve ispat ettiği için.
İyi şarap iyi bağda yapılır.
Her üzüm her bağda yetişmez.
Ülkemizde uluslararası çapta şarap yapmaya elverişli ve bize özgü pek az sayıda kırmızı üzüm var.
Bunlardan biri Öküzgüzü.
İlginç bir sepaj bu. Yumuşak ama basit ya da yavan değil. Doğru teruarda bayağı yoğun ve meyvemsi açıdan zengin şaraplar yapmaya aday.
Eğer doğru teruardan ve iyi yapılırsa ekşi domates aroması da öne çıkmıyor. Burunda hafif tatlı baharatımsı nüanslar olabiliyor.
Bu özellikleriyle şu anda dünyada şarapseverlerin ilgisini çeken ve benim de son İspanya gezimde epey örneklerini tattığım Bierzo apelasyonunda Mencia sepajından yapılan şaraplarla benzerlik gösterdiği söylenebilir.
Sorun şu.
Basite indirgersem bu üzüm gerçekten en iyi sonucu Elazığ ve çevresinde veriyor. Diğer denemeler o kadar başarılı değil.
Ama doğru teruarda da doğru bağcılık yapılmıyor.
İşte bahsettiğim şarap bu açıdan çok önemli. Bir anlamda öncü.
Öncü çünkü Elazığlı bir bağ sahibi Kayra’nın şarap uzmanıyla çalışmış.
Şükrü Baran ve Daniel O’Donnell ortaklığından hepimizin gurur duyacağı bir şarap elde edilmiş.
O’Donnell’in diğer şaraplarında olduğu gibi bunda da burunda meşeden gelen aromalar var. Ama aynı zamanda olgun Napolyon kirazı ve böğürtlen aromaları ve hafif bir deri kokusu cilali tahta aromasını dengeliyor. Damakta etsi dokusu ve kadifemsi tanenleriyle dikkati çeken şarap, aynı zamanda son derece çekici 'kirsch' yani kiraz brendisi izlenimi de bırakıyor. Ayrıca adeta yağlı diyeceğim, damakta son derece akıcı bir şarap. Orta damak birçok Türk şarabında olduğu gibi boş değil. Bitim orta-uzun ve adeta topraksı. Asit-tanen dengesi yerinde. Tahminime göre 1-2 sene içinde zirveye ulaşıp 2015 senesine kadar zevkle içilebilecek bir şarap. Gerçekten 100 üzerine 89-90 hak ediyor (web sitemden göreceğiniz gibi kör tadımda tadına baktığımız ve bundan daha pahalı olan şaraplardan hiçbiri 87'nin üzerine çıkmamıştı).
Her türlü et yemeği dışında patlıcanlı yemekler, örneğin bir karnıyarık ile ve eski kaşar ya da gravyerle ve ızgara sucuk ve yumurtalı pastırmayla çok iyi uyum sağlayacağını düşünüyorum.
Aynı zamanda da bir dileğim var. İnşallah Öküzgözü'nden bu çapta bir şarap üreten Kayra Öküzgözü'ne göre daha derinliği olan, daha kompleks ama işlenmesi de zor olan ve bana biraz Nebbiolo üzümünü hatırlatan Boğazkere üzümünden de göğsümüzü kabartacak bir şarap üretir.