Geçen haftadan devam ediyorum. Nerede kalmıştık? Hah, Haut Brion Şatosu’nda seyrettiğim filmde gözlerine ve zarafetine hayran kaldığım hanımdan bahsediyordum
Joan Dillon, Mouchy Düşesi. Menekşe gözleriyle bizlere öyle bir bakışı var ki bu bakışların gerisinde özgüveni yüksek, mağrur ama pencerelerini dünyaya kapamamış, merak dolu ve çelik gibi iradeli bir şahsiyetin varlığını iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Bu güzel hanım Mission Haut Brion Şatosu’nu 1935 senesinde satın almış olan New Yorklu bankacı Clarence Dillon’un torunu.
Joan’ın babası da tarihe geçmiş bir ad. Okuyucularım arasında hâlâ aydınlanmayan bir suikaste kurban giden ABD Başkanı John F. Kennedy’yi hatırlayanlar var mı? İşte Kennedy’nin Maliye Bakanı Douglas Dillon Joan’ın babası.
Douglas Dillon, Başkan Eisenhower döneminde de Amerika’nın Paris büyükelçisi. Joan Fransa’da doğup büyümüş.
Avrupa’daki üst düzey yaşamın tadını almış Amerikalılar mecbur olmadıkça ülkelerine dönmek istemezler. Amerikan yaşam biçimi onlara fazla basit, vulger, yavan ve sıkıcı gelir. Joan da babasıyla dönmemiş Amerika’ya.
Sadece para yetmez
Öte yandan Avrupa’da elit kesimin içine girmek için para yetmez. Plaza Athene ya da Bristol ya da Ritz’de kral dairesini 50 sene kiralasanız ve parti üzerine parti düzenleyip günde 50 bin euro harcasanız da Avrupa jet sosyetesine giremezsiniz. Para gerekli koşul ama yeterli koşul değil. Önce ciddi bir servet. Sonra Bordeaux’nun en iyi şatolarından birinin sahibi olmak... Sonra? Doğru evlilik. Gelin ya da damat adayının aşırı zengin olması gerekmez. Ama soylu-aristokratik olması gerekir. Joan da öyle yapmış.
1967 senesinde Fransa Kralı IV Henri’nin soyundan gelen ve hem Nassau hem de Bourbon-Parma Prensi unvanı olan Luxemburg Prensi Charles’la hayatını birleştirmiş. Prens vefat edince de Mouchy Dükü’yle ikinci izdivacını yapmış ve Düşes sıfatını da almış. 2008’e kadar hem Haut Brion hem de Mission Haut Brion’u içeren Domaine Clarence Dillon SAS’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yapmış Joan Dillon. Bugünse şatoların başında ilk izdivacından olan oğlu var. Prens Robert de Luxemburg. 40 yaşlarında ve evli. 3 çocuğu var, en büyüğü 12 yaşında. İttifaklar kurulmuş, Bordeaux hiyerarşisinde önemli yerlerde önemli dostlar edinilmiş, aile artık iyice Avrupalı olmuş. Gelecek emin ellerde. Bu arada önemli bir nokta daha var.
Şatonun serüveni
Bütün bu işler yapılırken Haut Brion’un mükemmelliyetçi geleneği bozulmamış. Yüzyılın başından beri bağa bakan ve şarabı yapan aile, Delmas Ailesi, şimdi de Domaine’in başında. Delmas’ları Genel Müdür gibi düşünün. Eğer Robert Parker gibi son derece hatırlı biriyseniz ve şatoyu ziyaret ederseniz belki Jean-Bernard Delmas veya oğlu Jean-Philippe Delmas sizi ağırlar. Ama Prens’le görüşebileceğinizi sanmıyorum. Sakın şatonun tarihinin 1935’de başladığını sanmayın. M.Ö. 3’üncü yüzyılda Romalılar zamanı başlıyor. 16’inci yüzyıldan itibaren de burada keşişler şarap yaparken Haut Mont denen ve Haut Brion’un bugünku sınırlarıyla bir ölçüde kesişen yörenin ünü Fransa’ya yayılıyor. Bundan sonra da şato, bir ünlü ve güçlü aileden diğerinin eline geçiyor. Amerikalılara satılana kadar. Bu ünlüler arasında meşhur Napoleon’un meşhur dışişleri bakanı Charles-Maurice de Talleyrand-Perigord, Prince de Benevento da var.
Tesadüf olabilir diyeceksiniz ama ilginç bir nokta, şatonun sahiplerinin uzun ömürlü olması.
Örneğin şatonun tarihinde belki de en önemli isim olan ve beş ayrı Fransız Kralı’nın Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapmış Jean de Pontac 101, Clarence Dillon 97 yaşına kadar yaşıyor.
Şatonun tarihinin ilginç bir noktası prestijinin her zaman dorukta olması. Örneğin Thomas Jefferson’un yazdıklarına bakın. Gerçek şarapsever ABD başkanlarından devrimci Jefferson, 1787’de Amerika’nın Fransa Büyükelçisi. Bordeaux’daki hemen her şarabı deniyor ve en sevdiği dördünü sıralama yapmadan not defterine kaydediyor: Margaux, Latour, Haut Brion, Lafite.
Haut Brion’un en iyi seneleri hangisi mi? 1798, 1811, 1899, 1900, 1929, 1945, 1947, 1959, 1961, 1989, 1990, 2000, 2003, 2005.
İtiraf edeyim ben bu milezimlerden 59 öncesindekilerden sadece 1929 Haut Brion’u tattım ve Milliyet’te bu şarap hakkında birkaç satır yazdım. 19’uncu yüzyıl milezimlerini denemek için herhalde Prens’in özel davetlisi olmak lazım. Siz bu şansa erişirseniz lütfen yanınızda beni de götürün.