Yunan yazar Sophia A. Souili’nin ‘Eski Yunanların Seks Hayatı’ kitabını okumadım ama antik çağdaki Yunanların seks hayatının bizlerden daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum çünkü kitaptaki tarifler oldukça zengin ve mutfak sofistike
Selanik’te yaşayan dostum emekli general Pantelis Karagiannidis, bana hoş bir armağan yollamış. Eski Yunan yemekleriyle ilgili İngilizce bir kitap. Yazarı Sophia A. Souili. Atina’da yaşayan ve daha önce de İngilizce kitapları yayımlanmış bir hanım Sophia. Yayınları arasında özellikle biri ilgimi çekti: ‘The Sex Life of Ancient Greeks’ yani ‘Eski Yunanların Seks Hayatı’.
Osmanlı Sarayı boy ölçüşür
O kitabı okumadım ama antik çağdaki Yunanların seks hayatının bizlerden daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Düşünüyorum çünkü kitaptaki tarifler, oldukça zengin ve mutfak sofistike. Mutfağın bu kadar kompleks, çok boyutlu ve malzeme açısından zengin olması, estetik ve hedonist zevklerin geliştiğini gösteriyor. Eğer kitapta verilen tarifler, eski Yunanların günlük mutfağıysa ancak bizim Osmanlı Saray Mutfağı bununla boy ölçüşebilir. Osmanlı Sarayı’nda da cinsel hayatın çok zengin olduğunu ve Fatih gibi bazı padişahların estetik zevklerinin geliştiğini biliyoruz.
Bildiğimiz yemek kitapları gibi kategorilere ayrılmış tarifler. Salatalar, mezeler, çorbalar, sebze yemekleri, deniz ürünleri, et yemekleri, ekmek ve fırında pişen hamurişleri, tatlılar.
Kırmızı ve beyaz etler bölümünde özellikle sakatatların zenginliği ve farklı pişirme teknikleri dikkatimi çekti. Ayrıca aynı Osmanlı Mutfağı’nda olduğu gibi meyveler, et yemeklerine lezzet vermek için kullanılıyor. Av etleri açısından da çok zengin bir mutfak. Bu da Osmanlı Saray Mutfağı’na uyuyor.
Domuz fazla yenmiyor sanki. Erikle pişen domuz yahni hariç başka tarif yok kitapta.
Merakım kabardı
Deniz ürünleri açısından çok zenginler. Bu yemeklerde ot, yeşillik, meyve (örneğin kırmızı orman meyveleriyle pişen ‘tope’ adlı bir balık), sebze kullanımı yaygın. Bu da günümüz Batı mutfağının gastronomik açıdan tepedeki lokantalarıyla uyumlu.
Tatlı bölümü de çok zengin.
Bu kitaptaki tarifleri bizim hanım hayata geçirebilir mi, bilmem. Daha doğrusu sanmam ama bildiğim benim merakımın kabardığı. Kos’ta harcadığım bir öğle ve Midilli’de geçirdiğim 3 gün hariç Yunanistan’a hiç gitmedim. Atlanta’daki Kyma hariç Yunan lokantalarında yemek yemedim. İnşallah nasip olur giderim. ‘Tadı Damağımda’yla Yunanistan’a gitmek, hayallerimden biri.
Pantelis Bey’e bu kitaptaki öğünleri hazırlayan lokantalar olup olmadığını ve bu yemeklerin evlerde hazırlanıp hazırlanmadığını soracağım.
TAVSiYE EDERiM
7 Haziran Cuma günkü Herald Tribune gazetesinde çıktı. Takip ettiklerim arasında beni en doyuran gazete bu. Makalenin başlığı, ‘Turkey’s Flailing Democracy’. Türkiye’nin zayıf ve yerleşmemiş demokrasisi. Yazarı Daren Acemoğlu.
MIT ekonomi profesörü Acemoğlu, genç kuşağın önde gelen politik ekonomistlerinden. James A. Robinson’la kaleme aldığı ‘Diktatörlüğün ve Demokrasinin Ekonomik Orijinleri’ ve ‘Niçin Uluslar Başarısızlığa Uğrar: İktidarın, Refahın ve Fakirliğin Orijinleri’ adlı kitapları, iktisatçılar kadar, tarihçi ve sosyal bilimciler arasında da yankı uyandırdı.
Bu parlak bilimadamımıza sanırım hükümetimiz de OECD nezdinde daimi temsilcilik teklifinde bulunmuş, Daren Bey bunu reddetmişti.
İdeolojik olarak Acemoğlu’nun Obama hükümetine yakın olduğunu söyleyebilirim. Yani neocon’lara karşı, Demokratlar’ın çizgisinde bir entelektüel. Yazdıkları ve söyledikleri ses getirip ciddi tartışmalara yol açan bir bilim insanı.
Çin’den bile kötüyüz
Yazısının bir yerinde ‘Committee to Protect Journalists/Gazetecileri Koruma Komitesi’ni kaynak göstererek ülkemizde hapisteki gazeteci sayısının Çin’i bile geride bıraktığını söylüyor.
Son derece ağırbaşlı ve adil bir şekilde kaleme alınmış makale, AKP hükümetinin gelişme ve değişme sürecini özetliyor ve Gezi hareketinin genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra ülkemizde demokrasinin geleceği konusunda iyimser bir notla son buluyor.
Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, bu yazıyı bulup okumanızı tavsiye ederim. Ben, İstanbul’a gelirken uçakta okudum. Sonra da Ada’daki ilk akşam yemeğimde kadehimi Daren Bey ve onun gibi olayları dar açıdan değil, tarihsel boyutu ve demokrasiye katkısı bakımından değerlendiren dostların şerefine kaldırdım.
Ne içtiğimi merak ediyor musunuz? Köfte ve piyazla, 2009 Querciabella Chianti açtık.