Bergamo’dan Venedik’e doğru yola çıkıyoruz. 2.5 saatlik bir yol. Amacımız öğle vakti Venedik’e varmak. Hesap ediyorum. Saat 10.30. 13.00’de Venedik Havaalanı’ndayız ve kiralık arabayı geri vereceğiz. Bu işlemden sonra otele varmamız herhalde 1-2 saat sürecek. Öğle yemeği için geç. Akşam yemeği için erken.
Aklıma bir İtalyan arkadaşımın tavsiyesi geliyor. Venedik’i ziyaret edersem en iyi lokantanın Venedik’te değil, Campagna Lupia adlı kasabada olduğunu söylemişti. Osteria Cera.
Yolda lokantaya telefon ediyoruz. Sorun yok. Rezervasyon işi de tamam.
12.10’da Osteria Cera’nın önüne çekiyoruz arabayı.
İyi de kapılar kilitli. Etrafta sadece tavuklar geziyor, bir de lokantanın bahçesinde minik bir sera var. Hanım “Ne yapalım?” diye soruyor.
20 dakika ne yapılır? Araba geniş, koltuklar rahat ve ortada in cin top atıyor. Birden aklıma bir fıkra geliyor. Hani hoca efendi camide münasebetsiz iş yapan gençleri yakalayınca “Densizlik değil yersizlik hoca efendi” cevabını almış. Hanıma fıkrayı anlatıp manidar manidar bakıyorum. Yanakları ‘blush’ şarap rengine dönüşüyor. Bizimki 20 yaşında neyse hâlâ o. Biraz çekingen, azıcık da tutucu.
Relativite teorisine inanıyorum. Bazen 20 dakika göz açıp kapayana kadar geçiyor. Bazen de hiç geçmiyor. Özellikle de açken. Hem kahvaltı etmedik hem libidomuz bastırıldı.
“Acaba su seradaki otları denesek mi?” diye düşünürken 12.25’de kapı açılıyor. Hemen dalıyoruz.
Tek müşteri biziz tabii. Avantaj. Mutfağa gidecek ilk sipariş bizimki (daha sonra epeyce müşteri geliyor, üçte ikisi doluyor orta ölçekli lokantanın). Tadım mönüsünü seçiyoruz.
20 dakika zor geçti ama 12.30’da girdiğimiz lokantadan çıkınca saatin 16.00 olduğunu görüyor ve şaşırıyorum.
İyi ki aç gitmişiz.
Özetini şöyle yapayım.
Adriyatik’in renk cümbüşü tabakta
Denizden ne çıksa yerim diyen ekole mensupsanız ve adam başı 150 euro inanılmaz bir ziyafet için OK ise Osteria Cera’yı listenin başına alın. Kanımca dünyadaki en iyi 8-10 balık lokantasından biri.
Sadece tazelik ve çeşitlilik değil bu lokantayı bu kadar özel kılan.
Bileşimler ve hem rafine olup hem lezzet boyutunu ön plana çıkarması.
Şef özellikle çiğ balıkları marine edip çoğunu kendi serasından temin ettiği çeşitli ot ve baharatları kullanmakta usta. Tadım mönüsünün ikinci tabağı olan ‘Colori Del Mare’ gerçekten Adriyatik Denizi’nin tüm renk cümbüşünü ve deniz ürünleri zenginliğini önünüze seriyor. 12 parça. Kabuklular da var (canocchie gibi bizde olmayan ürünler var), balıklar da. Bunları bir kez denerseniz bizim ‘hardal soslu marine levrek’ ya da ‘soya soslu uskumru’ gibi bizdeki balıkçılarda önünüze gelen mezelerle kıyaslamamanız imkansız.
Aradaki fark nitelik farkı. Nicelik değil. Denemeniz şart. Ardından gelen çeşitli pasta ve risotto’lar da öyle bir düzeyde ki, bırakın bizdeki örneklerini, Venedik’te bile bu düzeyde pasta-hamurişi bulmak çok zor.
Dört farklı hamurişi denedik. Önce ev yapımı bucatini midye ve deniz tarağıyla. Sonra (mönü dışı bize ikram ettikleri) taze karides, minik kalamar (parmak boğumu), ve tekirli spagetti. Balık çorbasının suyundan yaptıkları ve damakta patlayan ravioli. Suyu dışarı kaçmasın diye bir lokmada yiyorsunuz. Bir de risotto. Bahçedeki otlardan ve minik deniz kabuklularıyla yaptıkları carnaroli pirincinden ve sipariş sonrası hazırladıkları risotto.
Zeytinyağı Sicilya’dan
Bunların dışında içinde belki sekiz deniz ürünü olan ama hepsi ayrı pişirildiği için hepsi taze ve lezzetli olan bir deniz çorbası. İçinde gene çeşitli ferahlatıcı otlar, azıcık sarımsak, domates ve zencefil var.
Tüm yediklerim arasında beni en az etkileyen deniz levreği. Buharda çok başarılı pişmiş ve yanındaki kum midyeleri çok lezzetli ama nedense deniz levreği olsa bile yavan. Çiğ balıklar dışında beni en çok etkileyense fırında ve tuzda pişirdikleri her biri 250 gramlık iki scampi yani deniz kereviti. Lokantanın tatlıları olağanüstü. Ekmek sepeti olağanüstü.
Kullanılan zeytinyağıysa olağanüstünün ötesinde. Sordum. Sicilya’dan gelmiş. Taş baskı. Avola Giorgia çiftliğinde yapılmış. Üretici Furgentini. Çok yakında ben de bir zeytinyağı paneli organize ediyorum. Kör tadım. Bakalım bizdeki piyasa markaları nasıl sonuç alacak?
Lokantanın şarap listesi de çok iyi.
Benim tavsiyem özellikle çiğ deniz tabağıyla iyi bir şampanya. Ben çok sevdiğim ve ülkemizde de bulunan Billecart Salmon denedim (Adco getiriyor). Beyazını. Bu şampanyanın rozesi de harikadır ve özel rozesi ‘Cuvee Elisabeth’ dünyanın en iyi 3-4 rozesinden biridir.