Son üç sene içinde Hatay’ı üç kez ziyaret ettim; mutfağı konusunda bilgi sahibi oldum. İşte seçtiğim mekanlar ve favori lezzetlerim...
Antakya şu sıralar zor günler geçiriyor. Suriye’den göç, belli ki kenti etkilemiş ve kısıtlı kaynaklarla ciddi sosyal depremleri kazasız belasız atlatmak zor. Ben bazı şeyleri çok merak ediyorum. Örneğin, İstanbul’un nüfusu...
Kaç kişi yaşıyor, kayıt dışı nüfus ne? Ülkemizdeki komşu ülkelerden gelen göçmenlerin tam sayısını, dağılımını, onlara ayrılan kaynak ve dış dünyadan gelen, gelmesi gereken yardımların niteliğini de merak ediyorum bir vatandaş olarak.
Bu konularda bilgi sahibi olmamamız ya da olamamamız beni tedirgin ediyor.
Öte yandan son üç sene içinde Hatay’ı üç kez ziyaret ettiğim için mutfağı konusunda bilgi sahibiyim ve bildiklerimi sizlerle paylaşmak istiyorum...
1- PÖÇ KASABI VE KEBAP SALONU
Burayı ilk ‘keşfettiğim’ zaman oldukça salaş bir yer idi. Aradan geçen zamanda çok şey değişmiş...
Çok şey kötüye doğru gider, lokantalar popüler olunca değişim olumsuz olur, değil mi? Burada tam tersi olmuş. Şimdi pırıl pırıl, tertemiz ve hijyenik açıdan mükemmel. Değişmeyen et kalitesi ve eti işlemedeki titizlik. Ustalıkla seçilen etler hala zırhla ve bol kuyruk yağlı çekiliyor. Ondan sonra da tepsiye yerleştirilip, odun ateşinde pişiyor. Tabii yanında bol domates, soğan ve sivri biber...
Et zırhla çekildigi için dışı iyi pişiyor ama içi sulu kalıyor. Bıçak dokununca dağılıyor zaten.
Zor olan tepsi kebabı ile kağıt kebabı arasında seçim yapmak. İlkinde domates-biber salça da var. İkincisinde yok. Ben burun farkıyla da olsa kağıt kebap derim ama siz farklı görüşteyseniz alınmam.
Gidip bu güzide müesseseyi deneyin!
2- HALEPLi iBRAHiM USTA
Minicik bir dükkanda tamamen el emeğiyle hazırlanan gerçek humusun tadına doyulmuyor. Ben yediğim en iyi humusu Beyrut’ta yemiştim. Tesadüf değil çünkü İbrahim Usta da bu işi orada öğrenmiş.
Humus son zamanlarda çok endüstriyelleşti.
Tahin kalitesi de çok bozuldu; tahinler hep ithal ve çok acı.
İbrahim Usta da ithal tahin kullanıyor ama acı değil. Gerek bakladan yaptığı humus, gerek bildiğimiz nohut humus tamamen el emeği.
Beyrut’ta bakla ezmeyi macun halinde değil, daha bütün seviyorlarmış. Benim tavsiyem; birkaç kişi gidin, humus ve bakla ezmeyi hem Antakya stili, hem de Beyrut stili ısmarlayın. Böylece masada dört farklı tabak olacak; hepsi leziz... Karar vermek zor ama hepsinin iyi olduğunu söylemek için uzman olmak gerekmez.
3- ÇINARALTI KÜNEFE
Odun ateşinde elle kesilmiş kadayıf, tuzsuz taze peynir ve mis gibi tereyağı ile hazırlanan gerçek künefe...
Antakya’da belki de endüstriyelleşmiş künefe yapmayan tek dükkan. Geleneksel olandan tek farkı, tuzsuz peynirin taze keçi sütü yerine inek sütü olması. Herhalde artık pek bulunmuyor keçi sütü.
Antakya’da künefe bol şerbetli seviliyor. Benim damak tadım farklı. Üzerine bol şerbet dökülünce, doğal tereyağının ne kokusu kalıyor ne lezzeti... Künefeyi üzerine hiç şerbet döktürmeden bir tadın. Harika bir börek!
Sonra şerbeti üzerine döktürmeyip yanında farklı kapta isteyin ve künefeyi azıcık şerbete batırın. O zaman tatlı oluyor ama şerbet içinizi baymıyor.
Bence böyle olunca ‘cheesecake’ tipi tatlıların hem kralı hem de kraliçesi.
Tek bir rica...
Sakın Çınaraltı’nda acele etmeyin ve çalışanları strese sokmayın. Odun kömüründe künefe pişirmek zaman alıyor ama tarihi, güzel bir meydandasınız. Bir yandan çay keyfi yapıp, diğer yandan künefenin nasıl yapıldığını seyretmek de büyük keyif.