Ben çok istedim, ama kısmet olmadı. Ne mi kısmet olmadı? “Katılımcı gözlemci olmak”.
“Neyin nesi, kimin fesi” demeyin.
Sosyoloji ve antropolojide kullanılan ve toplumsal grup ve alt kültürlerin iç dinamiklerini keşfetmeye ve toplumsal süreçleri aydınlığa çıkarmaya yarayan bir yöntemdir.
Adı üstünde çalışma konunuz olan toplumsal kesitin bir parçası olmayı ve onların içine infaz etmeyi gerektirir bu yöntem. Ama işin bilimsel olması için kendini fazla kaptırmayacaksın. Onlar farkında olmasa ve seni kendilerinden bilse bile sen bir ‘defteri kebir’ tutup her akşam gözlemlerini yazacak ve anlamaya çalıştığın dinamikleri etkilememek için özel çaba sarf edeceksin.
Benim doktora tezi hocam Michael Burawoy kendi doktora tezi için bir sene Amerika’da, bir sene de eski rejim sırasında Macaristan’da demir çelik tesislerinde vasıfsız işçi olarak çalışmış ve ortaya kapitalist ve komünist iş süreci konusunda o güne dek kabul edilen klişeleri yerle bir eden bir başyapıt çıkarmış.
Ben de yeme-içme sürecini anlamak ve gurmelik denen olayın kültürler arasında nasıl farklılaştığını incelemek için kolları sıvamış bulunuyorum.
Önemli olan ilim ve bilime katkı.
İşte bendeniz bu yüzden Al Jamal gibi lokanta mı panayır yeri mi olduğu belli olmayan ve adamı baştan çıkartıcı bir mekâna adımımı attım.
Aman efendim. Atmaz olaymışım.
Beni tanıdılar ve bar şefi bir yandan, barlar müdürü diğer yandan “adamı bir şişe değil, bir kova paklar” diyerek bütün hünerlerini üzerimde talime başladılar.
Mojito, Margherita, Sarafin Cabernet, Merlot, İris roze, rakılı böğürtlen ve ahududu kokteyl, taze şeftali sulu bir kokteyl, karpuzlu votka falan derken film bir yerde koptu.
Bu yüzden yemekleri ve olayları hayal meyal hatırlıyorum. Kusuruma bakmayın.
Ama önümüze bilimum biraz Türkleştirilmiş Lübnan işi mezeler geldiğini ve çoğunu beğendiğimi hatırlıyorum.
İz bıranlar
Cevizli muhammara galiba rakı için idealdi. Değişik bir muhammara idi ve ben içine azıcık ilave edilen karadut reçeli ve nar ekşisi için “yakışmış” dediğimi hatırlıyorum. Kısır benzeri tabouleh’ye daha iyisini bildiğimden yüz vermedim. Nohut ve kıtır ekmek-yoğurt ve tereyağlı bir mezeyi sevdiğimi ve sanki buna ‘Lübnan mantısı’ dediklerini hâlâ unutmuş değilim.
Süzme yoğurtlu kabak, babaganuş (tahinli patlıcan salata), yalancı dolma, kibbe denen Lübnan usulü içli köfte ve zeytinyağlı ıspanak kökü de vardı galiba önümüze gelen koca tabak içinde.
Bunlar olumlu ya da olumsuz kuvvetli bir iz bırakmamış ama fındık lahmacun, özellikle de falafel ya da nohut köfte bırakmış.
Falafel için hanımın kulağıma “ayıp oluyor hepsini senin götürmen biraz da başkalarına bırak” dediğini hatırlıyorum.
Sonra da galiba önümüze içinde bilimum ızgara et olan bir koca kayık tabağı geldi. Adana, bonfile, sucuk, dana şiş, kuzu bonfile.
Bana söylenenlere göre bonfileyi fazla pişmiş bulmuş ve şiş dana olduğu için her zamanki ukalalığımla “kuzu daha iyi olur” demişim. Adanayı beğenmişim, garsonlar da benim kulağıma “biraz iç yağı ve kuzu eti var” demişler. Sucuğa ise bayılmışım ve biraz daha getirmeleri için diller dökmüşüm.
Duvaklı ‘kına gecesi kızları’
Benim de hatırladıklarım var.
Etrafımızın bilimum ‘kına gecesi kızları’ ile çevrili olduğunu ve çoğunun duvaklı ve en az yarısının çok güzel diğer yarısının da harikulade güzel olduğunu hatırlıyorum. Sahnedeki enfes şovlardan fırsat buldukça bunların sahneye fırlayıp içlerindeki kurtları döktüğünü ve ‘yahu genç olmak varmış’ diye düşündüğümü ve hanıma duvak taktırdığımı ve onun da bu işi sevdiğini anımsıyorum.
Sonra bana söylenene göre vakur bir eda ile “bizim kuşağın kızları daha idealist ve entelektüel idiler. Bunların tek amacı gezip eğlenip tuzu kuru bir koca bulmak ve hemen çocuk yapmak” demişim.
Izbandut gibi bir bodyguard gördüğümü, onun o gece ziyaret eden bir Arap şeyhinin koruyucusu olduklarını söylediklerini, gecenin sonunda malum ihtiyaç için helada tam işimi görecekken gorile benzeyen adamın arkamda belirdiğini fark ettiğimi, yandaki pisuara gözüm kaydığında Arap şeyhini gördüğümü ve “ne olur ne olmaz” diyerek ve ensemden buz gibi sular akarak kendimi heladan dışarı apar topar attığımı hâlâ dün gibi anımsıyorum.
Bir de bana iftira atanlar var. Oryantal dansözleri masama çağırmış ve cüzdanımdaki bütün yirmilikleri onlara kaptırmışım.
Hayır efendim. Ben çağırmadım, onlar kendiliğinden geldi!
Tel: 0212 219 6530
Degerlendirme: * *