Cemiyet Lokantası’na gitmek için maalesef yanlış günü seçmişim. Hiç olmadık bir zamanda yakama yapışan kronik hastalığım reflü yüzünden temkinli davranmak zorunda kaldım. Bu durumda yemek yemek zevk olmaktan çıkıyor
“Falanca cemiyette buluşacağız Vedat, seni de bekliyoruz...”, “Vedat, bugün dişçi randevun var, köprü yapılacak...”
İkincisinden ne kadar korkup kaçarsam, birincisinden de öyle kaçarım. Belki de o yüzden 20 yaş dişlerimin ucu duruyor. Dişçim çektirmem gerektiğini, iltihaplanırsa başıma iş açacağını söylüyor.
“Peki ne zaman iltihaplanır doktor?” “5, 10, 20 sene...” Kaç yaşındayım? 58. Ülkemizde ortalama yaşam ne? Büyük olasılıkla 20 yaş dişleri yüzeye çıkıp damağı yarmadan bu
dünyadan ayrılırım. O zaman neden
bu gereksiz işi yapayım? Hem param
gidecek, hem canım yanacak.
“Bugün yapabileceğin işi yarına erteleme” derdi, dedem. “Ben de yarına erteleyebileceğin acıyı bugün yaşama” diyorum.
Cemiyetlerde yemek yemek acıdır
Herkes ortak bir amaç için birleştiği için mi? Sohbet sırasında kimse ne yemek yediğini anlamadığı için mi? Ucuz olsun diye fiyat kontrolünden mi? Mutfak para kazanmadığı için aşçıların ve servis elemanlarının formda olmamalarından mı?
Yanlış günü seçmişim
Yıllar önce Cemiyet’te Galatasaray-Eskişehir maçını seyrettiğimi hatırlıyorum. 4-2 yenildik. Baros çok gol kaçırdı. Hakem sanki yenilmemizi istiyordu. Yemek de kötüydü. Hem gol ye, hem kötü yemek ye...
Birkaç ay önce takdir ettiğim işletmeci ve çok sevdiğim Beylerbeyi Meyhanesi’nin iki ortağından biri olan Ertuğrul Çalak’tan bir SMS geldi: “Abi, cemiyet lokantası işletmesini aldık. Dener misin?” İlginç. Acaba bir şeyler değişmiş miydi? Bir öğle vakti gittik çekim için. Maalesef yanlış günü seçmişim. Fiziksel acı ve hastalıktan bahsediyorum.
Dişimin çekilmesini erteleyebiliyorum ama hiç olmadık bir zamanda en korktuğum hastalık yakama yapışıveriyor: Reflü.
Ruh halimi de etkiliyor
Ciddi kriz haline geldiği zaman hiçbir şeyden zevk almak mümkün değil. Özellikle yiyip içtiklerimden. Hastalıklarla insan psikolojisi arasında çok yakın ilişki olduğunu bir yerlerde okumuştum.
Kalp krizi, anjin, ciddi prostat sorunları, kemoterapi... Bunları yaşayanların çoğunda depresyon, aşırı tedirginlik, huysuzluk, kuşkuculuk, felaket tellallığı gibi ruh halleri ortaya çıkabiliyor. Saldırgan olabiliyorlar.
Reflü beni aksi yapıyor
Sanatçılar ve devlet adamlarının yarattıkları eserler ve yaptıkları/yapmadıkları eylemlerle sağlık durumları arasındaki ilişki oldukça açıklayıcı ama nedense bu konuda analiz ve bilimsel araştırma az. Peki reflü beni nasıl etkiliyor? Tam bilmiyor insan kendini. Ama aksileştiğimi sanıyorum. Kesin olan ise asosyal olduğum. Yalnız kalmak istiyorum. Angelina Jolie ile karşılaşsam ve “Hayatım boyunca seni bekledim ideal erkeğim” dese ilgimi çekmeyecek durumda oluyorum.
En hasarla atlatmaya çalıştım
İşte tam bu ruh ve fizik haliyle Galatasaray Cemiyeti’nden içeri adımımı attım. Genelde önüme bol bol meze gelsin isterim bu sefer çok şeyi veto ettim, Ertuğrul da empati yeteneğine sahip olduğu için ısrar etmedi. Reflünüz azdığı zaman yemek olayına yaklaşımınız değişiyor. Zevk için değil, hasarı kontrol etmek için mümkün olanın en azını yemeye çalışıyorsunuz.
Kuzu tandırda bunu başardım. Odun ateşi ve taş fırın olmayınca kuzu tandır ilgimi çekmiyor. Ama gerisinde başaramadım.
Çok iyi lakerda ve uzun süredir yediğim en iyi çiroz. Her zamanki gibi çok iyi bir topik. Dövme hıyar salatası. Beyinli gerdan. Yeni gelin turşusu. Dalak dolma. Uykuluk.
İnciraltının kendine özgü ve benim özellikle yurt dışındayken özlediğim mezeleri, ara sıcakları burada da var.
Tavsiye edeyim mi etmeyeyim mi?
Ayrıca günlük tabldot da var. Gene de kuvvetle tavsiye edeyim mi etmeyeyim mi, tam emin değilim.
İnciraltına gittiğim zaman biliyorum ki, bana özel değil yapılanlar. Okuyuculardan da fevkalade olumlu geri dönüşler aldım.
Aynı düzey Cemiyet’te sürdürülebilir mi? Servis kaliteli olur mu? Yoksa iyi
başlayıp sonra baştan savma ve üstünkörü olan birçok işletme gibi mi olur burası da?
Başarısı müşteriye bağlı
Eğer sadece Sultani mezunları gelirse düzeyi sürdürmek zor olur çünkü yeterli sayıda müşteriye hitap etmez. Ama Levent’te olmanın avantajı var. Maslak çalışanları, öğle yemeği için kaliteli lokanta arıyor. Onlar mütevazı üyelik aidatını öder ve burayı öğlenleri uğradıkları, bir kadeh şarap içip leziz bir yemek yedikleri alternatif kantin olarak düşünürse Şans Lokantası dışında iş adamlarının buluşacakları ikinci mekan olur. .
Bu yazıyı yazmadan önce 1908 Cemiyeti’nin sitesine baktım. Hiç bahsi geçmiyordu lokantanın ve işletmenin İnciraltı tarafından alındığından Nedenini bilmiyorum. Elbet vardır bir nedeni. Tek bildiğim, güzel bir sofranın insanları Galatasaraylı, Fenerbahçeli demeden kaynaştırdığı. İkinci bildiğim de burada perhizi bozduktan sonra reflümün iyileşmeye başladığı ve şu anda beni hiç rahatsız etmediği.
Hepinize, hepimize leziz yemekleri güzel sohbet eşliğinde ve sağlıklı olarak yemek nasip olsun.