28.01.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:
Geçen hafta PAZAR POSTASI'ndaki köşemde, yayılarak evde oturmayı, kızkardeşimin armağanı olan süslü sehpada yemek yemeyi, televizyon izlemeyi özlediğimi yazmıştım. Keşke Allah'tan başka bir şey isteseymişim, dileğim gerçekleşti. Zorunlu da olsa hafta sonunu evde geçirdim ve bol bol televizyon izledim, süslü sehpamda yemek yedim. Malum, perşembe günü yağan kar nedeniyle gazetede mahsur kaldık. Şahsım adına hoş bir gece oldu, sadece biraz belim ve boynum tutuldu, o kadar. Cuma günü saat 17.00 sıralarında evime ancak gidebildim. Ulaşım servisindeki arkadaşlarımın gayretiyle tabii. Ama bizim site tepede. Dik bir rampa var, arabanın çıkması mümkün değil. Yaklaşık bir kilometre yürüdüm. Tabii karın içine batıp çıkarak, düşe kalka. "Allah göstermesin, Yıldırım (Mayruk) gibi benim de kalça kemiğim kırılmasın" diye söylene söylene eve vardım. Ama dizlerime kadar karın içinde kaldığımdan ayaklarım buz kesti. Hemen kendimi banyoya, sıcak suya attım. Cuma akşamı ve cumartesi de evden dışarı adım atmadım. Telefon trafiğim çok hızlıydı. Süper Star Ajda Pekkan ile görüştüm, Polonezköy'deki evine davet etti, mangal yapalım diye. Ama nerdeee?.. O da kendini karlara atmış, çocuk gibi karın zevkini çıkarmış. Bu arada fanatiği olduğum Popstar'ı kaçırmadım. Cumartesi akşamı sırdaşım İsmail Akkaya, kardeşi Tansel ve ben, Abidin için 50'ye yakın mesaj attık. Ama ben bir kaçamak yaptım, gazetedeki kankam sevgili Yazgülü Aldoğan'ın geçen hafta köşesinde yazdığı gibi bir oy da Firdevs'e kullandım. Şimdi gazete iki gruba ayrıldı; Yazgülü'nün tuttuğu Firdevs'ciler ve benim tuttuğum Abidin'ciler. Haydi bakalım sevgili okurlar, siz de Abidin'e destek verin. Çocuğun hakkı zaten ayrıca bizim de haklı çıkmamız lazım, değil mi ama? Şaka, şaka. Zaten 10 Aralık 2003 tarihli POSTA'daki köşe yazımda da 'Abidin' demiştim. Evde kaldığım sürece tam bir televizyon kuşu oldum. Kanal D'de doya doya Hülya Avşar ve Okan Bayülgen'in şovlarını izledim. ATV'de yayınlanan İzzet Yıldızhan Şov'a bittim. Helal olsun, Türk Halk Müziği'ne gönül veren bu çocuk aslan gibi program yapıyor. Geçen hafta Güler Duman ve Musa Eroğlu, bu hafta da Ceylan muhteşemdi. Emel Müftüoğlu'nun TRT 1'deki şovuna da bayıldım. Konukları Ebru Gündeş ve Hamdi Alkan çok iyiydiler. Bu arada Hamdi'nin 'Yarmagül' adlı tiplemesine Yayın Yönetmenim Rifat'ım Ababay'ım da benim gibi bayılıyor. Bol bol da DVD izledim evde. Sizlere önerilerimi bile not ettim; Clint Eastwood'un başrolde olduğu 'Blood Work-Kanlı İş', Bill Pullman'ın başrolde olduğu 'Last Highway-Kayıp Otoban' muhteşem filmlerdi. Kar sayesinde özlediğim ev keyfini yaptım anlayacağınız. Ama biraz da hastalandım. O nedenle 25 yıllık bir arkadaşımın, sevdiğim, güzel insan Samim Değer'in cenaze törenine katılamadım. Çok üzüldüm. Çünkü Samim'i tanıdığımda meslekte yeniydim. O fotoroman yönetmeniydi. Sanırım İzmir'de, Muazzez Abacı ile 'Silemezler Gönlümden' adlı fotoromanı çekecekti. Bana erkek oyuncu aradığını söylemişti. Ben de bulmuştum. Daha sonraki yıllarda aramızda güzel bir dostluk oluştu. Yaşlılığımızda Bodrum'a yerleşmeyi düşlemiştik hep. Gerçi ben sonra su koydum ve Çeşme'yi tercih ettim ama... Samim, Arda Uskan, Artun Yeres kirlenmemiş gönül dostu insanlardır benim için. Üçü de o zamanlar çok moda olan fotoroman dünyasında ünlü yönetmenlerdi. Aralarından bir yıldız kaydı. Samim, rahat uyu güzel dostum. Sezen Aksu, Müjde Ar, Nilüfer, Emel Sayın, Hülya Avşar gibi sana karşı son görevimi yerine getiremediğim için beni affet, hakkını da helal et.
Şaka maka derken 20 yıl olmuş Nadir Ermiş'i ve ailesini tanıyalı. Bu süre zarfında hiç darılmamışız, çok güzel bir dostluk oluşmuş aramızda. Ama bunda ikimizin de aldığı aile terbiyesinin rolü oldu şüphesiz. Nadir'in babasını ve annesi Seval Hanım'ı tanıyanlarınız çıkacaktır. Türkiye'de ilk böbrek hastalarına diyaliz hastanesini kurup bağışladı Ahmet Ermiş. Eşi Seval Hanım da yıllarca Türk Böbrek Vakfı ve diğer yardım vakıflarında görev aldı. Nadir, babası Ahmet Amca'nın rahatsızlığının ardından kızkardeşi Arzu ile birlikte Ermiş Tekstil'i yönetmeye başladı. Ardından MinderLand adlı kendine özel bir firma kurdu. Geçtiğimiz yaz pek çok beachlerde, eğlence yerlerinde, evlerde Nadir'in ürettiği muhteşem minderler, şezlonglar vardı. Bu yıl Nadir, tüm Türkiye'de MinderLand satış noktaları açacak. Tekstil, boya, emprime ve konfeksiyon ihracatının ardından Nadir şimdilerde eğlence dünyasında da liderliğe oynuyor. Düne kadar gazinoların ön masalarının baş konuğu olan Nadir, ilk olarak Çeşme'de ortaklarıyla açtı Caliante Beach-Restaurant'ı. İlk şubesini de Balmumcu'daki eski Garden 74'ün yerine bu kış açtı. Bu yılın sonunda Ankara, gelecek yaz sezonunda ise Antalya'da ve diğer şehirlerde yeni Caliante'ler açılacak. Geçtiğimiz yaz Çeşme'nin en çok tercih edilen mekanı olan Caliante'ye arkadaşlarımla gittim; Moskova'da kafe ve restoranları olan Can Keskintepe ve Levent People'ın başarılı işletmecisi, kavalyem Ali Sayar. Muhteşem Boğaz manzarasına sahip olan Caliante'nin öncelikle dekorasyonuna hayran kaldım. Sosyetenin ünlü mimarlarından Mustafa Toner yapmış. Üst katta dünya, Türk, Fransız ve İtalyan mutfaklarının ağırlıkta olduğu restoran var. Alt kat ise bar ve gece kulübü. Yeşil, fuşya, kahve ve taba gibi pastel renkler hakim. Oturduğunuz yerde manzarayla sarhoş oluyorsunuz. Mutfak ve mönü konusunda danışman, Tolga Atalay. İşletme, sanatçı bir aileden gelen başarılı bir isme, Tolga Çinkitaş'a ait. Mutfak şefi Cengiz Doğanyıldız, salon müdürü Erzade Dağıdır, salon şefi Ahmet Akçay. O gece ben ön yemek olarak beyaz soslu turfanda sebze aldım. Can dil balığı ızgara, Ali safranlı piliç ve sebze buketi istedi. Ana yemekte benim tercihim soslu piliç oldu. Ali domatesli ve kremalı acılı kalem makarna, Can da krema soslu risotto yedi. Tatlı olarak ortaya patlıcanlı-dondurmalı-sakızlı muhallebi ve bademli-keçi sütlü baklava söyledik. Yediğimiz herşey muhteşemdi. Tolga Atalay'ın efendiliği ve mutfaktaki başarısı da tartışılmaz. Biz otururken Nadir'in ortakları Yalçın İlkuçar ile Murat Tok geldiler. Yazın bahçede yer alan havuzu açıp jakuzi koyacaklarmış. İstanbul Caliante olarak yaza damga vuracaklarını söylediler. Bu manzara, yemek ve mükemmel servisle tabii başarırlar. DJ kabininde olan, yılların başarılı ismi David Şaboy o akşam yine estirdi. Gelecek haftalarda Caliante'de brunch keyfi başlayacak. Her cumartesi ve pazar da Happy Hour partileri olacak. O akşam Caliante pek hareketliydi. Sürekli müşterileri arasında Ali Sunal, Esra Eron, Oktay Kaynarca, Özcan Deniz, Emre Altuğ, Tuğba Özay, Aslı Tümen, Destan Bezmen, Serdar Ortaç ve fotoğrafçı Serkan Şedele var. Bence Caliante kaçmaz. Telefon numarası (0212) 274 20 45. Efendim, gecce.com'un genç patronu sevgili Kenan Erçetingöz 20 Şubat'ta The Ritz Carlton Otel'inde gerçekleşecek olan gecce.com'un ödül gecesinde büyük sürprizlerin yer aldığını söyledi. Bu yıl üçüncüsü gerçekleşecek olan organizasyonda, 50 kategoride düzenlenen başarılı restoran, bar ve eğlence yerlerine ödül dağıtım töreni yer alacak. Gecede, merhum gurme Tuğrul Şavkay anısına da özel bir ödül verilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sponsor olduğu geceyi ekranların en karizmatik sunucusu Okan Bayülgen sunacak. Süper Star Ajda Pekkan ve Zerrin Özer de sahne alacak. gecce.com okurları bir an önce oylarınızı verin ve şanslı okurlar arasına siz de katılın.
Aslında son birkaç yıldır meyhane tarzı yerlerden nefret etmeye başlamıştım. Yok canım, züppelikten filan değil. Alaturkayı, fasılı çok severim. Ama mikrofonsuz olanını. Üç parça saz çalacak, solist hanım ya da bey hafif hafif okuyacak. Ben de rakıyla demleneceğim, eşimle, dostumla sohbet ederek müziği dinleyeceğim. Bu tarz eğlence beni sabaha kadar götürür valla. Candostum İzzet Çapa ve Ali Sayar, geçtiğimiz gece işte böyle bir eğlence yarattılar güzel dostları için. Ekipte şu isimler vardı; Sabah'a bağlı Şamdan Dergisi'nin Yayın Yönetmeni ve benim dünya güzeli arkadaşım Şengül Balıksırtı, ekibinden Tayfun Topal, Sinan Özedincik, Ali, İzzet, can dostumun yeni meyhanesi Cahide'nin işletmecisi Gülsüm Sami, sağ kolu 'kraliçe' Rose Kar, kendisi gibi ruhu da güzel İpek Tuzcuoğlu, İpek'in sevgilisi olan WMC Group Ajans Başkanı sevgili Hakan Yangın, Yavuz Bingöl, Dolmabahçe'de Ritz Carlton'un altında yer alan Centro'nun başarılı işletmecisi Sermin Çapa, sahnelerin yeni prensi Cenk Eren, ünlü starların menajeri olan canım arkadaşım Ayşe Barım. Bir başka masada da Bebek'teki Poseidon Balık Lokantası'nın ortaklarından Dr. Cengiz Alp ve eşi, Elif-Fikret Görmüş, ünlülerin kuaförü Hatice Bayar vardı. Son yıllarda böylesine eğlendiğimi hatırlamıyorum. Asmalı Meyhane'nin güzel sesli solisti Reyhan Ataman, hiç yorulmadan, tam beş saat okudu. Arada Yavuz Bingöl ile Cenk mikrofonu aldı, onlar da bir güzel döktürdüler. Halay bile çektik. Bu arada sevgili Şengül'le de özlem giderdik. Saat 02.00'ydi, Reyhan hâlâ okuyordu, biz de onu keyifle dinliyorduk. Mutfak şefi Mehmet Zeybek, garsonlar Cem Karakaş, Erol Sarı, Demir Atik, komiler Murat Yıldız ve Gökhan Demir çok da güzel masa hazırlamışlar. Minik mücverler, lokum gibi ciğer, terbiyeli fava, çingene salatası (içinde sarmısak, yoğurtlu kızartılmış biber ve domates var), balık köftesi, kereviz sapıyla yapılan Ermeni pilakisi, Selanik usulü enginarlı fava filan vardı. Asmalı Meyhane ve Reyhan Ataman kaçmaz. Aynı yerde perşembe geceleri de yine tanınan ve sevilen bir isim olan Ertan Öztaş sizleri bekliyor. Telefon numarası (0212) 243 76 78. Evet efendim, bugünlük de bu kadar. Hoş kalın, hep mutlu yaşayın.
Yazara e-mail: sdudek@simge.com.tr
MAGAZİN
Yılmaz'ın Deniz'i 'mutedil dalgalı'
'Bayhan çok çekici biri'
Serengil ve İmren cezaevinde evleniyor
Korumaları kovunca sırları satılığa çıktı
Tuğba Özay için gıyabi tutuklama
Nicole Tom'u fena fırçaladı
Milyonlar, Kınalı Kar'ı izledi
Tekstilden eğlenceye...