TASARIM ‘TAKI’NTISINI TABANA YAYACAK

‘Sefa’ ve ‘Şanslı’dan sonra ‘Su’ adlı koleksiyonunu da takı tutkunlarının beğenisine sunan tasarımcı Ayşe Rodoslu’dan bu yaz neon renklerin, ipli ve derili takıların moda olacağını öğrendim. Ama biraz daha büyüyecekmiş ebatlar

Ayşe Rodoslu, arkadaşlarına doğum günleri için fikir verirken kendisini mücevher sektöründe bulmuş. “Özlem için şöyle bir yüzük alalım noktasından, Kapalıçarşı’ya gidip kuyumculara ‘Özlem’e şöyle bir yüzük tasarlayın’ demeye varacak kadar abartmıştım işi artık” diyen Ayşe Rodoslu’nun amacı, tasarım ürünü takıları tabana yaymak.
Kısa bir süre içinde tasarımlarını İpek Tuzcuoğlu ve Tülin Şahin gibi isimlerin kullandığı bir noktaya gelen Rodoslu, ilk koleksiyonuna ‘Sefa’ ismini vermiş. Bu koleksiyonda lale, semazen, çintemani ve nar gibi Anadolu motiflerini kullanmış. İkinci koleksiyon ‘Şanslı’da yıldız, halkalar, yonca ve melek figürlerini kırmızı, mavi safir gibi renkli değerli taşlarla süsleyerek yaz mevsiminin enerjisini açığa çıkarmış. Arkasından ‘Su’ koleksiyonu gelmiş.

Yarı değerli taşlar gözde
Ayşe Rodoslu sade ama etkileyici tasarımlarla yürüyor. Sadelik ve romantizmin yanı sıra modernliği de yansıtan enerjisi pozitif takılar tasarlıyor. Tasarımlarında özellikle altın, siyah pırlanta ve safir kullanıyor. Ancak ekonomik krizin etkisiyle bu yıl akik, yeşim, oniks ve turmalin gibi yarı değerli taşların trend olması bekleniyor.

Küçük ama etkileyici
Lükse herkesin ulaşma hakkının olduğunu söyleyen Rodoslu: “Her kadın mücevher almak istiyor. Daha minimal, daha az değerli taş kullandığınızda da tasarım, değerinden bir şey kaybetmiyor. Daha makul, herkesin ulaşabileceği tasarımlar yapmaya çalışıyorum. Küçük ama zarif, şık ve etkileyici tasarımlar peşindeyim” diyor. Fiyatları 250-2 bin 500 TL arasında değişen tasarımları, İstanbul’da Bebek Mücevherat, İzmir’de Özusta Mücevherat ve www.gimora.com gibi noktalarda sergileniyor.

Hediye grupları trendi
Rodoslu’dan bu arada enteresan şeyler de öğrendim. Birbirini çok seven kız arkadaşlar bir araya gelip doğum günlerinde aynı hediyeyi alıyormuş. Birisine tamtur yüzük mü alındı, sırayla hepsinin doğum gününde aynı hediyeyi alıyorlarmış. Bu hediye o grubun bağlılık simgesi oluyormuş.

Geçen hafta duraklarımdan birisi de Ressam Nuri Battal’ın Ekavart Gallery’deki ‘Şifreli Yüzler’ sergisiydi. Sergide Battal’ın yepyeni bir teknikle resmettiği yüzler kadar etrafımdaki yüzler de dikkatimi çekti: Ne kadar çok Gaziantepli vardı! Sordum, öğrendim. Battal, Gaziantepliymiş. Ama sergide bu kadar çok Gaziantepli olması sadece hemşehri bağlılığı değil bence. Çünkü kiminle konuşsam bir kültür-sanat etkinliği içinde olduğunu gördüm.

İngiliz casusun motosikleti
Meğer Gaziantep’e ilk özel müzeyi, Süzer Vakfı açmış. Hasan Süzer Etnografya Müzesi. ‘Arabistanlı Lawrence’ olarak ünlenen İngiliz casusu Edward Lawrence’in bölgede bulunduğu sırada (1917-1918) kullandığı buhar gücüyle çalışan motosiklet de bu müzede sergileniyor. Rahmi Koç, Mustafa Süzer’e, “Lawrence’ın motosikletini İstanbul’a getirin, biz de Koç Müzesi’nde sergileyelim” diyormuş. Yakında yapacakları restorasyonun arkasından müzeyi uluslararası boyuta taşımaya hazırlanan Süzer, “Maalesef bu kıymetli parçayı Gaziantep’te tutmalıyız” diyor.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey de kenti sanat dostu bir şehir haline getirmek üzere kolları sıvamış. Güzelbey, EKAV Başkanı İnci Aksoy’u arayıp daha önce Ekavart’da sergilenen ‘Dikkat! Kadın var’ sergisini kentine davet etmiş. ‘Kadın sorununu’ büyüteç altına alan sergi, dün Gazianteplilerle buluştu. Dünyanın en büyük mozaik müzesi Zeugma’ya da ev sahipliği yapan Gaziantep’te kültür-sanatın yıldızı parlıyor.